hitler'in zulmunden korkan, her an hitler korkusunda yasayanların arasında yetismis bir cocuk, moise. yaramazlıgından oturu annesinin ona taktıgı hitlercik adı artık onun lakabı olmaktan cıkmıs, onunla butunlesmis, hatta ondan ayrı bir 'o' olmustur. ailesinin ve cevresinin kotu davranıslarından usanan moise ise tum bunları bosverip kendi hayal dunyasında yasamaktadır. fakat bu hayal dunyası da sadece ona ait olarak kalmamıs, yayılıp etrafına zarar vermeye baslamıstır. olaylar gelisir.
ozetle bu olan kitap aslında cok ilginc hikayesi, akıllı kurgusu ve oylesine icten ve duygu dolu anlatımıyla cok basarılı bir kitaptır. bugune kadar begenmeyeni duymadım. kendi odası bile olmayan ve ustune bir de misafirleriyle yasamak zorunda olan bu cocuk aksamları 'moise palas'ında filmler izlerken hayattan nasıl koptugunu, ama aslında orda kendi hayatını yasadıgını gorup uzulursunuz. moisenin haksız yedigi dayaklar sizin de icinizden bir parca kopartır, hitler vucudunu ele gecirdiginde ise siz de bir anda onunla beraber fasist olursunuz. bazen gozunuzde yaslar birikir, bazen hırsla dolarsınız. buyuk beklentilerle okuyup sonunda husrana ugramanızı istemem ama sonu da cok acıklı bitiyordu bu kitabın. baska seyler beklerken bir anda oyle beklenmedik ve sok edici bir son cıkar karsınıza, ve bir kez daha yazara hayranlık duyarsınız.
sonu biraz bana sezgin kaymazın geber annesini hatırlattı. bunu okuyan bunları da okudu hesabı ona da bir reklam verelim buradan.