hezeyanlarım yaşanmışlıklarım ve ofis tuvaleti

entry4 galeri0
    4.
  1. 3.
  2. Kısa Filmdir.

    Yönetmen : david lynch
    Müzikler : angelo badalamenti
    Konuk oyuncu : kim ki duk
    obsesif kişi : experimental
    Genç yetenek : nuri bilge ceylan

    Plan 1:
    (experimental tuvalete girer, şaşırır, kamera şaşıran surata yakınlaşır, birden gece olur,arka planda siren sesleri vardır.)

    Plan 2:
    (kırmızı ve mavi ışıklarla loşlaştırılmış tuvalette, pisuvarın üstünde ayakta duran kim ki duk, gözlerini tavana dikmiş mırıldanmaktadır.)

    Plan 3:
    (experimental tedirgince içeri girer, bu sırada ışıklar yanıp sönmeye başlar. Kim ki duk'a döner ve bağırır.)

    Experimental : Heeeeezeeeeeeee

    Plan 4:
    (kim ki duk, pisuvardan, experimental'ın üstüne atlar, bunu yaparken havada yan döner, yan dönme anında ekran bir saniyeliğine beyaz olur, ve sonrasında ağır çekim başlar. siren sesi, huzurlu bir müziğe bırakır kendini, ve kim ki duk fısıldar.)

    Kim ki duk : yan

    Plan 5:
    (arka plan da kapısı kapalı olan kabinden nuri bilge ceylan çıkar ve seyirciye bir fındık fırlatarak, üzgün bir ifadeyle.)

    Nuri Bilge Ceylan : yaşanmışlık

    Kamera nuri bilge ceylanın çipil çipil gözlerine odaklanır ve yazılar akar.

    - FIN -

    ----------------------------

    minimal versiyonu da vardır.

    tek plan: bembeyaz boş ve temiz bir tuvalet, aşırı parlak floresan ışığı, müzik yok, kamera sabit, 2 adam yanyana ayakta kameraya dönük duruyor. kıyafetleri beyaz.

    adam 1 : (hüzünle) hezeyanlarım...
    adam 2 : (heyecanla) yaşanmışlıklarım...

    (5 dakika sabit plan, bir cüce yürüyerek gelir, kıyafeti açık mavidir.)

    cüce : (kısık sesle) ofis tuvaleti...

    (saksofon solo girer, ekran birden kararır)

    - FIN -
    8 ...
  3. 2.
  4. ofis tuvaletleri, diğer umumi tuvaletler gibi, eğer obsesif kompülsif bozukluğunuz(okb)(karizma oldu değil mi) varsa
    kaçılacak 15 yerden biri olur. diğer 14 yeri nature dergisinde bir makalem var, orada anlattım inceleyin.

    mümkünse işe gitmeden önce bağırsak, mide, pankreas, böbrek, mesane ne varsa bir güzel boşaltılır.
    ama gel gör ki önceki akşam fazla sıvı tüketirsen olacağı buydu. arada bir ziyaret etmek zorunda kalırsın ofis tuvaletini.

    tuvaletin kapısı ayakla açılır. iyi ki kilidi yok zımbırtının.
    afedersin küçük ihtiyacı gidermek için pisuvarı tercih edersiniz. bir kere ettikten sonra zaten okb hastası olarak
    aynı pisuvarda diretirsiniz. bir de mazide pisuvara işerken ele idrar sıçraması vakası yaşanmışsa artık içeride
    kimse kalmayana kadar pisuvar başında işiyormuş taklidi yapmak tek yapabileceğiniz şeydir.

    ne zamanki lavabo başında kimse kalmaz, biraz geriye çekilip sıçratmayacak şekilde iş görüp el yıkama ıstırabına geçersiniz.
    önce musluğu açmak gerekli. bunun için kağıt havlu gerekli. evvelden kağıt havlu almış kişinin(okb hastalığında mantık mı aranır) kirletmiş olacağı düşünülerek 5-6 kağıt çekilir ve çöpe atılır. sonraki temizdir. kat yapılır ve musluk açılır. sabun düğmesine basıp kağıt havluyla, bir ton sabun alırsın. aynı lavaboda ellerini yıkarsın.
    her biri 30-40 saniyeden birkaç defa bile yıkaman gerekebilir. iyice ov iyice iyice. say içinden olmadı başa al olmadı yine başa lanet olsun.

    musluğu kağıt havluyla kapat. bir iki kağıt havlu al ve kapı tokmağını tutup çık o yerden.

    bir okb hastası 1 saate kadar zaman geçirebilir ofis tuvaletinde. istemeden.
    8 ...
  5. 1.
  6. ofiste tuvalete gitmek; hem doğaya, hem kendinize zulümdür. Çekilmez çiledir. Devinimsel bir serzeniştir. pırt yapan böcektir.

    Sabah evden çıkmadan bu işi halletmeniz gerektiğini bilirsiniz, zira evde çözemediğiniz problemler saat 11:00 sularında ofiste ortaya çıkar. Ki bu sadece dışkısal problemler için değil, hatunsal problemlerde de geçerlidir. Şayet kız arkadaşınızla kavga ettiyseniz, ve sabah gönlünü almadan evden çıkarsanız, saat 11:00'de telefon gelir, dakikalarca "hayır, sen beni yanlış anladın" demek zorunda kalırsınız. Lakin bu başka bir yazının konusudur, dağılmayalım.

    Bazen sabah ki bu umutsuz bekleyişi sonlandırmak için sıcak sular içersiniz, aç karnına sigaralar yakarsınız, artık sizde pavlov'un köpeği misali tuvaleti çağrıştıran uykusuz dergisini incelersiniz bir miktar. son umut doğadan form bile içersiniz, sırf ofiste tuvalete gitmemek için yaparsınız bunu, ama sabah 08:00'de içilen doğadan form, ne yazık ki vücuttan -önüne ne varsa katarak- saat 11:00'de çıkar. işte böyle bir günde, sırasıyla şunlar gerçekleşir;

    Masanızdan usulca kalkarsınız, kimse sizi görmesin istersiniz, toplantıya gider gibi ciddi bir surat ifadesi takınırsınız önce, lakin tuvalete gittiğinizi gören insanların aklında "boku ciddiye alan adam" imajı oluşacağından korkarsınız. Bu sefer neşeli bir surat ifadesi takınırsınız, gel gör ki o zamanda insanlar hakkınızda "şen şakrak sıçan adam" diye düşünecektir. En sonunda msn'de iki nokta üst üste ve düz çizgi ile betimlenmiş surat ifadesini takınırsınız. Artık iş arkadaşlarınız, bu işe karşı özel bir hissiyat beslemediğinize inanacaktır. Emin adımlarla yürür, sert bir şekilde kapıyı açar, ve kabine "ulan tuvalet ben mi seni yeneceğim, sen mi beni" bakışı fırlatırsınız.

    Kravatla tuvalete gidilmez zira ne zaman nereye düşeceği belli olmaz. kural bir, ortada umarsızça sallanan bir giyim eşyası varsa o mutlaka değmesini istemediğiniz bir yere değecektir. Kravatı çıkarırsınız, ardından gömlek gelir, zira gömlek denen giyim eşyasının en büyük zevki kırışmaktır, ki bir çok evlilik bu sebeptendir. Gömlek erkeklerin evlenmesini sağlayan hain bir kumaş parçasıdır*. Gömleği de çıkardıktan sonra, kravatla birlikte, çocukken bütün naifliğinizle tuvalette neden bulunduğuna anlam veremediğiniz askıya asarsınız.

    Klozete şöyle bir bakarsınız, temizdir, ama siz daha temizsinizdir, ya da öyle sanarsınız. klozet kapağı örtüsünü çeker, güzelce klozete yayar, bir miktar tuvalet kağıdı koparır, tuvalete atar, "su sıçramasın dötüme bariyeri" örersiniz, ki bu yaptıklarınızla rahat bir ağaç kestirmişsinizdir doğada. "Her tuvalete gittiğimde bir fidan dikeceğim bundan sonra" diye düşünürsünüz. Klozete oturur, "fidanlar ağaca, ağaçlar ormana, ormanlar yurduma" isimli çocuk şarkısını mırıldana mırıldana işinizi bitirirsiniz.

    Her zaman ki gibi tam çıkacakken, tuvalete biri girer, kabinden çıkıp onunla göz göze gelip "I know what you did last summer" diyen bakışlarıyla karşılaşmamak için ayakta kabinde beklersiniz. Vakit geçmektedir. Ofistekiler sizin için endişelenmeye başlamışlardır. Hafif terlemeye başlarsınız, ne yaptığınızı bilen biriyle göz göze gelmek mi, yoksa ofiste nicelerinin "experimental bey'de de ne döt varmış, kaç saat oldu" dercesine size gülümsemeleri mi daha beterdir.

    ikinciyi seçersiniz, zira o yüzleşme olay mahalinden daha uzakta olacaktır. En sonunda yeni gelen çıkar, onun o umarsız giriş ve çıkışına özenir, siz de çıkarsınız, ellerinizi yıkar, ellerinizi yıkadığınız belli olsun diye, hafif ıslaklık bırakarak kurularsınız.

    Masanıza döndüğünüzde, "işime bu kadar özensem şimdi tüm istanbul benimdi" diye düşünür, işbu entry'i girersiniz.

    edit: ofis'te nick'imi bilen tek kişi, pirchul'e ofis'te patlattığı kahkaha için serzenişlerimi, başlığı taşımam konusundaki ısrarı için ise teşekkürlerimi sunarım.
    32 ...
© 2025 uludağ sözlük