insanın inanmak istediği en güzel, en masalsı, en masumane seviş biçimidir kendisi aynı zamanda en yürek yakanıdır da...
her yeni ilişki bembeyaz bir sayfayla başlar. "bu kez sonsuz olacak, aynı hatalar tekrarlanmayacak." der insan içinden tüm iyimserliğiyle. elinden gelen tüm gayreti sarf eder karşısındaki için. gözünden sakınır, herşeyden farklı bir yere koyar. hayatının insanıdır karşısındaki, ömür boyu öyle kalsın istenir. ne yazık ki çoğu kez isteklerimizle hayatın gerçekleri aynı doğrultuda olmaz. hiç bitmeyecekmiş gibi severken, tüm sevginizi en cömert halinizle paylaşıp çoğaltmayı umarken, bir gün bittiğini görürsünüz bir şeylerin. bitiren siz değilseniz, daha da dramatiktir hayat. inandığınız masalların sonu böyle değildir ama artık anlarsınız ki hayat hiç bir zaman masallardaki gibi mutlu sonlar getirmez insana. bittiğinde canınız çok acır, çok kelimesi bile kafi değil belki acının şiddetini anlatmaya. yine de, geriye dönüp gerçek bir aşk yaşadım" diyebilmek için çekmeye değer bu acı.
bir gün bittiğinde pişman olunacaktır, özleyip sesini duymak istediğinde eski sedvicek ondan aşk dileniyormuşsun gibi davranacaktır, acıdır bir gün böyle sevmek, iki gün sonra tanıdıklar " o hiç aşık olmaz " deseler de aldırılmaz, kahretsin denip gidilir, o an aşk biter, tüm anılar yanar, hep buluşulan köşe yerin dibine girer...
hayal dünyasında yaşamak gibidir, ama uyanıldığında büyük bir enkazın altında kalmış gibi hisseder insan kendini yalnızlığı, acıyı barındıran bir enkaz haline dönüşür beden, toparlanmak ise uzunca zamanlar alabilir...
sonrasında ise artık sevmeyi kendi elleriyle iter, ailesine, dostlarına karşı bile sevgisi azalmış olur...
kesinlikle insanın hayatından birşeyleri alıp götürür duygusuzlaştırır insanı herşeye karşı...
"Seni asil insanların basit sevgileriyle değil, basit insanların asil sevgileriyle sevdim.
Bir gül olmak isterdim! Neden mi? Beni koparıp kokladığında vücudunun derinliklerine girip bir daha oradan çıkmamak için?" gibi kıroca bütün cümlelerin feci bir anlam uyandırdığı, sonsuza dek süreceği sanılan büyük yanılgı.
akşamın göğsüne hüzün serperek ,yağmurdan geceye çiçekli perde çekerek bir insanı düşünmek,en umrasız en umutsuz gününde o insanı yanında aramak,bir kavganın içinde helal bir ekmeği kazanırcası bir çoşkuyla ,sol yerinde sessiz bir iniltiyle,yastığın yüzüne gözyaşlarını dökerek,ve akşamdan gizlice bir ah çekerek düşünmek,ıslak ve kırılgan bir türkünün ortasında gögsünden kalbine bir sızı yükseldiğinde özlemini farketmek ,ayrı kalınca her daim bir umut beklemek,yarın öbürgün birisiyle görüceksin diye yollarda sagına soluna bakmadan yürümek,yeri gelince kendini teselli etmek için saçma sapan eh yenisini bulurum deyip akşamları zilzurna oluncaya kadar şerefine içmek,ve tüm bunlar karşılıksız kalınca toprak alsın benim bu öykümü deyip hicranım kalsın teneşirde,kalbim mahşer yerinde binbir kere yakılsınki acısını ordada duymayayım,belki sende oraya gelince, kalbim olmaz,seni hissetmez.hiç bitmeyen bir acı gibi sızlamassın orda ve hiç bitmeyecek gibi sevemem artık seni...
iki iken bir, bir iken sonsuz olma, binbir rengin içinde en sıcak, en canlı olanlarını sarınma, her geçen zamanda yine yeni yeniden aşık olma dileğidir.
Bitecekmis gibi sevmek diye bir kavram olmadigi icin sevmenin tek yoludur. Eger biteceginden vehmedilen beraberlikse; beraberlik olmaz ama seversiniz, beraberlik biter ama sevmeye devam edersiniz ya da kimi zaman beraber oluruz da artik sevmeyiz; sevmek beraberlikten bagimsizdir. Bitmesinden endise edilen sevgiyse zaten sevmek de yoktur ortada, cunku gercekten sevdiginizde bitmez sanirsiniz.
Nasil yasarken olmeyi fazlaca dusunmuyorsak, severken de bitecegini dusunmeyiz, dogrusu da budur; ama dusunmuyor olmamiz olumu de sevginin bitebilmesi gercegini de ortadan kaldirmaz.
her ilişkinin başlangıcında varolan büyüdür! büyüdür çünkü insan ilk başladığı ilişkide sonsuza ermeyi düşler düşünür sonra birşeyler olur çirkeflik girer olur da olur herşey üstüne gelir ve... birden ipler kopar hiç bitmeyecek diye düşünülen sevgi hiç bitmeyecek bir nefrete döner...
Yusuf : Çocuk neden sakat abi?
Bekir : Doğuştan... Doğuştan denmez aslında. Hamileyken babasından ağır bir dayak yemiş.
Yusuf : Babası nerde?
Bekir : Sinop'ta
Yusuf : Hapishanedeki?.. Geçen gün Uğur ablayı hapisaneye giderken gördüm.
Bekir : Sevgilisi.
Yusuf : Onu için mi bu şehirdesiniz?.... Sen?...
Bekir : Uzun hikaye.. Karışık.. Bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlana Kapıda.. Babası zabıtaydı.. Alkolik hasta bi adamdı.. Rahmetli erken gitti zaten.. Bu anasıyla yoksul, perişan.. Bizim tuzumuz kuruydu. Hacıbabam yapmış bişeyler.. Bi de Zagor vardı.. Bizim eski evin kiracısının oğlu.. Babası filmciydi Yeşilçam'da.. Cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte.. Ama sevimli, yakışıklı oğlandı.. Bizimkini aşık etmiş kendine.. Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar.. Öylece büyüyüp gittik işte.. Ne bok varsa askerliği bekledim hep.. Dört sene kaldı, üç sene kaldı.. Sonunda o da geldi gittik.. Bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. Ev düzüldü, kız bulundu falan filan. Nikahlandık.. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım.. Bi gün bu orospu çıka geldi.. Hiç unutmam.. Görür görmez cız etti içim.. Böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok..Üstünde açık bi bluz.. Saçlar maçlar.. Pırlanta anlıyacağın. Şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle.. Kanıma girdi o gün.. tabii taktım ben bunu kafaya.. Ertesi gün bir soruşturma.. Dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede.. Ama asıl Zagor'a kesikmiş.. Zagor da kaptiden içerde o zaman.. Bi gün süslenmiş püslenmiş zınk geçti dükkanın önünden.. Yazıldım peşine.. Tuhafiyeciye gitti.. Pastaneden çıktı.. Minibüs, otobüs geldik Sağmacılar'a.. Benim içimde bir sıkıntı.. işi anladım tabi.. Zagor'u ziyarete gidiyor.. Bir tuhaf oldum.. Piçi de kıskandım.. Uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle.. O ara Zagor içerden çıktı.. Sonra bi duyduk kaçmış bunlar.. Altı ay mı, bir sene mi kayıp.. Hep rüyalarıma girerdi orospu.. O gün dükkana gelişini hiç unutmadım.. Benimkine bile dokunamaz oldum.. Sonra birde duydum ki iki kişiyi deşmiş Zagor.. Biri polis.. ikisinin de gırtlağını kesmiş.. Karakolda beş gün beş gece işkence buna.. Arkadaşlarının öcünü alıyorlar..Kaltağa da öyle... Önce öldü dediler Zagor'a; sonra komalık.. Ankara'da oluyor bunlar.. Bizimki bi gün çıka geldi mahalleye.. Zagor içerde.. En iyisinden müebbet.. Bi sabah dükkana geldim baktım bu oturuyor.. Önce tanıyamadım.. Anlayınca içim cız etti... Cız etti de ne tornavida yemiş gibi oldum.. Çökmüş... Zayıflamış..Bembeyaz bi surat, ama busefer başka güzel orospu.. Orhanın şarkıları gibi... Kalktı böyle dimdik konuşmaya başladı.. Dedi para lazım.. Çok para.. Zagor'a avukat tutacakmış.. ileride öderim dedi.. Esnafız ya biz de nasıl diye sormuş bulunduk.. Orospuluk yaparım dedi.. istersen metresin olurum.. içime bişey oturdu.. Ağlamaya başladım... Ama ne ağlamak.. işte o gün bi inandım orospuya tam yirmi yıl geçti.. Uzatmayalım Zagor'a müebbet verdiler.. Ama rahat durmaz ki piç.. Ha birini şişledi, ha firara teşebbüs, o şehir senin bu şehir benim cezaevlerini gezip duruyor.. Orospu da peşinden.. Sonunda dayanamadım ben de peşinden..Önce dükkan gitti... Ardından taksiler... Karı terketti, peder kapıları kapadı.. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara.. iş bilmem, zanaat yok.. Bu durmuyor hiç.. ilk yıllarda ufak kahpeliklere başladı.. Sonra alıştı.. Gözünü yumup yatıyor milletin altına.. Gel dönelim diye çok yalvardım.. Evlenelim.. Pederi kandırırım... Zagor'a bakarız... Kancık köpek gibi izini sürüyor itin.. Ne yaptı buna anlamadım.. Kaç defa dönüp gittim istanbul'a.. Yeminler ettim, doktorlar, hocalar kar etmedi.. Her seferinde yine peşinde buldum kendimi.. Bir keresinde döndüm biriyle evlenmiş bu, hamile.. Beni ağbisiyim diye yutturduk herife.. Nedense rahatladım.. Ohh dedim kurtuluyorum.. Bu da akıllanmış görünüyor.. Yüzü gözü düzelmiş.. çocuk diyor bişey demiyor.. Sinop'ta oluyor bunlar.. Ben de döndüm istanbul'a.. Doğuma yakın Zagor bir isyana karışıyor yine.. Hemen paketleyip Diyarbakır Cezaevin'e postalıyorlar.. Çok geçmeden bizimki depreşiyor yine.. O halinle kalk git sen Diyarbakır'a.. Üç gün ortadan kaybol.. Herif kafayı yiyor tabi.. Dönünce bi dayak, eşek sudan gelinceye kadar.. Kızın sakatlığı bu yüzden.. Sonra çocuğu doğuruyor.. Durum hemen anlaşılmamış.. Ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı.. Çocuğu da alıp vın Diyarbakır'a.. Zagorun peşine.. Allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor.. Ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum.. Epey bi zaman böyle geçti.. Yine her gece rüyalarımda bu.. Zagor'un Diyarbakır Cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra.. Bi gece bi büyükle eve geldim.. Hepsini içtim... Zurnayım tabi.. Bi ara gözümü açıp baktım karlı dağlar geçiyor.. Bi daha açtım başımda bi çocuk kalk abi Diyarbakır'a geldik diyor.. Baktım sahiden Diyarbakır'dayım... Bi soruşturma, Kale mahallesi vardır oranın... Bi gecekonduda buldum.. Malımı bilmez miyim.. Görünce hiç şaşırmadı.. Hiç bişey demedik.. O gece oturup düşündüm.. Oğlum Bekir dedim kendi kendime "Yolu yok çekeceksin.. isyan etmenin faydası yok.. Kaderin böyle..Yol belli... Eğ başını usul usul yürü".. O gün bu gündür usul usul yürüyoruz işte..
ve bekir ve uğur ve zagor ve gerçek adamlarla gerçek kadınların gerçek aşkı ..hiç bitmeyecekmiş yaşanan her gün ayrı bir bıçak darbesiyle ölen gerçek aşklara adanmış bir masal..
bir daha böyle sevmem be sözlük dedirtip, geceler boyu ağladığını kimse duymasın diye yastığı suratına kapatıp acı acı ağlamaktır.. hakketten de böyle sevemedim be sözlük..