hikaye

    4.
  1. cahit külebi' nin en bilinen şiirlerindendir:

    Senin dudakların pembe
    Ellerin beyaz,
    Al tut ellerimi bebek
    Tut biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Ceviz ağaçları yoktu,
    Ben bu yüzden serinliğe hasretim
    Okşa biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Buğday tarlaları yoktu,
    Dağıt saçlarını bebek
    Savur biraz!

    Benim doğduğum köyleri
    Akşamları eşkiyalar basardı.
    Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    Konuş biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Şimal rüzgarları eserdi,
    Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
    Öp biraz!
    13 ...
  2. 57.
  3. uykusundan uyandı bir romana,
    yalnızlığı kendince güzelledi ve ruhunu karakterinin ezgilerine teslim etti..

    ilerledi kapkaranlık bir gecede , önüne gelen tek ışık küresine ..

    ama önce,
    önünde aşılmayı bekleyen koca koca kayalar ve geçmişinden gelen ürpertici sesler vardı..

    zihninden fırlamışçasına kabus dolu bir ortamdı,
    nefes aldı ve ileriye atıldı..

    olmaz olsun dediği anlara inat,
    akıl almaz ruhuna küskün bir hayat..

    sonu mu,
    ulaşabildi mi amacına yoksa karanlıkta kayıp mı oldu bilinmiyor ama en azından denemedim demediği biliniyor..
    7 ...
  4. 54.
  5. kırılmış bir kalp ile başlamıştı ,

    nefreti uzak tuttu yalnızlığında, sadece sevgiye olan özlem vardı oysa..

    hatırlamaktan yorulduğu bir anda,
    bir başka yaşam bulmuştu izini..

    hiç haketmediği kadar güzeldi belki,
    sonu ise kayıptı zamanda..

    gecenin karanlığında,
    sessizce bekler oldu,
    bir uçurum kenarında,
    kalbi son buldu,

    sonraları da rüyalarca gezdi, ama hep kayıp oldu..

    karşısında duran tek şey ise, biten sevgisi oldu hayatını anlattığında..

    tanım: kimi zaman aktarılacak olan bir düş ürünü, gerçekle harmanlananlardan..
    7 ...
  6. 61.
  7. Mısıra tatil yapmaya giden 3 arkeolog arkadaştan biri kaybolur...

    Arkadaşları korkuyla ararlar her yeri,
    Ama hiçbir haber yoktur kaybolandan.

    Birkaç gece sonra kiraladıkları evin kapısı çalar.

    Tıpkı anıları her yere saçılmış, ruhu bedeninden ayrılmış bir uykusuz...

    Evet bir uykusuz gibi, kan çanağı şeklinde gözleriyle gelen arkadaşlarıdır bu...

    Hemen içeri alırlar ve anlatır,

    Birkaç gündür Hiçbir şey hatırlamadığını tabi ondan başka...

    Sorarlar o kim diye, doktora götürmek isterler ama istemez...
    Ve sadece beni takip edin der...

    Usul usul yürümelerinin ardından bir mezarlık çıkar karşılarına...

    Geri dönmek varken , Korka korka yürüme isteği nedense bırakmaz kalplerini ...

    Ve arkadaşları gösterir,
    Bir mezarın yanında büyümüş koca çınarı...

    Gövdesinde ufak bir delik bulunan bu ağacın içine girer,
    Ve onların da girmelerini ister.

    sanki karşı konulamayan bir güç kendine çeker onları,
    Ve onlar da girerler.

    Tabi ağaç kovuğunun bir yeraltı mezarlığına doğru açılan kapı olduğunu anladıklarında çok geçtir.

    Ve kaybolan onlara gösterir,
    Onu yani bir insan kolunu.

    Sanki canlıymış gibi, üzeri bıçaklarla kaplı o metal kolu.

    Incelemek isterler ama kaybolan vermez,

    Ve anlatır kolun gizemini, kol ile bütünleşen zihninden.

    Eski mısırda , birbirine deliler gibi aşık olan iki gencin acıklı hikayesini..
    6 ...
  8. 12.
  9. --spoiler--
    Çerez tabağı - 1
    Galatasaray Lisesi'nden bir arkadaşım hâlâ evlenemedi.Geç enlerde
    'Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol' dedim. Aşağıdaki teoriyi
    aktardı:
    Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman
    sırasıyla önce antepfıstıkları , ardından bademler, sonra fındıklar
    gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır. Eğer belli bir yaşa
    kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve
    ayçekirdekleri ile idare edersin, ya da bir fıstık bulurum
    diye tabağı karıştırır durursun..
    --spoiler--

    --spoiler--
    Çerez tabağı - 2
    Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadaşımın, ileri yaşta
    evlenmekle, çerez tabağı arasındaki benzerliği anlatan görüşlerini
    aktarmıştım. Bu yazı üzerine, bazı okurlarımdan eklemeler geldi. Ben
    tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım.

    Mektep arkadaşım Merih Tüzün şöyle yazmış: 'Sevgili Fatih, aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu şam fıstıkları da kalır.
    Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri
    bırakır. Onlara ulaşmak cesaret ister. Dişine güveneceksin kıracaksın
    ki,içinde gizlediği lezzete ulaşabilesin. Ama risklidir, bu sırada
    dişini de kırabilirsin tabi. '
    --spoiler--
    5 ...
  10. 48.
  11. Bir varmış bir yokmuş evel zaman içinde kalbur zaman içinde bir yalnız kız varmış evde yalnıııız yalnız otururmuş. Fakat annesi ve babası babası onu hiç sevmezmişler kızcaz çok üzülmüş. Okula annesi ona bir şey koymazmış okula. Bir gün gelmiş bir tanımadığı öğretmen gelmiş tenefüz yapınız demiş onlar sınıfın içinde yaparken öğretmen demiş ki neden senin yemeğin yok bir öğrencide demiş o her gün yemeksiz geliyor okula. öğretmeni endişelenmiş düşünmüş taşınmış içinden demiş ki ben bu kızla anlaşdsam ne güzel o kötü annesindende kurtulmuş olur, ona bir gün söylemiş ve anlaşmışlar. Ona öğretmeni demişki ben artık senin annenim ben sana izmirde evde ders öğretirim senin annen şimdi senden çok endişelenir ama seni sevmesse tek yapçağın şey bu. Kız'da demişki annem sensin canım annem hayatımdaki en iyi anne sendin diğer annem babama içki alır kendisinin tırnaklarını boyardı
    benim ama hiç hoşuma gitmezdi dedi. Bir . Iki gün sonra televizyonu açtılar otelde kız aranılırdı ama üvey annesi onu anlamıştı . Dedi kocasına cengiz kızımızı kaçırdılar biz onu sevmezdik ama şimdi yandık dedi. Eski annesi çok kabaaatlıydıki kendisi bile
    anlamaya çalışırdı. Anne si kıza sordu ne yemek yemek istersin yavrum ama dedi. Senin adın Turna olacak bir tek seni anlamamaları için. Iki gün geçti çarşıya çıktı ve çarşıdan geçerken erkek gisileri gördü onun aklına çok iyi bir fikir geldi, o gisileri aldı
    ve oteldeki evine gitti kızına giğidirdi ve sokağa çıkardı . Eğer sorarsanız nedenonu giğidirdi , onu haberlere çıkardılar ya birtek onu tanımamaları için. çıktılar kıza sordu simit istermisin kızcaz dedi eveıt hem ikitane çok açım hemde kurt gibi yaa . Kaçzaman yemek yememiştim çöpte bulduğumu yerdim ya helebi ilk defa yedim bir simitte yaa. Annesi dedi gel otele gidelim turnacığım o dedi tatam uyudular
    . Annesinin ablası geliyordu turnayı hemen sakladı sonra dakkikalar geçti ve turnayı buldu ablası dedi ki bu kim . O benim okul öğrencim ve kalan olayı anlattı ona dediler yani senin annen yok.
    4 ...
  12. 18.
  13. Küçük bir kuş ayazda yiyecek bulmak için dışarı çıkmıs. Hava soğuk olduğu için kuş dayanamayıp karın üstüne düşmüş.
    Kuş çaresiz ölümü beklerken ordan geçen bir inek sürüsü kuşun üstüne sıçmış. Kuş tam ineğe küfüredecekken bokun sıcaklığıyla kanatları çözülüvermiş. Kuş sevinçle ötmeye baslamış ordan geçen bir kedi kuşun sesini duymuş. ve boku eşeleyip kuşu çıkarmış.
    Kuş tam teşekkür edecekken kedi onu yemiş. Demekki neymiş ;
    1-Her üstüne sıçanı düsmanın sanma.
    2-Seni her boktan kurtaranı dostun sanma.
    3-Ve en önemlisi bokun içinde mutluysan sesini çıkarma.
    4 ...
  14. 50.
  15. bir varmış bir yokmuş...
    genç bir kızla, genç bir adam varmış,
    masalımızın başrol oyuncuları olan bu kişiler bir gün amazon ormanlarında kötü bir şekilde rastlaşmışlar.

    adam avlanırken okunu yanlışlıkla kızın k.çına saplamış.
    kız adamın kendisine zarar verdiğini anladığında adama saldırmış tüm gücüyle...

    ama adam kızdan daha güçlü olduğundan kızı etkisiz hale getirmiş.
    sonra kızı omuzladığı gibi ormanın derinliklerine doğru gitmeye başlamışlar.
    hava da kararmış, kız adamdan kurtulmaya çalıştıkça adam daha sıkı tutuyormuş kızı.
    sonra kız kurtulamadığını anladığında, adamın üzerindeki sadaktan bir ok almış ve adamın kalbine batırmış. adam yere yığılmış kız ise nihayet elinden kurtulabilmiş adamın.
    kaçmaya başlamış tüm gücüyle. koşarken de adamın ölüp ölmediğini merak etmekteymiş.
    birden durmuş. bugün neden ormana geldiğini düşünmüş, anlamlandıramamış, onu buraya getiren güç neydi diye düşünmüşse de cevabını bulamamış. sonra birden var gücüyle geri koşmuş adamın yanına.
    yerde hareketsiz yatan adamın yanına vardığında öldüğünü düşünmüş önce. sonra adamın kendisine geldiğini gördüğünde dünyanın en mutlu insanı olmuş o anda.

    adam kıza bakmış ve
    -şimdi eşitlendik değil mi? birbirimize zarar verdik. bundan sonra arkadaş olsak, ne dersin?
    -arkadaş olalım bu yaptıklarımızdan pişmanlık duymadan. birbirimizi kırmadan, yargılamadan. dilediğin gibi, içinden geçenleri ifade edebilirsin bana. çünkü artık zaten eşitiz. kimse kimsenin canını acıtmayacak,açık ol lütfen bana.

    sonra adam kızın totosundaki oku, kız ise adamın kalbindeki oku çıkarmış ve öpüşmüşler lacivert gecenin altında. sonra bir sessizlik olmuş, bir sakinlik. görüş alanından çıkmışlar. bir buğu sanki.

    derken sabah olmuş ve kız ağlayarak uyanmış rüyasından. adamı aramış yanında bulamamış. fakat yastığının altında yıllardır sakladığı 2 adet ok yerindeymiş. kız tüm bunların bir rüyadan ibaret olduğuna inandırmış kendini.

    ardından kızıl saçlı kızın kafasına kafasına elmalar düşmeye başlamış masalın sonunda. sonra kız en kırmızı olanını seçmiş, yemiş ve bitirmiş.
    4 ...
  16. 1.
  17. dinleyene bağlı bir rüya.
    dinledim, kurdum.
    4 ...
  18. 7.
  19. ilhan berk şiiri.

    her şey bir gece içinde oldu
    sabahleyin her şey tamamdı.

    bu gördüğünüz gökyüzü
    ilk defa gelip yerini aldı

    gökyüzünün gelmesiyleydi
    dünyada büyük bir değişiklik oldu

    mesela, ovalar daha o gün
    yalnızlıklarını unutuverdiler

    bu şimdi elsiz ayaksız gibi duran gece
    o zaman ağaca yürüyen bir su gibi geliyordu

    gökyüzünün hemen arkasındandı
    denizleri gördük

    baktım bir kuş ilk defa keyifli keyifli
    baktım uçuyordu

    akşama doğruydu
    bitkilerle, hayvanlarla merhabalaştık

    her şey yaşamaya hazırlanıyordu
    her şey gelir gelmez hayatlarını

    himalaya'lar, ant'lar, erciyeş'ler
    bir daha kımıldamamak üzere yerleşiyorlardı

    herkes aklından geçirdiği kadar bir yeri
    dünyada kolayca bulmuştu

    gökyüzünde, yerde
    her ağacın, her taşın bir yeri vardı

    hatırlarım küçük kirli bir bulut
    durmuş olup bitenleri seyrediyordu

    dünyaya niçin bu kadar geç geldiğini
    elinde olsa tutup soracaktı

    şimdi bu geceyi, bu yıldızları fevkalade buluyorsunuz ama
    bu hiç de kolay olmadı

    en başta, başı boş atlar gibiydi nehirler
    bu şiire girmeden önce

    her şey yerini alıyordu sırası geldikçe
    ilhan Berk bütün bunları görüyordu.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük