hitler'in, ikinci dünya savaşının en şiddetli dönemleri olan 1942-43'lü yıllarda, berlin'deki karargahında kurmayları ile birlikte yediği akşam yemeklerindeki söylemlerinden, emir subaylarınca derlenmiş notlara dayanılarak kitaplaştırılmış 'hitler'in sofra sohpetleri' adlı ingiliz baskısı kitabı; o'nun, gerçekte bir mustafa kemal hayranı olduğunu da belgeler niteliktedir.
bu hayranlık kimi zaman öylesine ileri boyutlara ulaşmıştır ki işi, mustafa kemal'in; aslında germen ırkına mensup olduğu ve türklerle herhangi bir kan bağı bulunmadığı noktasına kadar vardırmış, o'nu 'kaybedilmiş germenler' adını verdiği bir grup içerisinde değerlendirdiği görülmüştür.
hitler, anadolu insanı'nın emperyalist güçlerin oluşturduğu ittifaka karşı verdiği kurtuluş mücadelesinin başarıya ulaşmasında en etkin gücün; mustafa kemal'in askeri ve diplomatik dehası olduğunu da sık-sık dile getirmiş, bu başarının ödülsüz kalmaması gerektiğini belirterek, mustafa kemal'e makam arabası olarak bir de zırhlı mercedes-benz hediye etmiştir.
tarihçilerin, hitler'in en güçlü olduğu dönemde üstelik, yunanistan ve bulgaristan'ı da işgal etmiş ve ortadoğu petrollerine ulaşmak için tek engel türkiye kalmışken neden anadolu'nun değil de rusya'nın fethine yöneldiği konusundaki düşünceleri iki temel noktada kesişmektedir;
- emperyalist güçler ittifakına savaş meydanlarında verdiği derslerden dolayı mustafa kemal'e duyduğu büyük saygı,
- anadolu insanı'nın emperyalist güçler ittifakına gösterdiği direnci alman ordularına da gösterme ihtimalinin yüksekliği.
ancak, bu demek değildi ki o, türkiye'ye yönelik hayallerinden tümüyle vazgeçmiş ve türk hükümeti ile dostane ilişkiler kurmayı hedeflemişti. bu hususta da tarihçilerin ve askeri kurmayların kanaatleri yine iki temel noktada kesişmektedir.
- anadolu'ya oranla daha kolay olacağını düşündüğü karadeniz'in kuzeyini fethederek kafkaslar üzerinden türkiye'ye karşı ikinci bir cephe açmak ve hem doğu hem de batıdan taaruz ederek türk silahlı kuvvetleri'nin direncini kısa sürede kırmak, bununla birlikte kurtuluş savaşında olduğu gibi türkiye'ye yönelik olası rus askeri yardımlarının da yolunu kesmiş olmak,
- türkiye'ye karşı olası bir başarısızlık halinde dahi ortadoğu ve hazar petrollerine kafkaslardan inerek ulaşmış olmak.
her ne şekilde olursa olsun, hitler'in türkiye'yi birinci hedef olmaktan çıkarması; genç türkiye cumhuriyeti için büyük bir şanstı. ha! bu şans ne derece doğru değerlendirilebilmiştir o ayrı bir konu.
aynı zamanda savarona yatının öncelikle hitler tarafından sahibinden satın alındığı ve diplomatik girişimler vs. ile türkiyenin almasına müsaade ediliğini düşündüğümüzde bir ispatını daha bulduğumuz konudur.
anadolu hayalleri konusunda, aslında anadolu ile ilgili ne yapmak istediğini bilmiyoruz ama bir atatürk hayranı olduğu kesin. bu hayranlıktanta ziyade aslında korkudur, saldırmama sebebi de bu yüzdendir. hitler psikolojisinde bir insanın bir şeye saygı ve hayranlık duyması için kesinlikle korkması gerekir diye düşünüyorum.
tıpkı mussolini gibi hitler de atatürk e hayrandı.
alman führeri tam bir türk dostuydu.
ulu önder uçmağa vardığında bayrakları yarıya indirmiş, son derecede güzel sözler sarfetmişti.
ayrıca yine hitler ordularının finlandiyayı işgali sırasında finlandiyalıların türk bayrakları açtığını görmüş veya duymuş orada ki kimseye eziyet etitrmemişti. yine toplama kamplarındaki 500 türk kimlikli yahudiyi serbest bıraktırmıştı.
konumuzla alakası yok ama şunu da söyleyeyim:
tabi şimdi almanyada yaşayan türklerin hareketlerini youtube den falan görüyoruz ve hiç hoş değil.zaten hitler gibi bir lider daha çıksa almanyada ilk hedef bu türklerir. zira ben bile gerçeken sinir oluyorum o vidyoları izledikce.