Artık fazla hissedemediğimiz için günümüzde boş bakışlarla süzüyoruz birbirimizi.-
Hikayeye böyle başladı adam.
Dinleyen sadece bendim.
Adamın sesi buğulu, yüzü şeffaftı.
Hiç göremedim onu.
Olsun.
Duyabiliyorum ya!
Şeffaf adam şöyle devam etti.
Derinlerde karamsarlığın kafa karışıklığıyla dolanan insancıklar da var etrafta.
Bunlar boş bakan adamları gören acı bakışlı insanlar.
Hem üzülüyorlar bu insancıkların gözlerinin ferinin sönmesine, hem de kendi gözlerinin akislerinde bir heyecan göremiyorlar.
Ne acı değil mi?
Saçma bir farkındalık bilgeliği.
Buna şey diyorlar, insanları gören körler. Kendini göremeyen adam ya da öyle bir şey.
Dünyevi çarpıklığın düzeltilemeyeceğine inananlar da diyebiliriz.
Hissetmek hayatın tam da odak noktası.
Her şey aşkla başladı.
Ama hissiyatsızlık kimi zaman hissi alt etmeyi becerdi.
Yok etti, kavurdu.
Bahçede o narin arsız gelincik çıkamadı bir türlü.
Arsızlığı kısırlaştı.
Bunu biz yaptık!
Bizler kendi eliyle insanlığa nişan alan bir ahmaktık,
kurşunun kendi gırtlağına dayandığını fark edemeyecek kadar hissiyatsız boyunlardık.
Bunları dinledikçe yutkundum. Hiç bir şey düşünmedim sadece dinledim.
Ve her insanın 7 odası var.
dedi adam.
Bu odaların bir çok kapısı.
O kapıların narin tokmaklarını tutan mis kokulu eller.
Kimi vakit kirli eller, astarını isteyen yüzler.
Dışarıdan kilitleyenler bile! Sahiplenenler.
içeriden kilit en mantıklısı diye 7 odayı salona çevirenler de var.
işte o zaman karmaşa ...
işte o zaman o karamsar insanlar!
Tek gözlü yalnızlıktalar.
Durdum düşündüm adamın dediklerini.
Üzüldüm sonra parmaklarımla saymaya başladım. Bir elin parmaklarını geçiyor muydu benliğim.
Ama üzülmekle başlamıyordu hikaye.
Yanıldım yine.