hicret

entry36 galeri1
    36.
  1. peygamberimizin mekke'den medine'ye göç etmesi.

    hicri takvim'in başlangıcı.

    şu an 1444 yılında olduğumuza göre 1444 sene önce olmuştur.
    1 ...
  2. 35.
  3. peygamberimiz s.a.v.'in mekke'den medine'ye gitme olayı.
    0 ...
  4. 34.
  5. baktığımız her ufkun öte yanına hasret;
    bir ömür sürüyoruz; nereye varsak hicret...

    necip fazıl kısakürek
    1 ...
  6. 33.
  7. sünnettir ara sıra başka yerlere gidebilirsiniz.
    0 ...
  8. 30.
  9. 29.
  10. sanilanin tersine cogunluk habeşistan a gitmisti.
    0 ...
  11. 28.
  12. ii

    şimdi kavak ağaçları görünüyor,
    penceresinden,
    kanal boyunca.
    gündüzleri yağmur yağıyor;
    ay doğuyor geceleri
    ve pazar kuruluyor, karşı meydanda.
    onunsa daima;
    yol mu, para mı, mektup mu;
    bir düşündüğü var.

    orhan veli
    ----- kasım 1938
    1 ...
  13. 27.
  14. i

    damlara bakan penceresinden
    liman görünürdü
    ve kilise çanları
    durmadan çalardı, bütün gün.
    tren sesi duyulurdu yatağından
    arada bir
    ve geceleri.
    bir de kız sevmeye başlamıştı
    karşı apartmanda.
    böyle olduğu halde
    bu şehri bırakıp
    başka şehre gitti

    orhan veli
    ----- istanbul, kasım 1937
    1 ...
  15. 26.
  16. 27.
  17. 622 yılının yaz ayında başlamıştır.
    0 ...
  18. 26.
  19. 25.
  20. Peygamberimizin Allah’ın kullara en büyük rahmetlerinden biri olmasının muhtelif sebepleri var. Peygambere bakarak, O’na kulak vererek Allah’ın ne istediğini nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini görebilir, öğrenebilir ve böylece bunları hayatımızda tatbik ederek maksadı gerçekleştirebilir, hedefe, rızaya ulaşabiliriz. Peygamberliğin mührü olması hasebiyle hem bütün ömrünün hem de hususiyetle 23 senelik nübüvvet döneminin; bu alemin kıyameti kopana veyahut imtihan zamanı sona erip meydan kapatılana kadar bütün insanlığa her türlü durumlar için çözüm, öneri, model, anahtar barındıran, ahirete irtihalinden sonraki bütün zamanların üzerine en uygun bir şekilde oturtulabileceği, yerleştirilebileceği bir nevi mikro şablon veya kalıp olması aslında her daim şükretmemiz için yeterli olabilecek bir rahmet olduğu ne kadar açıktır. Bu bedahet o dönem sadece okunup geçildiğinde çok net görünmeyebilir. Ancak gerek ferdi gerek içtimai bir sorunla karşılaşıp o kutsi dönemin kapısını her çaldığımızda hiç elimiz boş dönmememiz, Rahman’ın kullarına olan sınırsız rahmetini bir kez daha bütün açıklığı ile mucizevi bir şekilde bize göstermektedir. Bu hem Allah’ın Rahman isminin kulları üzerindeki sınırsız tecellisinin hem de Peygamberimizin öldükten sonra bile göstermeye devam ettiği mucizesinin çok parlak bir örneğidir.

    Ne zaman bir çıkmaza girsem Peygamberimizin hayatına şöyle bir zihinsel yolculuğa çıkarım. Bu arada bir antrparantez olarak belirtmeliyim ki, bu zihinsel yolculukların canlı ve zinde olabilmesi o dönemin sürekli akılda tutulması ile o dönemi kendisinden ders çıkarabilecek tafsilatta akılda tutabilmek de o dönemi sürekli okumak ile mümkündür. Bu sebeple Peygamber’in Hayatı, Kur’an-ı Kerim ile birlikte hep elimizin altında bulunması gereken bir kaynak olmalıdır. Malum, nerde bir insan hakkı ihlali, işkence, savaş, katliam varsa mağdurlarının Müslüman olma ihtimali yüzde yüze yakındır. Suriye, Gazze, Mısır, Arakan, Pakistan, Afganistan.. nereye dönerseniz dönün dert çekenlerin hep Müslümanlar olduğunu görürsünüz. Özellikle Suriye ve Mısır üzerinden Peygamberin dönemine başvurup bir çıkış anahtarı arıyordum nice zamandır. Bugün bir ışık lütfetti Allah.

    Şöyle bir altüst ederken o dönemi zihnimde, Hicret olgusuna takıldı aklım birden. Peygamberimiz 13 sene boyunca yeni bir dini puta tapan insanlara anlatmak için uğraşmış. Bu davet, insanın Allah’ı tanıması ve O’na iman etmesi dolayısıyla toplumun yeniden inşası ekseni üzerine kurulmuş, bireysel olarak mü’minleştirilen insandan toplum seviyesinde bir iman ve ahlak yapısı oluşturulmaya çalışılmıştır. Tek tek bireylere davette bulunan Peygamberimizin getirdiği bu yeni dinin mensuplarının sayısı arttıkça, kurulu düzenin tehlike algısı da kırmızıya doğru ilerlemiştir. Tehlike algısı arttıkça baskılar da doğru orantılı olarak artmıştır. Kendilerine yapılan tüm baskılar karşısında sabır ve metanetlerini hiç kaybetmeyen bu yeni toplumun üzerindeki baskı fıtri yapıyı zorlayarak tahammül edilmez bir hale gelerek bireyleri karşılık vermeye zorlamıştır. işte bu tahammül edilmez aşamada Peygamberimiz ilahi desteğin direktifleri doğrultusunda artık o diyarlardan çıkılması gerektiğini görmüş ve bu yeni dini baskı ve şiddete maruz kalmadan yaşayabilecekleri bir mekan arayışlarına girmiştir. Ticaret amacıyla Mekke’ye gelen değişik kavimlerle görüşmüş ve en nihayetinde Medine halkı ile anlaşarak ayrılığın temellerini 1 ve 2. Akabe Biatları ile atarak Medine’ye hicrette karar kılınmıştır.

    işte bu hicret, içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmanın çok kıymetli bir ilacını bizlere sağlıyor. Eğer dininizi yaşamanız hayatlarınızı tehlikeye sokuyorsa ve o düzeni değiştirmeye yetecek gücünüz yoksa gücünüzü toplayıncaya kadar memleketinizi terk etmeli, dininizi emin bir şekilde yaşayabileceğiniz, hayatınızın güvende olabileceği başka yerlere göç etmelisiniz. Peygamber nasıl Medine’de uğraşmış, mücadele etmişse sizler de orada da boş durmamalı, dininizi en güzel bir şekilde yaşamaya çalışırken vatanınızı kurtarmak için çalışmalısınız. Umulur ki Allah bir fetih nasip eder. Ancak eğer bu dünyada bir fetih verilmezse diğer dünyada mükafat kat kat verilecektir. Zümer suresinin 10. ayeti bize bu ilkeyi çok açık bir biçimde öğretmektedir: “(Resulüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükafatları hesapsız ödenecektir.” Allah bu ayet ile bizlere; her daim iyilik yapmamızı, muhsin olmamız engellendiğinde geniş olan Allah’ın arzından bir yer seçerek iyi kulluğumuzu devam ettirmemizi, yerini yurdunu terk etmenin çok büyük sıkıntı ve zorluğuna rağmen sırf Allah rızası için sabretmemiz gerektiğini bunun karşılığında da Allah’ın ya bu dünyada fethi nasip edeceğini veya erteleyerek diğer dünyada bizleri mükafatlandıracağını talim etmektedir.

    yazının devamı: http://www.genchacilar.or...ageID=KoseDetay&id=65
    1 ...
  21. 24.
  22. Sabrı gerektiren şartlarda lehte bir gelişme yok ise ve üstelik aleyhte olarak gittikçe artan zulümler karşı konamayacak dereceye gelmişse yapılacak yolculuk.


    --spoiler--
    Hz. Peygamber (a.s.m.) mü’minlerin dinini yaşamak ve neşretmek suretiyle ayakta kalamayacaklarına kanaat getirince Hicrete izin ve karar vermiştir. Demek ki, hicret de bir “kaçış” değil, dini yaşamak ve ikame etmek için bir arayıştır. Din kendine gaye olarak fiilen yaşanmayı tespit etmiştir. Bulunulan yer, bu gayenin gerçekleşmesine imkân tanımıyor ise, oradan hicret etmek şarttır, dinî bir vecibedir.91 Bu duruma düşen insanların hicret etmemesini Kur’ân mazur görmüyor, mes’ul tutuyor.92
    --spoiler--
    0 ...
  23. 23.
  24. HiCRET
    Niyetsiz gidişe kesilen tek kişilik dönüşü olmayan bilet
    Ve gün yüzünden muaf öylece orada tren istasyonuna tepeden bakan saat
    üstsüz düşünceler geçer o esnada;bıldırcın sürüsünden telaşlı, ebabil kadar kutsal aşk
    Bulutu bir masala benzetmeye çalışırken boyacı çocuk
    On ikiyi çeyrek geçe dördüncü kompartımanda yüzünü cama dayamış uzun boylu etrafına suçlu gözlerle bakan adam yanındakini farketmedi bile, nenenin gül yüzünden okunurken o vakur nihayet gardan el ele ayrılır sıla ve gurbet
    Bu hikayede son bu muydu?

    Hikaye bitmeden yetişebilse nefes nefese kalmış kadın;uzun topuklu, dudakları uçuk kırmızı, saçları dağınık, derin bakışlarındaki anlam kayıp(kaldırım kenarındaki buğday tohumu büyüye dursun)
    Ve henüz uyanmamıştır Eminönü'nde yem satan Garip
    Erken vira almıştır Efulim teknesi maviyi unutup bırakır ağlar(bilinmez martılar acaba hangi hüzüne ağlar?)
    Mütalaasında Ovidius bir mısrayı asıp öldürmekle meşgul "güz avuçlarımda birer yelken;al birini vur ötekine derken can verir sarıya aldanıp kahverengi de karar kılan o canım yaprak"
    Sürme gözlerinde tek karede kaybolur hayat, dışarıda bunlar olup biterken
    O oturmuş yeşil boyaları çoktan dökülmüş, tahta bir ayağı aksak masada;hazin ile hüzün arasında ikilemdeyken,
    iklim artık sonbahar, bu özlediğim o eski istanbul mudur?

    viranşairi
    0 ...
  25. 22.
  26. 10 sene boyunca peygamberlik sıfatıyla mücadele ettiği mekke'de, Kureyşlilerin ve onların putlarına inanan taraftarlarıyla başa çıkamayan muhammetartık 50 yaşına yaklaşmıştı. ilk karısı hatice ölmüştü. başlıca taraftarları da ölmüşlerdi. baskılar üzerine ilk olarak mekke'ye komşu bir kent olan taif'e sığınmak istedi. ancak buradan kendisini taşlayarak kovdular ve her türlü aşağılamada bulundular. sonra birdenbire her şeyin kendisi için karanlıkta bulunduğu bir sırada, şans mıhammet'ten yana oldu. muhammet kendisine dost kimselerin bulunmadığını sandığı yerlerde, öğretisinin ve buyruklarının incelenip benimseneğini anladı. medine kenti iç kavgalarla karışıklık içindeydi. bu kentin halkından birçok kimse mekke'yi ziyaretleri sırasında muhammet'in sözlerini dinleyip beğenmişlerdi. medine'de oldukça kalabalık olan yahudiler şehrin eski bayağı putperestlikten çok etkilenmesini önlemişlerdi. muhammet medine'ye çağrılı gitti. orada allah adına hükümet etmesi kendisinden rica ediliyordu.

    muhammet o anda medine'ye gitmedi. iki yıl görüşmelerde bulundu. islamiyeti anlatmak ve putları kırmak için yandaşlarından birini medine'ye gönderdi. sonra bulabildiği taraftarlarının hepsini kendisini orada beklemeleri için mekke'den medine'ye göndermeye başladı. yabancı bir kente, tanımadığı taraftarlarına birden bire güvemek istemiyordu. müslümanların bu göçü, muhammet ile ebubekir, mekke'de yalnız kalıncaya kadar sürdü.
    0 ...
  27. 21.
  28. 20.
  29. asil hicret kotulukten iyilige olandir.
    2 ...
  30. 19.
  31. 18.
  32. 26 safer ile 12 rebiülevvel arasında gerçekleşen Hz.Muhammet'in "Ya Rabbi! Beni en sevdiğim yerden, Mekkem'den çıkarıyorlar, Öyleyse, senin en sevdiğin yere götür." diye dua ederekten; Hz.Ebu bekir ile beraber Mekke'den Medine'ye göçüdür.
    1 ...
  33. 17.
  34. hicret

    baktığımız her ufkun öte yanına hasret;
    bir ömür sürüyoruz; nereye varsak hicret...

    (1978)

    necip fazıl kısakürek.
    1 ...
  35. 16.
  36. 15.
  37. 14.
  38. Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah'a ve Resulüne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir. (Nisa Suresi, 100)

    Zulme uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri dünyada şüphesiz güzel bir biçimde yerleştireceğiz; ahiret karşılığı ise daha büyüktür. Bilmiş olsalardı. Onlar sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir. (Nahl Suresi, 41-42)

    Sonra gerçekten Rabbin, işkenceye uğratıldıktan sonra hicret edenlerin, ardından cehd edip (çaba harcayıp) sabredenlerin (destekçisidir). Şüphesiz senin Rabbin, bundan sonra da gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir. (Nahl Suresi, 110)

    Allah yolunda hicret edip öldürülen veya ölenlere gelince muhakkak Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Onları, kendisinden gerçekten hoşnut kalacakları bir yere sokacaktır. Şüphesiz Allah, bilendir, halimdir. (Hac Suresi, 58-59)

    iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cehd edenler (çaba harcayanlar) ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mümin olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. (Enfal Suresi, 74)

    Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar... (Hac Suresi, 40)

    ... "Şüphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. işte, hicret edenlerin, yurtlarından sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en güzeli O'nun katındadır." (Al-i imran Suresi, 195)

    Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cehd edenler (çaba harcayanlar); işte onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.(Bakara Suresi, 218)

    iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla çaba harcayanların Allah katında büyük dereceleri vardır. işte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır. Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafaat katında olandır. (Tevbe Suresi, 20-22)

    müslümanlığın temel şartlarından birinin anlaşılamamış olması ne acı. bu kadar az entry girilmiş. hicret veya hac terkedebilmektir. allah uğruna sevdiğiniz şeyleri bırakabilmektir.
    0 ...
  39. 13.
  40. hicret her müslümanın üzerine farz olan ibadetlerden biridir. yaşadığınız toplum size eziyet ediyor, ibadetlerinize engel oluyorsa, varlığınız toplumda rahatsızlık yaratıyorsa iki şey yaparsınız yeterince güçlüyseniz cihad veya hicret etmek. allah uğruna, dinininizi yaşayabilmek uğruna bunlardan birini seçmek gerekir. tabi zekat gibi ancak yapma imkanı olanlara farz bir ibadettir. allah uğruna sevdiği vatanını, gerekirse eşini, çocuklarını, akrabalarını, insanlarını, yaşam tarzını, malını mülkünü terkedebilmeyi tercih etmektir. hac ile benzerlik gösterir. bütün işini gücünü, rahatını bırakıp allah uğruna yola çıkabilmek bağlamında...

    allah'a ibadetlerinizi yapabilecek, huzur içinde yaşayabilecek bir yeri vatan bellemek olarak özetlenebilir.

    fethullah gülen veya üzerine gidilen diğer müslümanlar bu yolu tercih etmişlerdir.
    1 ...
  41. 12.
  42. fethullah gulen** cemaatine mensup kisiler arasinda, abd' ye yerlesmelerini de ifade eder.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük