hiç tanımadığın , görmediğin hatta var olup olmadığından emin bile olmadığın birisine aşık olduktan sonra yapılabilecek olay.
insanın kafasında şekillendirdiği birine aşık olup özlemesi durumu. olmayacak şey değildir.
geçmişi bugüne eklemektir. aslında tanıdığın ama hiç dokunmadığın.
kader midir bilemedim. hep özledim. düne dair ne varsa. sana dair. tanımadığım halde seni özledim. sesinin dokusunu özledim. ve günleri saydığımı fark ettim en çok. bir hafta olmuş sesini duyalı ismimi senden duyalı. koca bir hafta. sonra onlarca kez seni içimde duydum ama aynı değildi hemde hiç.
dudaklarını okuma imkanım yok ki. kendi kendime düşünüyorum. bir hayali özlüyorum. evet acı ama gerçek.
aklımdan seninle hiç paylaşmayacağım cümleler geçiyor. susuyorum.
tanıyamazsın. çünkü sen, sözüm sana; bakmış ama görmemişsindir, duymuş ama dinlememişsindir. cesaretin olmadığı için, amiyane tabirle götün yemediği için dokunmamışsındır hiç ona. ya bi siktir git. tınısı hoşuna gider değil mi, tanısını koyamadığının. büyük bir şairin dizeleriye avutursun kendini:
...en güzel günlerimiz henüz yaşamadıklarımız
ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür...
bazen anneni ozlemektir, seni dogururken cennete ulasan, yuzunu belki hic goremedigin, bir kez olsun ninnisini duyamadigin, kucaginda uyuyamadigin o kutsal kadini.
ya da bazen babani ozlemektir, annenin kucagina ilk birakildiginda gozundeki yasa anlam veremeden, dunyayi algilamaya calisirken bir teroristin kursununda sehit olan o hic gormedigin, her daim gururuna karisan gozyaslarina sebep olan adami.
en iyi şekilde şebnem ferahın anlattığı olgudur, görmediğin, bilmediğin birini özlemek.
şöyle der bir şarkısın da; ''benim bir sevgilim var henüz tanışmadığım''
(bkz: çakıl taşları)