Bir Zaman'la Çok uzun diyarlarda bir kadın yaşarmış ve bir adam yaşanan gitmiş parası yokmuş alsın diye ekmek 10'un ablası çok zengin misin para gitti bu para Ödemiş sana 10'dan sonra gitmişti görüntü bana borç olarak verebilir misin beni benim 1 kuruşum yok nolur . Oda demiş hayır veremem git al başka yerden oda üzgün bir halde gitmiş . Demiş ben fakirim 1 ekmek verebilirmisin o demiş tabiki ne isterseniz alabilirsiniz almiş kaçar poşet eve gitmiş demiş kocası nereden bukadar yemeyi buldun o demiş dükkancı verdi bedava ve o iki eşit çok Mutlu olmuşlar öylenden sonra yine gitmiş demişki su parasını Ceylan parasını ödiuebilirmisiniz o Ada'm demiş tabiki . Evinizde oturmaya gelebilirmiyim Ada'm demiş oda demiş kadın tabiki gelebilirdin o Ada'mda gitmiş evini yenilemiş havuz yapmış onlara elbise kıyafet almış ve tabiki ceyranıda Ödemiş demişler saolun ve tam ölmüş o Ada'm cennete gitmiş .
Genelde hayal ürünü kurgulardır. Çoğu zaman bir temel durum- bir tetikleyici unsur- macera(lar) serisi ve nihayetinde bir son olur.
Hikayeler mutlu veya mutsuz bitebilirler, bazen tamamen dinleyiciye/okuyucuya bırakılır sonu hayal etmek.
Cümle içinde kullanış örneği: "sen palevere bırah bırah bırah bana o hikayeleri anlatma sen bana masal anlatma"
Bir varmış bir yokmuş evel zaman içinde kalbur zaman içinde bir yalnız kız varmış evde yalnıııız yalnız otururmuş. Fakat annesi ve babası babası onu hiç sevmezmişler kızcaz çok üzülmüş. Okula annesi ona bir şey koymazmış okula. Bir gün gelmiş bir tanımadığı öğretmen gelmiş tenefüz yapınız demiş onlar sınıfın içinde yaparken öğretmen demiş ki neden senin yemeğin yok bir öğrencide demiş o her gün yemeksiz geliyor okula. öğretmeni endişelenmiş düşünmüş taşınmış içinden demiş ki ben bu kızla anlaşdsam ne güzel o kötü annesindende kurtulmuş olur, ona bir gün söylemiş ve anlaşmışlar. Ona öğretmeni demişki ben artık senin annenim ben sana izmirde evde ders öğretirim senin annen şimdi senden çok endişelenir ama seni sevmesse tek yapçağın şey bu. Kız'da demişki annem sensin canım annem hayatımdaki en iyi anne sendin diğer annem babama içki alır kendisinin tırnaklarını boyardı
benim ama hiç hoşuma gitmezdi dedi. Bir . Iki gün sonra televizyonu açtılar otelde kız aranılırdı ama üvey annesi onu anlamıştı . Dedi kocasına cengiz kızımızı kaçırdılar biz onu sevmezdik ama şimdi yandık dedi. Eski annesi çok kabaaatlıydıki kendisi bile
anlamaya çalışırdı. Anne si kıza sordu ne yemek yemek istersin yavrum ama dedi. Senin adın Turna olacak bir tek seni anlamamaları için. Iki gün geçti çarşıya çıktı ve çarşıdan geçerken erkek gisileri gördü onun aklına çok iyi bir fikir geldi, o gisileri aldı
ve oteldeki evine gitti kızına giğidirdi ve sokağa çıkardı . Eğer sorarsanız nedenonu giğidirdi , onu haberlere çıkardılar ya birtek onu tanımamaları için. çıktılar kıza sordu simit istermisin kızcaz dedi eveıt hem ikitane çok açım hemde kurt gibi yaa . Kaçzaman yemek yememiştim çöpte bulduğumu yerdim ya helebi ilk defa yedim bir simitte yaa. Annesi dedi gel otele gidelim turnacığım o dedi tatam uyudular
. Annesinin ablası geliyordu turnayı hemen sakladı sonra dakkikalar geçti ve turnayı buldu ablası dedi ki bu kim . O benim okul öğrencim ve kalan olayı anlattı ona dediler yani senin annen yok.
Hayal gücünüz yeterli değilse bulaşılmaması gereken edebiyat türü. Gökdelen dikmeye yeterli malzemelerden aynı baş döndürecek havayı verecek bir kulübe yapmanız istenirse yasayacaginiz sıkıntı ile bir öyküyü hikaye'ye sığdırabilmek aynıdır.
bir varmış bir yokmuş...
genç bir kızla, genç bir adam varmış,
masalımızın başrol oyuncuları olan bu kişiler bir gün amazon ormanlarında kötü bir şekilde rastlaşmışlar.
adam avlanırken okunu yanlışlıkla kızın k.çına saplamış.
kız adamın kendisine zarar verdiğini anladığında adama saldırmış tüm gücüyle...
ama adam kızdan daha güçlü olduğundan kızı etkisiz hale getirmiş.
sonra kızı omuzladığı gibi ormanın derinliklerine doğru gitmeye başlamışlar.
hava da kararmış, kız adamdan kurtulmaya çalıştıkça adam daha sıkı tutuyormuş kızı.
sonra kız kurtulamadığını anladığında, adamın üzerindeki sadaktan bir ok almış ve adamın kalbine batırmış. adam yere yığılmış kız ise nihayet elinden kurtulabilmiş adamın.
kaçmaya başlamış tüm gücüyle. koşarken de adamın ölüp ölmediğini merak etmekteymiş.
birden durmuş. bugün neden ormana geldiğini düşünmüş, anlamlandıramamış, onu buraya getiren güç neydi diye düşünmüşse de cevabını bulamamış. sonra birden var gücüyle geri koşmuş adamın yanına.
yerde hareketsiz yatan adamın yanına vardığında öldüğünü düşünmüş önce. sonra adamın kendisine geldiğini gördüğünde dünyanın en mutlu insanı olmuş o anda.
adam kıza bakmış ve
-şimdi eşitlendik değil mi? birbirimize zarar verdik. bundan sonra arkadaş olsak, ne dersin?
-arkadaş olalım bu yaptıklarımızdan pişmanlık duymadan. birbirimizi kırmadan, yargılamadan. dilediğin gibi, içinden geçenleri ifade edebilirsin bana. çünkü artık zaten eşitiz. kimse kimsenin canını acıtmayacak,açık ol lütfen bana.
sonra adam kızın totosundaki oku, kız ise adamın kalbindeki oku çıkarmış ve öpüşmüşler lacivert gecenin altında. sonra bir sessizlik olmuş, bir sakinlik. görüş alanından çıkmışlar. bir buğu sanki.
derken sabah olmuş ve kız ağlayarak uyanmış rüyasından. adamı aramış yanında bulamamış. fakat yastığının altında yıllardır sakladığı 2 adet ok yerindeymiş. kız tüm bunların bir rüyadan ibaret olduğuna inandırmış kendini.
ardından kızıl saçlı kızın kafasına kafasına elmalar düşmeye başlamış masalın sonunda. sonra kız en kırmızı olanını seçmiş, yemiş ve bitirmiş.
hikayeler lazım avunmak, unutmak, kafayı dağıtmak, kaptırıp gitmek için... daha çok okumak, kafayı kitaplardan kaldırmamak gerek belki. gerçeklere sırt çevirip, hikayelere kanmak... derin bir nefes alıp, düşlerle avunup gitmek . en temizi de gitmek belki..
rivayet odur ki evlerinde oturanlar ve pencereden bakacak kadar dünyayı sevenler o gece gökyüzünde kayan bir yıldız gördüklerini sanıp heyecanla, asla gerçekleşmeyecek dileklerini tutmuşlardı. kamerin tam da alt noktasından denize kadar bir yay çizerek düşen nesne, kimilerine göre allah'ın bir nuru, kimilerine göre, dünyaya gelecek olan felaketlerin bir habercisi, kimilerine göre bir ufoydu. fakat tesadüfen teleskopla kamerin kraterlerini inceleyen biri denize doğru kavis cizerek düşen parlaklığın bir uçak olduğunu gördüğü an; uzun bir müddet gözünü önündeki içi ayna dolu borudan alamamıştı.
bir sigara yakıp, pencerenin önüne gittim..dışarıda insanlar, arabalar,
kediler ve bulutlar hareket ediyordu. adamın biri bunlar terörist,
bunlar hain diye bağırıyordu. kimse oralı olmadı. adam da fazla
uzatmadan yoluna gitti..ne acayip insanlar var dedim içimden..
biraz daha düşünürsem düşünce suçu işleyecektim az kalsın. o yüzden hemen
konuyu değiştirdim, zaten kakam gelmişti. sigarayı söndürüp 100numara dediğim
tuvalete gittim..artık alışkanlık haline gelmiş sıçma ayini ritüelime başlamak için
sihirli sözcükleri söyledim; ''yırtıll amınakoyduğumun götü yırtıl....''
açıl susam açıl gibi bir şeydi bu benim için...sıkma çükületa gibi sıçtım ve
oradan ayrıldım..aklıma bu sefer de imamın ordusu geldi.. hayır hayır bunu
düşünmek istemiyorum , daha güzel bi şeyler düşünmem lazım, mesela ziynet salinin
bir şarkısı vardı hani, onu söyleyeyim içimden dedim. ama aklıma yine o geldi..
artık bağımlılık yapmıştıbu konu..bu adam hava gibi sarmıştı sanki etrafımı..
bu adam gerçekten böyle, rol yapmıyor, bir siyaset dehası falan değil.
hakikaten böyle, yani hep böyleydi ve bu korkunç bir şey..
.kafayı takmış, burayı bitirmeden bırakmayacak. ama tüm suç bu
adamda değil, toplum böyle, toplum cehaleti ve yobazlığı ve zorbalığı çok seviyor.
bu daha da korkunç bir şey..işte yine düşünce suçu işlemiştim. lanet olsun yine düşünce
suçu işledim...hemen kalkıp kendimi cezalandırmam gerek, mesela sağlam
bir şaplak atmak olabilir. ama düşünce suçunu kim işledi şimdi, ben mi,
ben neyim ben de düşünceyim hatta suçun işlendiği mekan da düşünce,
ne oluyor ya, kafam gidiyor görüntü kaymaları oluyor şu an tek ihtiyacım
biber dolması ve vaytraşın kokteyli...
kopuk kopuk dusunceler her yerde. yetmiyor güç birlestirmeye. sepete dolusturmaya calisiyorum, olmuyor. delikmis sepet. zaten karincalarin oldugu yerde kalmazlar saglam sepette. evimde kendimleyim.sanki oncesinde baskasi'ylaymisim gibi. karincalarin kocaman bir yuvasi var burada. okudugum kitapta satir aralarindalar, okudugumdan bir sey anlamiyorum, tekrar tekrar okuyorum, olmuyor. film izliyeyim diyorum, ekranda belirince karincalar odaklanamiyorum filme. yemek yemege korkar oldum, tabagima gelirler diye. degistirmek lazim, kurtulmak lazim kopmuslardan, birlestiremeyeceklerimden. degisim iyidir degil mi? piyangodan buyuk ikramiyeyi kazanan adam geliyor aklima. ikramiye sonrasi evi yaniyor, babasi oluyor, bindigi ucak issiz adaya dusuyor ve adam 'degisim iyidir derler, iyi degil' diye haykiriyor issiz adada. degisim iyidir. gidenlerden mi olmak lazim? ani degisikliklere bunye dayanmiyor artik. sevmiyorum ani'leri. ani krizlere dayanmaz kalp daha fazla. sakin, yuvarlak, huzurlu parklari seviyorum en cok ben hala. ama orada da karincalar dolaniyor agaclarda. harekette guzellik var mi? koca sehre karisiyorum, bir muzedeki tablonun uzerinde karincalar. cik kucuk bir dag sehrinde sevdigim insanlarin yanindayim, arka sokaklarda karincalar. cik cok sevdigim bir sahil kasabasinda denize bakiyorum, masamdan karincalar geciyor. cik cik cik nerede bu guzellik? ben hareket ettikce etrafimdaki her sey agir cekimde hareket ediyor sanki. cevremdekilerin konusmalari agirlasiyor, bir kismini yakalayabiliyorum sadece zaten. insanlar agir agir yuruyor. gozlerim karincalandi. en kotusu koca bedenim giderek agirlasiyor, gucum iyice yetmiyor karincalardan kacmaya. etrafimi sarmis sigara dumanim. ani bir hareketle sonduruyorum. etrafimdaki duman yalan oluyor olmasina da kafam hala dumanli. gerci ne yalan degil ki yasama alanini iyice kisitlayan karincali dunyada? karincalar uredikce uruyor, cogaldikca cogaliyor; bilinc akismaz oluyor, buz tutmus sular. tuz doksem yaramaz ise, artik cok gec, biliyorum. olan beynime oluyor. iflas. karincalar kar yas ugultu ses kucukken yok denecek kadar azdi karincalar evimde. onlari nadir gorusumde hayalgucumle birlestirip saklambac oynardik. saklandim mi bulamazlardi beni bir daha. rahatsiz edemezlerdi... canimi sıktıklarinda ise oldururdum karincalari. kucuk ayse vardi, babasina cocuk nasil yapilir diye sorar. babasi gece iki kesmesekeri yastiginin altina koyarsin sabah cocuk olur der. ayse harekete gecer, gece yastigina seker icin gelen karincalar ayse yi isirinca ayse uyanir ve soyle der: -sizi öldururdum karincalar ama ana yuregi kiyamiyorum. her gece yastigima da geliyorlar. benim yuregim dayaniyor dayanmasina karincalari oldurmeye de gucum yetmiyor. kahretsin. susun artık.