2 gün önce ilk defa ciddi ciddi. Kolaya kaçmak vs demişler, fazla genel bir genelleme. Gerçekten durdum ve veda cümleleri kurdum aklımdan. Ben hayvanları çok severim vasiyetim de sadece hayvanları besleyindir. Bunu düşündüm. Tek mutlu olduğum an buydu. bir şeylerden kaçtığım için de değildi bu istek. Olmuyordu artık sonuna gelinmişti. Gerçi hala öyleyim ama nedense o istek gitti.
düşündüyseniz korkmayın derim. çünkü intihar düşünerek yapılan bir eylem değildir genelde. insan düşünce yetisinin azaldığı dönemde intihara kalkışır. düşünmekten korkmayın belki de aptalca bir şey yapacağınızın farkına varırsınız böylelikle.
Intihar degilde evden uzaklaşmayı çok düşündüm. Hâlâ da göçüp gidesim var bi yerlere. Sırf anami babamı birakamadigim için gidemiyorum kahretsin çok vicdanliyim
8 yaşında mutfakta, 11 yaşında da mutfakta bıçağı kalbime dayamıştım. artık nasıl haller yaşadıysam... yetişkin olduktan sonra da "acaba şu an kendimi öldürsem nasıl olur" diye gözümde canlandırdım ama ciddi ciddi düşünmedim.
önce ki yazda bir gece. bu şehir beni öldürmüş. o kadar çok şeyi aynı anda kaybettim ki kendim de dahil... yalnızım. pencereden bakıyorum. yıldızlara. hava mis gibi sokakta yaz cıvıltıları var. bu mutlu hali insanların sinirimi bozuyor. birazdan bu camdan atıcam kendimi diyorum. en çok nerem acır acaba? kafam bence... dayanırım diyorum. sokaktakilerin keyfi kaçacak, üzgünüm diyorum içimden. telefonumu yatağa koyuyorum. pervaza dayanıp sarkıyorum. biraz ağlamak istiyorum son son. neleri sevdiğimi düşünüyorum. hepsine veda edicem.
sonra karşıma yeni taşınan komşumu görüyorum. tahmini aynı yaşlardayız, bi kaç kez kapıda karşılaştık çok tatlı bi kıza benziyor. o sesleniyor bana, bi kaç kız daha var. bisiklet sürüyorlar. parka gidiyoruz annem poğaça yaptı gelsene diyor. allahım o kadar canımı acıtıyor ki. neler vermezdim o an onun arkadaşı olup bisikletimle yanında gezmek için... anne poğaçası, çay, park, yaz gecesi... kıskanıyorum. ben atlayacağım oradan bilmiyor... hastayım sanıyor. “yok canım” diyorum içimden, “dilerim benim yaşayacağım tüm mutluluklar senin olur”ikna edemeyince beni gidiyor bisikletle..
1 buçuk yıl oldu. o kız şu an ev arkadaşım. birlikte çok bisiklet sürdük.. iyi ki ölmemişim, hala onun için mutluluk diliyorum. olmasaymışım çok zor olurmuş. bugün bana iyi ki sen varsın yoksa ölürdüm dedi. iyi ki o varmış, yoksa belki de ölürdüm...
Kendini canını almak. ilginç bir dışavurum,kimin elinden alıyorsun peki?
Bittiğinde, özleyecek olan sen değilsin.Kendi ölümün, geri kalan herkesin başına gelen bir şeydir.
Hayatın sadece sana ait değil.
Ellerini onun üzerinden çek.
Bir soru. Cevabi hayir. Cunku hayat o kadar da kotu degil. Ya da ben hayati o kadar da umutsuz olmayan bir kesimde yer aldigim icin sansli sayiliyorum.
Umarim dusunmus olanlar bir daha dusunecekleri olaylarla karsilasmazlar.
Teşebbüs ettim çok zor kurtuldum ve normal odaya çıktığımda en yakınımdan şunu duydum " bir dahakine öyle bir yap ki direkt cenaze işlemlerinle uğraşalım" ve o gün bugündür dört kolla sarılırım hayata. Her zaman neşeli gülerken görürler beni. Belki bir çok gece ağlarken düşünürken canımdan can bırakırım yastığıma ama sabah güneş gibi doğar da başlarım. Düşsem de kalksam da devam ederim asla yılmadan. Ne olurda olsun herkes tarafından çabuk unutulursunuz bu yüzden yaşayın sonuna dek. Başta kendiniz için. Bir soru.
Bir çok insanın bir kez bile olsa düşündüğünü düşündüğüm eylem.
Ben bir çok kez düşündüm, bir kez eyleme geçirmeye kalktım ve başarısız oldum. Bunu bile başaramadım, olmuyor diye ağladığım o gün dün gibi aklımda her zaman. Pişman mıyım, değilim.
Çünkü o günden sonra hayata daha farklı bakmayı öğrendim. Acının o kadar da kötü bir şey olmadığını ve beni var eden asıl şeyin bu olduğunu öğrendim. Her şeye rağmen bu dünyaya tutunmak için küçücük bile olsa sebepler olduğunu öğrendim. Kendimle yaşamayı öğrendim, kendimi keşfettim.
Gökyüzünün güzelliğini, denizin huzurunu öğrendim. Moralim çok bozuk olduğunda, bu düşünce tekrar tekrar aklımı kurcaladığında uzun uzun gökyüzüne bakıp iyileşmeyi öğrendim. Çok daraldığım zamanlarda tek başıma bir anda evden çıkıp sokakta gördüğüm bir kedinin başını okşadım kimi zaman, kimi zaman kulaklığımı takıp uzun uzun yürüdüm müziğin sesini sonuna kadar açarak. Kara düşüncelerimin hepsini o uzun yürüyüşlerimde ardımda bırakarak.
Sonra kendime verdiğim sözü tutmayıp birini çok sevdim kaybetmekten korkarak, güvensizlik duvarlarımı kendi ellerimle yıkarak. Bir gün gideceğini bilerek sevdim, sonuç beni yanıltmasa da pişman olmayarak sevdim. Yine pişman değilim. Bir daha olsa bir daha severim.
Asla asla dememeyi bir kez daha öğrendim. Kendimi daha az kahretmeyi, bir şeyleri olduğu gibi kabul etmeyi, değiştiremeyeceğim şeylere keşke demek yerine bunlardan ders çıkarmayı öğrendim.
Ara ara yokluyor bu düşünce beni fakat buna karşı koymayı öğrendim. Her fırsatta denizi, gökyüzünü, yeşili seyrederek iyileşiyorum, iyileşmeye devam ediyorum...
kolaya kaçmayı sevmeyenlerin düşünmediği eylemdir. elbette insanların neler yaşadığını ancak hayal edebiliriz. hatta bazen hayallerimizin bile ötesinde şeyler yaşayan insanlar oluyor. öyle bir duruma geliyorlar ki hayat kendilerine taşınamaz ağırlıkta bir yük gibi gelmeye başlıyor ölüm kurtuluş gibi geliyor. bu ruh haline rağmen hayata tutunabilmek işte zor olan ama aynı zamanda tercih edilmesi olan. her şeye ve herkese inat yaşayabilmek..
Hiç düşünmedim.
Bir kere yaşama hakkı verilmiş bana; zamanı gelince de yaşama hakkını veren alacak bu hakkı benden. O alana kadar en güzel şekilde yaşamaya çalışmak varken niye canıma kıyayım ki?
Dünyadaki Onca kötülüğe rağmen yaşamak, yaşamaya çalışmak güzel bir şey.