--spoiler--
Çerez tabağı - 1
Galatasaray Lisesi'nden bir arkadaşım hâlâ evlenemedi.Geç enlerde
'Yeter artık. Evlen de çoluk çocuk sahibi ol' dedim. Aşağıdaki teoriyi
aktardı:
Bir kuruyemiş tabağı kalabalık bir grubun önüne geldiği zaman
sırasıyla önce antepfıstıkları , ardından bademler, sonra fındıklar
gider. En sona beyaz ve sarı leblebiler kalır. Eğer belli bir yaşa
kadar evlenmemişsen de durum farklı olmaz. Ya kalan leblebiler ve
ayçekirdekleri ile idare edersin, ya da bir fıstık bulurum
diye tabağı karıştırır durursun..
--spoiler--
--spoiler--
Çerez tabağı - 2
Geçen hafta bir türlü evlenemeyen bir arkadaşımın, ileri yaşta
evlenmekle, çerez tabağı arasındaki benzerliği anlatan görüşlerini
aktarmıştım. Bu yazı üzerine, bazı okurlarımdan eklemeler geldi. Ben
tabakta en sona kalanların sarı ve beyaz leblebiler olduğunu yazmıştım.
Mektep arkadaşım Merih Tüzün şöyle yazmış: 'Sevgili Fatih, aynı tabakta ucu açılmamış kabuklu şam fıstıkları da kalır.
Herkes bir eller, bakar ama kimse açmaya cesaret edemez, tabağa geri
bırakır. Onlara ulaşmak cesaret ister. Dişine güveneceksin kıracaksın
ki,içinde gizlediği lezzete ulaşabilesin. Ama risklidir, bu sırada
dişini de kırabilirsin tabi. '
--spoiler--
Bir varmış bir yokmuş evel zaman içinde kalbur zaman içinde bir yalnız kız varmış evde yalnıııız yalnız otururmuş. Fakat annesi ve babası babası onu hiç sevmezmişler kızcaz çok üzülmüş. Okula annesi ona bir şey koymazmış okula. Bir gün gelmiş bir tanımadığı öğretmen gelmiş tenefüz yapınız demiş onlar sınıfın içinde yaparken öğretmen demiş ki neden senin yemeğin yok bir öğrencide demiş o her gün yemeksiz geliyor okula. öğretmeni endişelenmiş düşünmüş taşınmış içinden demiş ki ben bu kızla anlaşdsam ne güzel o kötü annesindende kurtulmuş olur, ona bir gün söylemiş ve anlaşmışlar. Ona öğretmeni demişki ben artık senin annenim ben sana izmirde evde ders öğretirim senin annen şimdi senden çok endişelenir ama seni sevmesse tek yapçağın şey bu. Kız'da demişki annem sensin canım annem hayatımdaki en iyi anne sendin diğer annem babama içki alır kendisinin tırnaklarını boyardı
benim ama hiç hoşuma gitmezdi dedi. Bir . Iki gün sonra televizyonu açtılar otelde kız aranılırdı ama üvey annesi onu anlamıştı . Dedi kocasına cengiz kızımızı kaçırdılar biz onu sevmezdik ama şimdi yandık dedi. Eski annesi çok kabaaatlıydıki kendisi bile
anlamaya çalışırdı. Anne si kıza sordu ne yemek yemek istersin yavrum ama dedi. Senin adın Turna olacak bir tek seni anlamamaları için. Iki gün geçti çarşıya çıktı ve çarşıdan geçerken erkek gisileri gördü onun aklına çok iyi bir fikir geldi, o gisileri aldı
ve oteldeki evine gitti kızına giğidirdi ve sokağa çıkardı . Eğer sorarsanız nedenonu giğidirdi , onu haberlere çıkardılar ya birtek onu tanımamaları için. çıktılar kıza sordu simit istermisin kızcaz dedi eveıt hem ikitane çok açım hemde kurt gibi yaa . Kaçzaman yemek yememiştim çöpte bulduğumu yerdim ya helebi ilk defa yedim bir simitte yaa. Annesi dedi gel otele gidelim turnacığım o dedi tatam uyudular
. Annesinin ablası geliyordu turnayı hemen sakladı sonra dakkikalar geçti ve turnayı buldu ablası dedi ki bu kim . O benim okul öğrencim ve kalan olayı anlattı ona dediler yani senin annen yok.
Küçük bir kuş ayazda yiyecek bulmak için dışarı çıkmıs. Hava soğuk olduğu için kuş dayanamayıp karın üstüne düşmüş.
Kuş çaresiz ölümü beklerken ordan geçen bir inek sürüsü kuşun üstüne sıçmış. Kuş tam ineğe küfüredecekken bokun sıcaklığıyla kanatları çözülüvermiş. Kuş sevinçle ötmeye baslamış ordan geçen bir kedi kuşun sesini duymuş. ve boku eşeleyip kuşu çıkarmış.
Kuş tam teşekkür edecekken kedi onu yemiş. Demekki neymiş ;
1-Her üstüne sıçanı düsmanın sanma.
2-Seni her boktan kurtaranı dostun sanma.
3-Ve en önemlisi bokun içinde mutluysan sesini çıkarma.
bir varmış bir yokmuş...
genç bir kızla, genç bir adam varmış,
masalımızın başrol oyuncuları olan bu kişiler bir gün amazon ormanlarında kötü bir şekilde rastlaşmışlar.
adam avlanırken okunu yanlışlıkla kızın k.çına saplamış.
kız adamın kendisine zarar verdiğini anladığında adama saldırmış tüm gücüyle...
ama adam kızdan daha güçlü olduğundan kızı etkisiz hale getirmiş.
sonra kızı omuzladığı gibi ormanın derinliklerine doğru gitmeye başlamışlar.
hava da kararmış, kız adamdan kurtulmaya çalıştıkça adam daha sıkı tutuyormuş kızı.
sonra kız kurtulamadığını anladığında, adamın üzerindeki sadaktan bir ok almış ve adamın kalbine batırmış. adam yere yığılmış kız ise nihayet elinden kurtulabilmiş adamın.
kaçmaya başlamış tüm gücüyle. koşarken de adamın ölüp ölmediğini merak etmekteymiş.
birden durmuş. bugün neden ormana geldiğini düşünmüş, anlamlandıramamış, onu buraya getiren güç neydi diye düşünmüşse de cevabını bulamamış. sonra birden var gücüyle geri koşmuş adamın yanına.
yerde hareketsiz yatan adamın yanına vardığında öldüğünü düşünmüş önce. sonra adamın kendisine geldiğini gördüğünde dünyanın en mutlu insanı olmuş o anda.
adam kıza bakmış ve
-şimdi eşitlendik değil mi? birbirimize zarar verdik. bundan sonra arkadaş olsak, ne dersin?
-arkadaş olalım bu yaptıklarımızdan pişmanlık duymadan. birbirimizi kırmadan, yargılamadan. dilediğin gibi, içinden geçenleri ifade edebilirsin bana. çünkü artık zaten eşitiz. kimse kimsenin canını acıtmayacak,açık ol lütfen bana.
sonra adam kızın totosundaki oku, kız ise adamın kalbindeki oku çıkarmış ve öpüşmüşler lacivert gecenin altında. sonra bir sessizlik olmuş, bir sakinlik. görüş alanından çıkmışlar. bir buğu sanki.
derken sabah olmuş ve kız ağlayarak uyanmış rüyasından. adamı aramış yanında bulamamış. fakat yastığının altında yıllardır sakladığı 2 adet ok yerindeymiş. kız tüm bunların bir rüyadan ibaret olduğuna inandırmış kendini.
ardından kızıl saçlı kızın kafasına kafasına elmalar düşmeye başlamış masalın sonunda. sonra kız en kırmızı olanını seçmiş, yemiş ve bitirmiş.