hincal uluc tarzi entry girme rehberi

entry10 galeri0
    5.
  1. kolaydır, çabuk alışılır.

    fıkra yıldırım tuna'dan..

    odanın birine 1 kadın, 1 ütü ve 1 gömlek koymuşlar. 5 dakika içinde gömleği ütüleyip, kadınla beraber olan kişi kazanacakmış.
    japon, almış ütüyü eline gömleği bir güzel ütülemiş. kadına sıra gelince süre bitmiş. çıkışta, 'bizde prensip budur' demiş, önce iş gelir.
    fransız girmiş ve hemen kadına saldırmış. ütüye sıra gelince süre bitmiş. çıkışta, 'bizde prensip budur' demiş, önce aşk gelir.
    türk girmiş. girer girmez vermiş kadına ütüyle gömlegi, o ütülerken kadının işini bitirmiş ve kazanmış. çıkışta, 'bizde prensip budur' demiş, çalışanı sikerler.

    vücut bulmuş her ruh yalnızlığa mahkumdur

    bizim duvar

    hiç hata yapmak istemiyorsan, hiçbirşey yapma.

    tecelli ve abuzittin

    selam abuzittin,
    burada herşey yolunda. ben de galatasaraylıyım, köşe yazarıyım. köşem var, yazıyorum. aslında yıldırım tuna ve aldous huxley yazdı bugünkünü ama hep böyle değildir bu. valla.
    haydi öptüm bay.
    1 ...
  2. 4.
  3. başlık : topcuya açık popcuya açık solcuya kapalı

    geçenlerde ertekin nin restorantına gittim, ertekin beni görür görmez ayağa kalktı ve beni kapıda karşıladı.. aman ertekin dedim bu kapıdaki kalabalık ne? bu insanlar kim?.. ertekin topcuyu popcuyu içeri alıyormuş ama solcuyu almıyormuş meğer.. bre aman neden böyle bir şey yapıyorsun ertekin dedim başladı anlatmaya.. geçenlerde 5 tane solcu gelmiş garson gitmiş bi isteğiniz var mı demiş solcular bir çorba beş kaşık istemiş.. böyle aşağılık bir şey olabilir mi derken, dur dedim.. bak ertekin dedim evet haklısın ama 1970lerde holly ile amerikada bir bara gitmiştik bizim de başımıza böyle bir olay geldi adamlardan 1 su iki bardak istedik bizi yaka paça dışarı attılar duymadığım küfürleri duydum.. o günden beridir bende solcuların yanındayım kusura bakma dedim.. bir de ne göreyim iki garson çağırdı.. insan değil.. insan irisi.. beni kolumdan tuttukları gibi dışarı attılar.. ertekin etme eyleme özür dilerim al beni içeri dedim ama küfür etti bana.. yasemini aradım sinirimi ondan çıkardım.. o da küfür etti bana..
    0 ...
  4. 3.
  5. hep söylerim, insanın iyi dosta ihtiyacı her zaman olmuştur her zaman. kıs kıs gülerek yolladı bizi ertekin. biz dediğim bizim ece... kızda bir bacak var nah burama kadar. sen kalk o gün giy minileri, aman da aman. dersin hıncal yere batan sarnıcında sütünlar arası gezintide. ertekin'in verdiği adresi zor da olsa bulduk. ilgi tamamen ece'nin üzerinde tabii ki. eh kolay değil bir hıncal uluç production olmak! ara ara ilgiyi aşıyor durum ancak ece memnun ben keyifli. bunca yıllık orospuyum, pardon bunca yıllık kültür adamıyım böyle mekanı ne duydum ne ettim. bir sefer insanları... inanılmaz sıradışı, inanılmaz ayrıksı... hani erketin'den almamış olsam adresi, ne alaka diyeceğim evet evet ne alaka? sonra ortamın zevksizliği... tuhaf bir loşluk. bilinçli mi bilmiyorum ama, 'romantizme bayıldım' dedi ece. cinsi latif bakışı bu işte. koca hıncal hiç bu açıdan bakmadığı için utandı elbette.

    biletleri aldık... buranın bir güzelliği daha var, her şeyi sen yapıyorsun, öyle yer gösterici, bahşiş filan yok... salona girişle tüm bakışlar ece'ye odaklandı... etrafımız kaynamaya başladı... ece bir çiçek her taraf dolu sinek! bazen arılaşıyorlardı ama ne gam! ece memnun ben memnun. insanlar mesela. sokakta görseniz bu kişilerin bir sanat organizasyonuna gittiğine hayatta inanmazsınız. ama gelmişler işte. mutlu ve sessizler... bir loşluk ve kasvet havası var ki umberto'nun gülün adı romanından bir sahne yaşıyoruz sanki. sanki birazdan sean connery gelecek ve elini uzatacak bize! böyle de neşeliyim yani...

    ben ece'ye espri patlatım kahkahayla inletiyorum salonun tavanını. yalnız tuhaf bir durum var, medya, hiç medya mansubu yok... başımla sağı solu kolaçan ederken ışıklar tamamen kapanıyor, ben telefonu sessize alırkan (bunu hiç ihmal etmem) ece bir çığlık atıyor, ne oldu diyorum, 'yapma böyle şakalar, el şakası sevmem' diyor basıyorum kahkahayı, bir gülüyoruz, bir gülüyoruz ki, o esnada film başlıyor...

    film bir kadının dramı hakkında... üzgün ve mutsuz bir kadın kendini erkeklere vurmuş. üzücü bir durum tabi, ece ile gözgöze geliyoruz, şu almanlar tuhaf insanlar, sevişmeyi heryerde yapıyorlar; banyo, mutfak, balkon, evin her köşesi anladık da, sokak ortasında ilk defa görüyorum. ece'ye fısıldıyorum, işte özgürlük bu... izlediğimiz film hakkında kesinlikle bilgi ve içerikten yoksunuz. bunu mahsus ben istiyorum çünkü ön yargılı olmamam lazım. Ama filmdeki kadın da bir tuhaf, bu kez üç erkeğin kendisini üzmesine izin veriyor, üzülmek biraz yanlış olur sanırım, ece'nin yüzündeki o malum tebessüm hep çakılı; 'anlamadım ama sanırım güzeldir' sırıtışı, bu beni daha da keyiflendiriyor, ara verse de bir puro yaksam...
    derken telefon çalıyor, arayan ertekin, açmayacağım ama telefonun ekran ışığı salonu aydınlatıyor, ecenin etrafı sarılmış durumda, ece hala gülümsüyor, ertekin 'alo, alo' diyor, ece bana ben ece'ye bakıyoruz, filmdeki kadın habire üzülüyor, üzülme manyağı oldu, güzel şey bu sanat olayı, ertekin, 'yanlış adres vermişim, bir arkadaşın eşek şakasına kurban gitmişim' diyor, 'sen mi' diyorum, 'sen değil esas ece kurban gitti' diye basıyorum kahkahayı... filmdeki kadın görsün kendini feda etmeyi!
    0 ...
  6. 2.
  7. 1.
  8. başlık: bkz yazarlığı

    entry: geçenlerde istanbul bebek'te fransız kültürüyle bezenmiş yeni bir restaurantın açılışına gittim. le hede hödö isimli restaurantta oturmuş 1964 le hede hödö şarabımı içerken bir yandanda fransızca şarkıların türkiye'deki vazgeçilmez ismi lale hede hödöyü zevkle dinliyordum. birden fransa'nın güney tarafından tanıdığım mekan sahibi arkadaşım önüme laptopunu koydu ve bana sözlükte yazılan bazı yazıları gösterdi. yazılar diyorum ama aman allahım... aman allahım... (burda uzun uzun süreli bir bekleme ve bakışma var) (artık yazı içerisinde nasıl bakışacaksanız!) bu mudur yazarlık? bu mudur entry girme sanatı.. fransada olsa o kuleyle döverler adamı. okuduklarımdan sonra ne şarabın tadı kaldı ağzımda, ne de şarkının rengi kulaklarımda. o güzelim fransızcanın bile içine ettiler bu yazarlar. olacak şey değil.

    şimdi soruyorum size. bu mudur yazarlık? yazarlık yapmak..aaa!!! manken kız arkadaşım geldi..(teke gülüşü girmesi gerekiyor burda ama o sesin yazımı nasıl olur bilmiyorum)
    2 ...
  9. 11.
  10. 11.
  11. 11.
  12. 11.
  13. baslik: uludag sozluk moderasyonu

    entry : geçen ertekin'de portakallı ördek şöleninden dönüp sözlüğe oturdum.

    bre aman... oturmaz olaydım. o ne? küfürler havada uçuşuyor. o nasıl küfür, o nasıl vulgar anlatamam. birden holly geldi aklıma. biz de kavga ederdik ama hiç küfür etmezdik. sadece holly arada "fuck your asshole, you fucking idiot" gibi anlamadığım çocukluğundan kalma tekerlemeler söylerdi naifçe.

    anılar...

    neyse. hemen yasemin'i aradım. niye aradım bilmiyorum. hemen kapadım zaten. sonra thy hosteslerine küfür ettim içimden.

    akabinde zall'ı aradım. bre aman!!! "ya bi siktir git adayır göt" dedi bana.

    hemen yasemini arayıp tekrar kapattım. kıldım bu yasemin'e. sonra süreyya ayhan'a küfür ettim içimden sinsice.
    13 ...
  14. 11.
  15. önce yazacağınız her neyse abartın ne kadar abartırsanız o kadar iyidir. sonra süsleyin sonra üfleyin servise hazır.

    örnek:

    başlık: güne arabeskle başlamak
    entry: geçenlerde holly aradı alihan bir albüm çıkarmış hemen al dedi tamam alırım dedim o an kapı açıldı bizim yasemin bu albümü kesin dinle bayılacaksın dedi baktım iki güzel kadın tavsiye ediyor dinlememek olmaz dedim aldım. açılış şarkısı "benle alay ediyorlar" tam bir balad ama nasıl balad insanı öyle hırpalamadan yormadan hafif hafif giriyor ruhunuza işe giderken arabada bu şarkıyı dinlemeden edemiyorum. albümde 10 şarkı var hepsi birbirinden güzel öyle bizden öyle özümüz ki anlatamam dinlemeniz gerekiyor. alihan ın albümü tüm seçkin mağazalarda hatta hakkı kendi restorantına bile stand açmış ki satılsın diye. yani demem o ki bende artık güne arabaskle başlıyorum ve bu beni çok zinde tutuyor. ayşeye de tavsiye ettim size de ediyorum.
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük