- bana aşk acısını anlatsana muhterem.
+ hani böyle uçağın motoru bir anda alev alır da, ondan sonra uçaktan atlarsın da, paraşüt'ü açmaya çalışırsın açılmaz da, lüp diye yere çakılırsın ya o yüksekten, aha işte öyle...
- aga yani ne diyim ki sana ben?
bu acıyı yaşamamış olan insanın asla ama asla anlayamayacağı, sadece mantık çerçevesi içinde bakabileceği durumdur. anlatırsın, karşındaki insan tuhaf bakışlarla sana bakmaktadır. o an uzun uzun anlattıklarının boşa olDuğunu anlayıp pişman olURSUN VE sonuç ise hüsrandır.
bu acıyı yaşamamış olan insanın asla ama asla anlayamayacağı, sadece mantık çerçevesi içinde bakabileceği durumdur. anlatırsın, karşındaki insan tuhaf bakışlarla sana bakmaktadır. o an uzun uzun anlattıklarının boşa olDuğunu anlayıp pişman olURSUN VE sonuç ise hüsrandır.
Aşk acısını anlatmak zordur. ister aşkı bilen birine anlatın ister hiç aşık olmamış birine, zorluğu değişmez. çünkü herkes başka yaşar, başka hisseder aşk acısını. sen kalbinde hiç dolmayacakmış gibi duran hatta gittikçe büyüyen bir boşluk hissedersin. başkaları gibi her şarkıda değil de her gülüşte onu hatırlarsın belki. onun o muhteşem kahkahasının sesi gelir kulaklarına. öteki tarifsiz bir acı hisseder zihninde. beraber yaşadıkları bütün güzel anılar sivri birer ok misali saplanırken zihnine, bedenine söz geçirip de yerinden kalkamaz. ben üşüdüm mesela aşk acısı çektiğimde. onun yanındayken içim ısınırdı, elimi tuttuğunda tenim yanardı ya ondan belki de.