hiç gelmeyecek birisini özlemek

entry481 galeri1
    1.
  1. (bkz: sensiz geçen günlerin kazası yok be sevgili)
    telafisinin mümkün olmayacağı , onsuzluk = kimsesizlik gibi enteresan duyguların yaşandığı, içten içe beslendikçe büyüyen duygudur. Kimi zaman ölümle gelen kayıptır. Kimi zamansa gidenle gelen kayıptır. Bir gün silkinip kendinize geldiğiniz an kovmazsanız, sizinle birlikte yaşayıp gitmek isteyen, geçmişi size yamayan olumsuz bir özlem çeşididir. Bünyeye zarardır. * * *
    16 ...
  2. 2.
  3. hiç geri gelmeyeceğini bilerek özlemek; gülümsemesini görmek tek kare yıllanmış bir fotoğraftan, kokusunu duymak eski birkaç eşyadan ibaret olur. onunla tekrar karşılaşabilmek de ancak rüyalara tekabül eder. allaha isyan etmek 'niye onu benden alıp götürdün' demek de biçare bir yakarıştır... ölüm hep en zamansızdır ve en acı ayrılıktır her zaman...
    14 ...
  4. 3.
  5. 4.
  6. asıl özlem zaten hiç gelmeyecek birisine duyulur, diğer özlem türleri light özlem olarak sınıflandırılabilir.
    8 ...
  7. 5.
  8. bagrınızda yanan bir hasrettir o. ya bir ölü, ya sizin içinizde öldürdüğünüz biridir. elinizde yıllanmış mektuplar, kalbinizin bir tarafında gömülü açtıkca kanayan bir yaradır o, kabuklaşmaya yüz tutmuş. dayanamazsınız ilk başlarda onsuz olamama ihtimaliniz sıfırdır, aşkın götürdüğü yere yürüyecek ne haliniz, ne bir kelime edecek mecaliniz vardır... oysa ki aşk çoktan bitmiş sadece o nun dönmeyişini kabullenememektir acınızın tamamı. kimbilir o nun kalbi de belki en az sizinki kadar acımıştır ama ne yazık ki ya mesafeler ya da kişisel tercihlerdir dönüşü olmayan yollara iten sizi.
    8 ...
  9. 6.
  10. gelecek olanın gelmemesinden daha beter değildir herhalde.geleceğim sinyallerinden gözünüz kamaşırken direksiyonu u şeklinde kırarak olay mahalinden uzaklaşan kimseyi özlemek gurura daha fazla dokunan bir durumdur.gelmeyeceğini bilmek unutmaya yardım eder ve daha az acı çektirir. Ya hep geleceğini sandığınızın gelmemesi?mütemadiyen onu özlemek?hüzünlere gark etmek denen durumun doruklarındasınızdır.kolay gelsin.
    8 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. ruhun derinliklerinde bas gosteren ince bi' sizi halindedir bu ozlem.. boyle baslar, acita acita, kanaya kanaya bunyede gozle gorulebilir etkilere donusur. dunyadan soyutlayip, hayati karartir, gelmeyecekse bile gelmeyecegini bile bile beklemek bir asigin en caresiz halidir. tedavisi yarim saat icinde iki sise prozac olarak onerilebilir, oneren de iflah olmaz oneriyi dinleyen de.. nitekim gece uykusuz gunduz gunessiz surer gider yasam..
    10 ...
  14. 9.
  15. her geçen gün biraz daha erimek, bitmek, tükenmektir .
    7 ...
  16. 10.
  17. bir özlemdir öyla ya da böyle, ama bilinçsiz da olabilen bir gerçeklik. çünkü bilinç her zaman acıyı hazırlamıştır bu gibi meselelerde. [bazen mısraları kuşanır gelin kızlar, takındıkları koyu kırmızı kuşaklarda. bazen de denize özenir gözler, ''yosunmuşuk!'' falan derler;] aslında bir nevi bu bilinçsizliği kabul etme olayıdır bu, bile bile uyanmamaktır görülmek istenen rüyadan. beklenen de rüyadır. ötesi yalan gibi, salt spekülatif ne gerçek ne de elle tutulabilir.

    aslında biz hep herşeyi sonlu bildik; çünkü ''bitiş!'' diye bir kavrama inandık; ama maalesef aynı zamanda umutsuzluğa da. inanmak başarmaktır ya da başaramamaktır neye inandığınıza bağlı bu. umutsuzluksa, son da yoktur.[haliyle bunu ötesinde de ne ''bit' vardır ne de canınızı satılığa çıkaracağınız ''bit! pazarı''] bir heykel vardır bir taş vardır bir de heykaltraş; biçimlendirdiğiniz ruh ve sizin bekleyen donuk silüetiniz.

    aslında inanmamak da bir şeye inanmaktı her zaman; çünkü umutsuzluk vardı. acı vardı; çekebliyorsak ya da belki çekişmeliydi hayat, çekemiyorsak çekinik kalıyorduk daima bişeylere. aslında hep umutlu büyüdük zayıf olduk; umutsuzluk bazen umudu da çağırabilirdi.

    ve bunlar dahilinde paylaşabileceğimiz yalnızlıktan öte bişey yok, birliktelikler iki yalnızlık demekti. o da başlı başına bir etmezdi! aslında onu bile paylaşamadık çünkü; sakınaklı olduğumuz paylaşılamayan yalnızlıktı. sonuç yek başına bir serkeşlikten öte bişey değil; herkes kendine bikes!

    sonra; dört duvar arası köşebaşı yalnızlığı. başkaları bilir bu duvarların ne kadar çarptığını insanları. hiç bir köşenin rengi aynı değildir ve herbir köşe-ücrası renksiz kalmıştır hep, oysa hep bunlara renk katmayı amaçlamıştık görünen yanlardan öte, beklemenin doldurduğu çok renksiz boşluklar olaraktan gördük bunları.

    aslında yalnızlık kalabalık dağında kıtlık-kırandı!

    sonrasında; beklemek ve yollar. bunlar arasındaki benzerlikler hep şaşırtmıştır beni; yollar yılan gibi kıvrılırdı bir yalnızlıkta, kendinin izinden giderdi hep, yolları rüzgar süpürürdü; beklemeyi ise hamarat kızında zaman. sonra mı? her zaman baskın gelen gailedir; ve gene aynı sicimi dengesizliğin; bekleme ile kişi arasındaki zamansızlık.

    sonrasında bir çatal yürektir insanlık. bir gönlü aya bakar birisi çaya; ay yalnızlığın, çayda incebel-in[citanesi]. ikiye bölünüp farklı yolları izlemekten yolsuluğa düşmekten öte yapabildiği bişey yok! anarşist kalbimiz bile göründüğü gibi ''nizamsız-karakuşi''.

    aslında bilir misiniz; hep korkar yalnızlıklar. saklayacak bişey ararlar; zamandan ya da geçmişn şimdisinden. peki yeknesak-lar? sakladığı kaybolup gidişidir kendinin zamandan. korkuyor, kaç yol ağlamaklı korkuyor; kaç yıl doyasıya sevişende. ama biliyorum her suskun yeknesaklar[ı], ve korktuğu kaybolup gidişidir kendinin zamandan!

    düşünceler her zaman aklın zinasını takip eder; elde edebildiğimzi kendi düşününde tınılarımız; doğanın adı yok; varsa bile dokuzbabalı-haramzade. siz nesepsiz deyin; biz nasibimizi düşüncede bulmayı hayal edelim; sonrasında aynı sonuç düşüncelerin üzerine bir çul gerilir.[nefesim düşüncelerimin avucuna cesimdir]

    ah umutlar, hiç bir zaman deniz-alarga olmadı. hep olası bir ala[k]ar[ga]-anlık'dı teni karanlık göğümüzde.

    [..]

    hiç bir zaman gelmeyecektir; ve her zaman sol yanın acıyacaktır. acıyan kaburganda sakladığın kadınındır; ademin sana emanet ettiği!

    not:sözlerde bir anlam aramayın herhangi bir anlamı yoktur..
    17 ...
  18. 11.
  19. insanlar hayatlari boyunca birilerinden, birseylerden ve bazen kendilerinden ayrılırlar. fakat giden gelmediginden dolayi sanki yavas yavas eriyen bir buz kutlesi gibi ufalir manen. cogu bu duruma ilk olarak gideni geri getirmek icin ugrasır durur. elinden geleni yapar insan ustu gayretle. fakat ne yazik ki gayretleri hayret duygusuna dönüsür. artık bilinçsiz bir sekilde hayata ve kendine isyan eder. uykusuz geceler mi dersiniz mi yoksa yagmur altinda avanak avanak dolasıp hayati sorgulamak mi dersiniz ............ kendini hep teselli eder durur ...... feryat eden gönlünü susturmayı calısır. sefahate ve zevk alemlerine karısır. özlemle doludur yüregi ....... artık ozlemekten yorulur kisi..... gözlerine bir tevekkul oturur. yuregi deli gibi ozlemekte ruhu hülyalı kendisi ise teselli anilarla bulmaya calısır ..... artık o kisi icin hastadı vardır. ret kokan sarkıların zehirli ve ic yakıcı tadı vardır icine akıttıgı gözyaslari.... bazen gideni buldum sanır ama bu bıcak yaralayan hayalidir gidenin..... insan bazen imamla bu dunyadan ayrılmaz bu dunyadan... terkedilen caresizdir bunların ardında artık bu dunya ile pek alakası kalmamistir. o bir bos kabuktur hayalleri ve umutu olmayan yasayan oludur..... zaten cok gecmeden umut ulkesinin ruh mutemedi gelip onu alır gider ............
    4 ...
  20. 12.
  21. kendini beklemektir. Çünkü o gelmedikçe siz de kendinize dönemeyeceksinizdir...
    14 ...
  22. 13.
  23. varna limanında eski sevgiliye sigara dumanından kalp yapıp göndermektir. bir gece eski gömütlüğünden kalkıp sevgilisini, memleketini beklemektir.
    0 ...
  24. 14.
  25. 15.
  26. hiç gelmeyecekse gereksiz bir özlemedir. eğer gelme umudu varsa bir umuttur diyerek özlemeye devam edilecek kişidir.
    2 ...
  27. 16.
  28. (bkz: babaanne)
    Şefkat...
    ihtiyacın neyse onu özlersin.
    Sevgiliyi özlemezsin aslında, çünkü onu unutamazsın.
    7 ...
  29. 17.
  30. ben giderken en çok seni götürdüm
    aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları
    yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı
    kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası
    ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi
    benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
    yılmaz erdoğan.
    6 ...
  31. 18.
  32. ahmet altan'a ait bir yazı;

    "Birden özleyiveriyorsunuz... Çoktan unuttugunuzu sandiginiz ya da yalnizca bir kere karsilastiginiz ve özlemek için yeteri kadar tanimadiginiz birini bir sabah çilginca özleyerek uyaniyorsunuz."
    6 ...
  33. 19.
  34. genelde insanların sevdiklerini kaybettiğinde yasadıkları durumdur . Ölüm zor arda kalıp bununla yaşamak daha zor .
    5 ...
  35. 20.
  36. hiç gelmeyecek olan anne ve babayı özlemektir... dünyada olmadıklarını bir an unutur ve elini telefona atarsın, sonra....söz biter..
    8 ...
  37. 21.
  38. "sensizligin acısını sen nereden bileceksin, sen hiç sensiz kalmadın ki, mevsimleri saymadın ki" nameleriyle rakıları susuz içirtecek durumdur.
    9 ...
  39. 22.
  40. hiçbir yokluğa benzemeyen bir acıdır. ne parasızlık, ne yakıtsızlık, ne vitrinde yıllarca uzaktan baktığınız şeyler, ne de açlık. hiçbir şey, hiç gelmeyecek bir insanı özlemek kadar acı veremez.
    3 ...
  41. 23.
  42. "Kavuşmak denir mi hep bir arada bulunmaya" demiş şair, ne kadar arkadaşlarımızla, dostlarımızla, ailemizle beraber olsak da hasret duygusuna set çekemeyen insanın halidir. eksilmez, çoğalarak büyür.
    3 ...
  43. 24.
  44. göremeyeceğini, belki de hiçbir zaman yanında olamayacağını bilerek ona karşı olan sevginin artması dahilinde kişiye duyulan hasret.
    2 ...
  45. 25.
© 2025 uludağ sözlük