büyük ihtimalle başkasını bulamamış, seçeneksizlikten boş bulduğuna razı olmuştur. kadın da gerçekten çok çapsız bir şeyse bir açıklama yapma gereği duymamıştır.
davranışlarının getirdiği sonuçları ve sorumlulukları alamayan veya almamaya programlanmış erkek türü.Ayrılmak için harekete geçemeyip karşı tarafın ayrılmak istemesini bekliyen acizlikte erkeklerle aynı türde sayılabilir.
ayrıldığı kişinin aklında bin türlü şey bırakarak, konuşmaya cesaret edemeden sevgilisinin hayatından çıkmış erkektir..söyleyecek sözü yoktur belkide.. kötüdür ama bırakılan için zor gelir bu şekilde terkedilmek..
"senden ve ciddi bi ilişkiden korktu kızım..o hep orospularla takılmaya alışık..sen ona fazlasın" teraneleriyle teselli edilen türk kızlarının hakkında yanılgıya düştüğü erkektir..
bi adam seviyosa korkmaz..korkanı da yola getirir..sevmiyosa da , filmlerde görülen "korktum ondan seni değil başkasını siktim dün gece ama sen farklısın " geyikleriyle kızları hem aldatır , hem de hala kendine aşık bırakır çeker gider..oysa tek gerçek vardır , adam ayrılmak istemiştir , ayrılmıştır..
zavallıdır. benim gözümde ona erkek bile denmez. erkek olanın bir sözü muhakkak vardır iyi ya da kötü. bir ilişki yaşanmışsa ve sonunda bitmeye mahkum kaldığında söylenecek sözler mutlaka olmalıdır. bu söz '' artık seni istemiyorum...'' olsa bile.
''erkek''etiketini bir sıfat olarak değil de bir isim olarak taşımaktadır.
''kızıl''diye çağırılmak başkadır malumunuz, ''kızıl''olmak başka...
böylelerini adam gibi adamların yanında gören naif hatunlar suretlerine aldanabilirler.bu mühim olan kısım değildir esasında.ayrılık sürecinin gerçekleştiğini sindiren kızımızın döktüğü gözyaşları ve hissettiği acı için ise iki kelime edeceğim:aman ha!!daha veda etmeyi beceremeyen müsveddeden ne yar olur ne diyar..
(bkz: şükür secdesine varma sebepleri)
duruma göre yargılanması gereken erkektir, belki, öküz de değildir, korkak da, ne biliyorsunuz, belki başka seçeneği kalmamıştır o anda?
aşkına gitmenin sevinci ve hevesiyle, hızlı adımların taşıdığı, aşk ile sermest beden, biraz sonra yapacağı sürprizin, sevdiceğinin gözbebeklerindeki pırıltısını hayal ederken, parmak uçlarında süzülürcesine girdiği evin salonunda, beyninin kıvrımlarında şimşekler çaktıran sesler duyar, hızlanan kalbi, büyüyen gözleriyle birkaç adım daha atmaya zorlar, mecalsiz ayaklarını, sonra bir kapının önünde öylece saplanıp kalır, kapının ardından gelen ve tüm dünyanın uğultusunu bastırıp, kızarmış kulaklarını tırmalayan ses, iki gölgeye aittir, iki çıplak, iki kara, iki kirli ve iki hain gölgeye...
çıldırasıya atan kalbi, görünmez bir elin sıktığı boğazından geçip, kenetlenmiş dişlerini yararak orta yere düşecek gibidir, zincirlere vurulmuş gibi duran zamanın içinde, içindeki denizleri kuduran bir adam...
bir müddet daha dikilir kapının önünde, bir müddet daha seyreder, ihtirasla, şehvetle ve görünmez kanlar içinde sevişen gölgeleri, kapının koluna belki birkaç bin kere gidip gelir titreyen elleri, açamaz fakat...
cesaret edemez değdirmeye burnunu, ateşten burnuna ihanetin, son bir gayretle söküp kendini çakıldığı yerden, hiçbir şey söylemeden, tüm hatıraların, sözlerin, şarkıların, resimlerin, anların deli dalgalarıyla savrulan başını önüne eğip, düşer gibi yedi kat gökten ve geldiği gibi, parmak üstünde süzülerekten gider...
Kim ne derse desin en doğrusunu yapandır. Konuştukça değeri daha fazla düşer kadının gözünde. Konuştukça alçalır. Belki içi daha fazla yanar konuşmadığından, ama en doğrusunu yapar, takdir edilesidir.
birde bunların "ayrılalım yapamıyorum" diye mesaj atan türleri vardır. ** sanarlarki peşlerinden koşulacak, neden ayrılmak istedikleri, neyin eksik olduğu sorulacaktır. kızın mızmızlanmanlarının kısa sürmesi temenni edilerek telefonlarına mesaj gelmesini beklerler. karşısındaki kızı paylaştıkları uzun süre zarfında tanıyaman erkeklere en somut örnektir. cevaben "tamam" a mağruz kalınca cool moddan cıkar, göt olup kalır, gururları kırılır.
