Heykel in en iyi tarafı yani ben ordayken (98-02) arası ucuz ve pazarlık yapılabilen sönmezdeki kitapçılardı.uzun süre oldu acaba hala öyleler mi? Bir de koza han vardı kapali çarsi içinde ben orayi da çok severdim turk kahvesi içerdik orada okuldan arkadaşlarda.Yanlız gıtsem bile muhakkak tanıdık bırılerıne rastlardım. Heykel de herşeyi ucuza bulabiliyorduk o zamanlar. Gün boyu hareketli canlı ama akşam sekızden sonra resmen ölürdü heykel yolda en fazla 10 kişiye rastlanırdı.
oldukça rahatlatıcı bir sanat dalı,özellikle kille uğraşılıyorsa süper oluyor.
düşünmek için beyniniz yerine ellerinizi kullanarak,çamuru dinliyorsunuz,
o zaten sizi yönlendiriyor.
son ziyaretimde gerçekten herkesin sebepli sebepsiz caddelerini arşınladığını ve durumdan pek memnun olduğunu sezinlediğim mahaldir. artık o heykel değildir, kopgel ismi daha çok yakışmaktadır.*
heykel örneği:
atatürk'ün at üstünde ki heykeli ankara/ulus'ta bulunmaktadır. ankara'da orası heykel diye de geçer.
bu heykel ile ilgili klasik bir soru vardır: atın hangi ayağı havada?
cevap: atın ayaklarının hepsi yere basmaktadır, havada ayağı yoktur.
Eğer ünlü bir kişinin heykelinde, şahsın üzerinde bulunduğu atın 2 ayağı da havadaysa, bu kişi savaşta, eğer atın sol bacağı havadaysa, bu ünlü kişi savaş sırasında aldığı yaralardan ötürü, eğer atın 4 bacağı da yerdeyse, bu kişi doğal nedenlerden ötürü ölmüş anlamına gelmektedir.
bursa'da zaman geçirilecek en güzel semtlerden bir tanesidir. ana cadde, nalbantoğlu caddesi tam da eğlencenin, curcunananın merkezi sayılabilir. heykel denilince tüm ihtiyaçların karşılanabileceği bir yer anlaşılır. ***** bursa'nın kalbidir diyelim ki öyledir de.
Heykel ya da yontu, çeşitli gereçler kullanarak üçboyutlu düzenlemeler yapma, bu yolla yaratılan estetik değerler aracılığıyla da duygu ve düşünceleri iletme sanatıdır. Oluşturulan üçboyutlu yapıt soyut ya da somut olguları canlandırıyor olabilir, betimleyici ya da süsleyici nitelik taşıyabilir. Heykel çok eskiçağlardan beri herhangi bir kişi ya da olayın anısını yaşatmak amacıyla da kullanılmıştır.
Türkler çok eskiçağlardan beri taş işçiliğinde başarılı yapıtlar ortaya koymuşlardır. En eski örneklerine Orta Asya sanatında rastlanır. Orhun Anıtları anıtsal heykeller olarak da düşünülebilir. insan figürünün simgesi olarak taştan yontulmuş balballar, babalar da ilkel heykel örnekleridir. islam dininin benimsenmesinden sonra dinsel kurallar gereği, öteki sanatlarda olduğu gibi heykelde de betimlemecilik bırakılmış, bunun yerine süslemeci yanı ağır basan kabartmacılık, oymacılık, kakmacılık gibi sanatlar öne çıkmıştır. Gene de Anadolu Selçukluları'nın yaptığı yapılarda insan ve hayvan figürlerini kullanan kabartmalara rastlanır. Mezar taşları, nişan taşları Osmanlı Devleti döneminde de en ince biçimde işlenen, en güzel süslemelerle donatılmış yapıtlar olmuşlardır. Bazen çeşme, şadırvan, havuz, fıskıye gibi yararlı amaçlarla üretilmiş yapıtları da bunlarla birlikte düşünme olanağı vardır. Günümüzde Türk heykel sanatından söz edilirken batı etkisi altında gelişen, çağdaş üçboyutlu düzenlemeler oluşturma sanatı akla gelmektedir.
Sanayi-i Nefise Mektebi Türkiye'de çağdaş heykel sanatı dalında eğitim veren ilk kuruluştur. Oskan Yervant Efendi, bu kuruluşta öğretmenlik yapan Osmanlı yurttaşı ilk heykeltıraşlardandır. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar bu okuldan yetişen sanatçılar ihsan Özsoy, isa Behzat, Mahir Tomruk ve Nejat Sirelolmuştur. isa Behzat dışındakiler Cumhuriyet döneminde de yapıt vermişler, ayrıca içinden yetiştikleri okulun geleneği uyarınca yurtdışına gönderilmişler ve onlardan öğretmen olarak da yararlanılmıştır.