toplumsal ahlak kavramını bireysel ahlak kavramına indirgemiş olan insanların yanıldıkları noktadır.
toplumsal ahlak kurallarına uymayan her insan kötüdür.
sıradaki bir insanın sırasını gasp eden bir insan bile kötüdür. ahlak diye bir şeyden bahsedeceksek öncelikle insanların bir birlerine olan saygısını göz önünde bulundurmalıyız.
adam sırada önüme geçecek, sonra efendim neymiş bu adam kötü değilmiş. yok ya? kötüden daha kötü. çünkü ben o adama tepki gösterip o adamı dövmeye kalktığımda, hiç aramın olmadığı şiddet duygularımı kabartacak o adam.
polyannacılık oynamanın verdiği sevgi pıtırcığı sözüdür.
hobbes'in dediği gibi; "homo homini lupus"
doğasında var olan kötülüğü mümkün olduğunca dizginleyebilen insana biz iyi diyoruz.
tüm dinlerde bunun için nefs ve irade insan benliğinin terbiyesi manasına gelir.
eğer hepimiz "iyi" olsaydık, insanları "iyi" olması için varolan dinlerin hiçbiri olamazdı.
kendimizi kandırmayalım.
insan kötüdür.
"iyi" olmak için tüm yaşamı boyunca toplumsal kanunlar, ahlak ve din gibi zorlayıcı etkenlere uymak zorundadır.
Şöyle ki kendini kötü diye niteleyen insan dahi mutlak anlamda kötü değildir. Toplumun kötü diye yorumlayacağı olaylar bir insanı saf anlamda kötü yapmayacağı için doğru bir önerme olabileceği düşünülebilir.
leonardo da vinci isa'nın son yemeği tablosunu kilise duvarına çizmeye başladığında ona üç yıl süre vermişlerdi. da vinci resmin neredeyse tamamını bir yıl gibi kısa bir sürede bitirdi. eksik kalan tek şey isa'nın, yani iyinin, ve yahuda'nın,yani kötünün, yüzleriydi. uzun süre düşündü da vinci fakat isa'yı nasıl resmedeceğini bulamadı. bunun üzerine yardımcıları ve öğrencileri kafasını toparlayabilmesi ve bir değişikli yapması için da vinci'yi bir klasik müzik konserine gitmeye ikna ettiler. da vinci konseri izlerken koronun en arkasında tertemiz yüzlü, yakışıklı gözleri bir yıldız gibi ışıldayan bir adam gördü. derhal öğrencilerine talimat verip adamı kiliseye getirmelerini istedi ve adama bakarak isa'yı resmetti. geriye sadece yahuda'nın yüzü kalmıştı. fakat da vinci aylarca hatta yıllarca düşünmesine rağmen onu resmedemedi. kime bakacaktı nasıl yapacaktı düşündü durdu. öyle ki aklını yitirme noktasına gelmişti. öğrencileri onun için endişe ediyordu. sürenin bitmesine üç gün kala da vinci öğrencileriyle beraber şehrin izbe yerlerine gidip, düşkün ve kötülük timsali insanlar aradı. en sonunda bir çöp yığınının yanında sızmış bir adamda karar kıldı. istediği tam olarak bu değildi ama başka çaresi yoktu. adam sarhoş ve baygın olduğu için öğrencileri adamın kollarına girip onu ayakta tuttular. da vinci de resmi tamamladı. o sırada adam kendine geldi ve irkildi :
- hey ben bu resmi görmüştüm...
da vinci korkuyla adamın üstüne atıldı:
- hayır. olamaz. bu resmi üç yıldır sadece bu odada bulunanlar gördü.
- gördüm... o zamanlar bir koroda şarkı söylüyordum ve bir adam beni buraya çağırıp resmimi çizmişti...
eskiden kötü insanlara direk ceza verilirdi, ama şimdi toplumsal psikolojiler baz alınarak bu suçu neden işlediğine dair ya da bu kalıba girme sebebi nedir, öğrenmek için psikolojik tedaviye başvuruluyor, evet her suçun arkasında ve her kötü insanın mayasında, bir başrol etken vardır.