rahmetliyi sever sayarız da sakalı bıyığı çıkarınca ne kalıyo aga zaten geriye. yüzüklerden mi ibaretim ben? ben saksı değilim, en çok beni tarif edeceksiniz!
bazı gerçeklerin artık gün yüzüne çıkması gerekiyor. hayatım pahasına bunu bugün, tam da burada yapıcam.
gebzede buluştuk. uzaktan esmer, kavruk bir adam yaklaşıyordu bana doğru. "yoksaa yoksaaa.. laaan?" dedim. arabama iyice yaklaştıktan sonra, camı çevirir gibi hareket yaptı. tereddüt etmeden camı açtım. "birader burası ücretli. 5 tele alayım. canlı şşşş ;)" dedi. "ne alakası var arkadaşım bildiğin yol kenarı burası" deyince, "biz belediyeden aldık burayı. buralarda arabaları çok çiziyorlar biz bakarak oluyoruz. annnnadın mı kardeş" dedi.
tırsak bi yapım olduğu için "haaa tamam abi. belediyeden diyosun. tamam tamam. al abi sen 10 lirayı benim arabaya daha iyi bakın. gerçi ben arabada olucam ama olsun. allah sizin gibi insanlardan razı olsun" deyip meseleyi uzatmadım.
değnekçi arabadan uzaklaşırken tehlikenin geçmesine sevinmekle 10 liradan olmak arasında kalmıştım. neden sonra apansız telefon melodim çaldı. arabesk rap dinleyen bi insan olmama rağmen hala apaçi müziğinden vazgeçememiştim. istemsiz bir iki figürden sonra telofunu yanıtladım:
- manitacılıktayım abbbeeemm. iki üç tane ayıkladım yanına geliyorum.
+ bu amına kodumunun manitacılığı bizim yanımızda olmuyo mu aga?
- senin yaşın tutmuyo genç ahahaa. geldim geldim kapa telefonunu.
defalarca msnde veb kem açıp kontör karşılığında soyunmuşluğumuz olmasına rağmen hipnozcuyu ilk defa görüyordum. kumral, renkl gözlü biriydi. sanki bir şeyler eğreti duruyordu. bu topraklardan değil de fıransesko tottinin köyündenmiş izlenimine kapılmıştım.
arabaya geçti hemen. hoştu beşti derken, değpnekçiye kaptırdığım 15 lirayı ondan aldım. tabi değnekçiye 10 lira verdiğimi çok sonra hatırlayıp pişman olmuştum. fırsat bulsam iade edicem ama görüşemiyoruz ki.
neyse, gebzede bi iki tur attık. hangi mekana gitsek herkes ayaklanıyordu. en son bir derneğe götürdü beni. inceden tırstım yine. zaten ben kişilik itibariyle günde 8-10 kez tırsmazsam o günüm iyi geçmiyor.
dernek kot farkı nedeniyle tuhaf bir mimariye sahipti. kasvetli fiziki görünüşe, garip ayinimsi müzikler eşlik ediyordu. ilk fırsatta hipnozcuyu kenara çekip:
+ aga sen nereye getirdin amk beni? bak anam babam tembihledi beni. olaylara karışma dedi. aman gözün sevem gidelim burdan.
- dur amk la iki dakka. arkadaş hepsi bunların. sana başka bir yanımızı göstericez hehee.
istemsizce aklımdan "sikmeseler bari. ulan yoksa fazladan 5 lira aldığımı mı öğrendi? gerekirse özür diler iade ederim. bi iki tokat atar hırsı geçer" diye geçiriyordum ki odaya siyah cübbelerle birileri girdi. kafalarında kapişon gibi bi şey vardı. iyiden iyiye tırsmaya başlamıştım. hemen topuklasam değnekçinin oraya varıp değnekçiden yardım isterim diye şahane bi plan yaptım. sonuçta değnekçi, milletin arabası çizilmesin diye orada fedakarca duran bi insandı. "olm ne pinti adamsın. 10 lira vereceğine 20 verip hipnozcudan 25 alsaydın" diyerek kızdım kendime.
o sıra hipnozcu omzuma dokundu:
- senin de meme uçların sertleşti mi lan! bu ayin bi harika dostum
dedi. yok öyle dememiş aslında ben öyle anladım ve "efendim" dedim.
- burada öğrendiğin burada kalır
dedi.
ayinin ve konuşulanların detayına çok giremiyorum ama o gün öğrendim ki hipnozcunun derin bağlantıları varmış.
büyük dedesi tapınak şovalyelerinin en sikici adamlarındanmış ve gebze locasının başındaki isim de hipnozcu imiş.
dernek gibi yerden çıkınca, değnekçinin de verdiği güvenle, "olm senin deden bek sikiciydi öyle mi ehehee", "hacı abi beni gebze belediyesine soksana", "aga 2b arazileri için ne düşünüyorsun" diye lakayt tavırlar sergiledim.
o gün bugündür ne veb kemde soyunuyoruz ne de gebzeye gidebiliyorum. tek tesellim, değnekçi gibi güven veren bir arkadaşla tanışmam ve hipnozcudan aldığım fazladan 5 lira.
(#18073982) düşüncelere gark edip beni o istemsiz sonuca yine ve yine maruz bırakan yazar.*
düşünmek bizi hayvanlardan ayırır demiş birileri, peki bu iyi mi? düşünmek bizi hayvanlardan farklı kılarken aynı zamanda üstün mü kılmış? dinlere bakarsak öyle, felsefeciler için de öyle ama bana kalırsa onlardan çok daha zavallı kılıyor bizi bu yetenek. mutlu etmiyor en başta. kayıtsızlık, uzak huzurlu çocukluk günlerden güzel bir anı oluyor sadece. hani şu genelde düşünmenin tam tersi diye adlandırdığımız duygularla hareket etme hadisesi var ya, bekle var.* yok öyle bir dünya her duygumuz düşünceye endeksli düşüncelerimizle 'sevilebilir' 'sevilmez' yapıyoruz insanları. eh şimdi ben en basit tepkilerimi bile bu 'düşünce' denen illetten arındıramıyorsam boku yemiş olmuyorum da ne oluyorum?
poposu kaşınan bir 8jk'li ne çabuk unutmuş inönü baskınını gelmiş saracoğlunda oynamaktan bahsediyor buralarda 8jk'lileri bayıra karşı yatırır kaşırlar deli oğlan.
asla fanatik bir taraftar olmayan fakat kadıköy'de de kahvelere sığınan, denize atlayan fenerlileri hatırladıkça konuşan bebeleri cevaplayası gelen yazar.
ne diyordu kaptan amca; adamın götünden kan alırlar kamil!
kime, niye gerizekalı dediği, sorgulanması gereken yazar. şimdi arkadaşın biri oğlak burcu başlığında şöyle bir cümle kurmuş;
--spoiler--
yayların oğlak burcundan uzak durması gereken burç.
--spoiler--
ben de ''sözlükteki ilkokulluların kendini belli etmesi'' tarzı bir şeyler yazdım nick altına bunun. zoruna gitmiş ki bana mesaj attı 2 yıllık muhasebe mezunuyum diye, ben de cavapladım; ''muhasebeci olmak doğru cümle kurabilmek anlamına gelmez'' dedim.
eveet geldik bizim haspam ın yaptığı terbiyesizliğe; cevap olarak bu arkadaş gerizekalı kelimesini kullandı.
ve ben istifimi bozup yakası bağrı açık küfürler savurmak yerine o cümleyi söyledim;
--spoiler--
geri zekalılar cümle kuramaz anca muhasebeci olur
--spoiler--
bilinsin istedim. bay muhasebeci, şimdi tahakkuk fişlerini hazırlamaya başla bakalım kehkeh.