16. yüzyılda Fransa krallığı, hilalin şövalyelerine ev sahipliği yapıyordu. Fransa krallığı, bu teşkilatın Avrupa’daki üssü haline gelmişti.
Üç Hilal sembolünü, batıya korku salan bu teşkilat kullanıyordu.
Teşkilatın üyeleri kendilerine ‘Hilal’in Şövalyeleri’ ismini takmışlardı. Teşkilat, Avrupa’daki Türk korkusunun başlıca sebebi idi.
Çünkü teşkilat üyeleri Avrupa’ya Türk kültürünü yaymakla kalmıyordu.
Bir idealden bahsediyordu.
Teşkilat, bu ideali Avrupa kültürüne uygun bir şekilde latince bir deyim olarak slogan haline getirmişti.
"Donec Totum impleat Orbem" Türkçesiyle "Tekrar tüm cihanı kaplayana kadar"
Hilal’in Şövalyeleri, cihanın her yerinde teşkilatlarının destanlara konu olan zamanlardan beri var olduğunu;
Alemin her noktasında bulunduğu yerin kültürüne göre teşkilat üyelerinin sloganlarındaki ideal uğruna ant içip, yetiştirildiğinden bahsediyordu.
Yine destanlara konu olan bir zaman diliminde tüm cihanda tek bir devlet ve bu devletin muhafızlığını yapan teşkilatlarının var olduğundan bahsediyorlardı.
Teşkilat sayesinde bir gün tüm cihanda tekrar aynı günlerin geri geleceğinden bahsediyorlardı.
Türk tarihinde Garp Ocakları olarak anılan ve ne zaman, nasıl, kim tarafından kurulduğu saptanamayan bir kurumun varlığı tarihi bir gerçektir.
Garp Ocaklarının hangi tarihte kim tarafından ve nasıl faaliyete geçirildiği günümüzde dahi hala saptanamamış ve belgesi bulunamamıştır.
Tarihte Garp Ocakları olarak anılan yapılanmanın beyni Hilal’in Şövalyeleridir.
Hilal'in şövalyeleri deniz gücü sayesinde Atlantik’te küçük bir ada ele geçirmişti.
Deniz aşırı seyahatlerde Hilal'in Şövalyelerinin donanmalarında kullandıkları üç hilalli flamalardan bazıları Maltalı Şövalyeler tarafından ele geçirilmiş ve anlamı hakkında detaylı incelemeye tabi tutulmuştu.
Hilal’in Şövalyeleri, Maltalı şövalyelerin resmi kayıtlarına "Avrupa’nın göbeğinde uyanan Türk yılanı" denilerek kaydedilmişti.
Atlantik denizinde, Hilal’in Şövalyeleri’nin üssü konumuna gelen adanın başkentine italya coğrafyasında Grand Turco olarak anılan Fatih’e ithafen "Grand Turk" denildi.
Adanın ismi ise Turks and Caicos adaları olarak tarihe damgalandı.
Bu küçük ada 17. Yüzyılın sonuna kadar bayrağında hilal ve üç yıldızı kullandı.
Askeri terminolojiye ait kitaplarda;
Hilal’in Şövalyeleri’nin kurucusu olarak Fatih Sultan Mehmet Han gösterilmektedir.
(Resmi kuruluş tarihi çok çok daha eskidir.)
Avrupa’da Malta Şövalyeleri’nin karşısında durabilecek ve onlar gibi küresel bir güç olan tek kuvvetin
Hilal’in Şövalyeleri olduğu yazmaktadır.
Garp Ocaklarının varlığını anlamsızca Mısır, Tunus, Cezayir ve Fas ile sınırlayanlar bilmelidirler ki;
Garp Ocaklarının, Hilal’in Şövalyeleri eli ile giriştiği en önemli operasyon sahası,
Avrupa’nın göbeğinden bugün Amerika diye bilinen kıtanın sınırlarına kadar dayanmaktadır.
Teşkilatın Fransa’ya damgasını vuran en önemli operasyonunu, iki kişi üzerinden ilk kez açıklayalım.
iki kişi… Diane De Poitiers ve batılıların deyimiyle Fransa Padişahı II. Henry.
Diane, doğu mistisizmi üzerine okunmadık kitap bırakmamıştı.
Diane’nın bu kadim bilgi arayışı onu Avrupa’nın ortasında kurulan bir Türk teşkilatı olan Hilal’in Şövalyeleri
ile tanışmasına vesile oldu. Hilal’in Şövalyeleri gözetiminde kadim Türklük bilgileri ile tanışan Diane, gizli ilimlere olan açlığını sonunda giderebilmişti.
Fransa Krallığı’nın büyük bir Türk etkisi ile yeniden dirilmeye başladığını endişe içinde izleyen odaklarca hemen karşı hamle yapılmış ve harekete geçilmişti.
Kafirle ittifak kurmakla suçlanan ve ‘Fransa Padişahı’ denilen I. Fransuva’nın vefatının ardından yerine geçecek II. Henry’nin
bu Türk etkisinden kurtulması için karşı bir hamle yapılması gerekiyordu. işte bu hamle neticesinde II. Henry,
meşhur banker ailesi Medicilerin kızı Catherine De Medicis ile evlendirilecekti.Ancak
Yeni kral II. Henry’nin gözü Hilal’in Şövalyeleri tarafından yanına yerleştirilen Diane’dan başkasını görmüyordu.
Bu dakikadan itibaren Fransa Krallığı, Catherine ve Diane üzerinden iki gizli güç odağının meydan savaşına sahne olacaktı.
Catherine’nın, Diane’ı vurduğu en önemli nokta kullandığı üç hilalli sembol ile alakalı idi.
Catherine De Medici’ye göre, Diane’nın kullandığı sembol ‘şeytanın sembolü’ idi.
iki kadın arasında yaşanan meydan savaşı hakkında meşhur yazar Balzac’a göre Diane tam bir Türkopol vari kadındı. Catherine ise bilakis Floransalı ve Katolik...
Sözün kısası; Hilal’in Şövalyeleri’nin, Diane ile giriştiği operasyon başarılı olmuştu. Bu başarı o kadar üst seviyedeydi ki, Avrupa kralları II. Henry’nin
yeni ilan ettiği Fransız Krallığına ait sloganı gördüklerinde büyük bir korkuya kapılmışlardı. Korkularının nedeni, II. Henry’nin ilan ettiği vizyona ait slogan ve sembol;
Avrupa’nın uykularını kaçıran gizli Türk teşkilatı Hilal’in Şövalyeleri’ne ait idi.
Böylelikle bir Türk teşkilatı, Ortaçağ’da ilk kez Avrupa’da, kralları yönlendirebilecek kadar tehlikeli bir güç haline gelmişti.
Üstelik bu tehlike artık açık açık tehdit haline gelmişti. (Avrupa’da bir Türk casusunun mektupları adıyla dolaşan evraklardaki korkunun sebebi bu teşkilattır.)
II. Henry ile birlikte teşkilatın Fransa’daki gücü zirve noktasına ulaşmıştı. Avrupa krallarının yana döne paralı asker temin etmek için yarıştıkları bir dönemde,
Fransa’ya gönüllü askeri destek sağlayan teşkilat sayesinde birçok ayaklanma büyümeden bastırılıyordu.
Bordeux’ta başlatılan büyük ayaklanma bunlardan sadece bir tanesi ama en önemlisi idi.
Bu büyük ayaklanma teşkilatın yardımı ile bastırıldıktan sonra, Bordeux sokaklarında bazı noktalara teşkilatın sembolü işlendi. (1852 yılında kurulan,
Bordeux futbol kulübüne ait sembol dikkatle incelenmelidir.)
Teşkilat, Avrupa devletlerinde henüz yeni yapılanmaya başlayan istihbarat kurumlarından haberdardı ve teşkilatın yardımıyla döneminin en modern yapılanmasına sahip
bir istihbarat kurumunun ilk adımları Fransa’da atılacaktı. Ayrıca istihbarat kurumuna ait en önemli şey şifreleme sistemi olduğunun bilinci ile Fransa’da ilk kez
bir kriptografi sistemi geliştirilerek; istihbarat alanında kullanılması amaçlandı.
Bunun karşıtı olarak yapılandırılan Cathrine de Medici tarafından desteklenen Vigenere’ye ait kriptografik sistem geliştirildi.
Teşkilatın kendi sisteminden örnekleyerek Fransız istihbaratına hediye ettiği bu kriptografi cihazında; cihanın sırrı denilen üç hilal sembolü kullanılmıştı.
Bu sırra binaen teşkilat, en gizli evraklarını üç hilal mührü ile mühürleyerek saklıyordu.
(Osmanlı imparatorluğu’nun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti’nde hala en gizli evraklara üç hilal damgası vurulmaktadır.)
Bu Hilal’in Şövalyeleri’nin, Fransız topraklarında giriştikleri operasyonlardan sadece bir tanesiydi.