bi bok yapmadan beklemek olduğunda durum rahattır, konforludur, çekilen acıların ilacı akşamdan akşama içilen dört şişe biradır.. beklemek yerine bir şeyler yapmak gerekir anladığımız kadarıyla, -ben kötümser bir dinazorum o yüzden hiç sanmam ama- belki o zaman an gelir..
umut etmek ve umut ettikçe perişan olmaktır. o yüzden anın getirecekleriyle devam edilmeli ve umut edilmemelidir. öyle ki, ' umut insanın kendine yaptığı en büyük işkencedir. ' *
hayata tutunacak tek dalı umut olan insanın; belki de bu umudun gerçekleşmeyeceğini bile bile de olsa, sırf yaşama bağlanabilmek için kendi kendine oynadığı oyundur. salak olarak nitelendirilebilir fakat en temel iç güdü olan yaşama içgüdüsünün, umuda da bağlı olsa; dayanaklarını yıkmak istemeyen kişidir.
beklerken çok tren kaçırmaktır. o arada gün yaşanamayacak ve yitip gidecektir. savurganlıktır, nankörlüktür ve elindekinin değerini bilememektedir. hayallerin peşinde koşmaktan çok, ütopyalara yönelmektir. yazık değil mi şu yaşadığımız günlere?
aslında gelmeyeceğini çok iyi bildiğin lakin yinede hayali bile güzel diyip platonik hisler beslediğin hatunla sevgili olarak çarşıda yürüdüğün günü beklemektir.
umut etmek umut ettikçe perişan olmaktır, ütopya arkasından koşmak hayal kurdukça gülümseten, gerçekleşmemesi halini düşünmekten kaçınılmasına ragmen, akla geldiği takdirde gözyaşları içinde 2 paket sigara bitirme sebebidir. tıbben anne olması imkansız birinin hiç olmayacağı çocuğuna kıyafetler alması, platonik aşkın pençesinde, hayal aleminden çıkmayan zavallının platonik aşkına sarılabileceği ihtimaliyle bir nebze rahatlaması , yönetmen olma hayaliyle yanıp tutuşmasına rağmen işletme okuyan bir öğrencinin bekleyişidir.