Apla ben birini kaç aydır unutamıyorum, vazgeçemiyorum hem de daha gençliğimin baharında sen maşallah. Ne olur bana akıl ver nasıl yapıyorsun? Ne olur aplam. Sevdiğin altın olsun aplammm Tuttuğun altın aplaaam
sevgilim böyle dedi:
-heyecan benim için en önemlisi.
ben kendini yanlış ifade ettiğine inanıyorum.
heyecan önceliğimiz olsaydı ne uzun süreli ilişki ne evlilik kalırdı yeryüzünde.
ha ben onu her gördüğümde heycanlaniyorum. o da çocuk gibi hep heyecanlı heyecanlı gülücükler saçıyor beni görünce.
ama ilişkimizin önceliği heyecan olmamalı.
gerçekleşmeyen hayaller ve anlamsızlık, saçmalık, can sıkıntısı içinde geçen bir hayatın götürdüğü duygu.
son 20 senedir ne yaşadığımı anlayamıyorum. zaten kötümserlik ve umutsuzluktan kurtulmam da mümkün olmayacak çünkü yaşamadığım her şey gelip beni tekrar vuracak. bunun çözümü yok. bazı şeyleri 20' li yaşlarda yaptın, yaptın, yapamazsan depresyon yapışır ve gitmez.
ne istediğim işi yapabileceğim, ne hayalimdeki kadınla bir şeyler yaşayabileceğim, ne pozitif bir şey yaşayabileceğim ne de dünyayı dolaşabileceğim. bir becerim ve yeteneğim yok. zaten bu yaştan sonra fazla zorlamamak gerektiğini düşünüyorum.
zaten söz hakkım da yok. daha bugün mahalledeki kafede beğendiğim bir kızı gördüm, orada çalışan çocukla çıkmaya başlamış. hayallerimdeki her şeyi başkaları yaşıyor ve yaşayacak. en basitinden 35 yaş üstü kadınlar bende hiçbir heyecan uyandırmıyor. yalnız kalmamak için asla bir şeyler hissetmediğim biriyle evlenmem. sadece babam torun görmek isterse çocuk yapmak için anlaşmalı evlenir, bir süre sonra da boşanmak için irtibata geçerim.
toplum '' artık bunlarla idare edeceksin '' diyor. kimse benim ne istediğimle, ne hissettiğimle ilgilenmiyor. yakın arkadaşım dediğim adam bile mallık yapıp duruyor.
artık inanmıyorum ama neden istemediğim şeylerle sürekli karşılaşıp durmak, başkalarının mutluluklarını izlemem gerektiğine anlam veremiyorum.
istemediğim bu hayat bende isteği de, heyecanı da, azmi de götürdü. acı çekmeyeceğimi bilsem hayatıma son verecek psikolojideyim. camus haklıymış işte, ne mutlu olabiliyorsun ne de hayatına nokta koyabiliyorsun. bir sürü saçmalık ve gereksizlik arasında yaşıyormuş gibi yapma süreci... çok salak bir süreç hem de...
Aylar sonra yüreğimdeki kıpırtı durulmuş sanki öylece uyutulmuş gibiydi. Sadece onunla konuştuğumda heyecanlanıyor mutlu oluyordum. Yüreğimdeki özlemi artık bir ölçüye sığdıramamaya başladığım bir gün üniversite hocam nasılsın diye mesaj attığında bugün bu mesajı yazmama vesile olacağını bilmeden cevapladım.
O mesajı gördüğümde bile şuan olduğum kadar heyecanlı mıydım, sanmıyorum. O mesaj bana 1500 km yol aştırdı, asla olmaz dediğim duvarların balyozu oldu. işe başlamam gerektiğine dair upuzun bir mesajdı.
Heyecandan uyuyamıyorum. Yüreğimde uyuyan o kuş kanatlarını durmadan çarparken tatlı bir huzursuzluk hissi kaplıyor bedenimi. Yarın sabah 24 yaşımın ilk günlerinde ilk iş başvurumu yapacağım. 24 yaşına (her ne kadar cv de yazma cesareti gösteremesem de) 3 dil, bir sürü sertifika, en az 10 hastane stajı sığdırmış lukeryayı işe alırlar mı heyecanı içimde. Bu şehirde işe başlarsam yâre olan mesafenin azalması, onun gözlerine bakabilecek olmanın heyecanı var içimde.
Ailemi gururlandırıp mesleğimde yükselebilmemin kapılarını araladığım bu günlerde hayalkırıklığı kaygısı da taşımıyor değilim. Her şeyi yüzüme gözüme bulaştırır da başarısız olursam diye sormadan edemiyorum bazen.Ne demişti babam, hakkını yerlerse kendini ezdirme, savaş. Ama seni mutsuz ediyorlarsa çek kapıyı gel. Ben yanındayım. Canım babam. Nasıl çırpındın beni okutmak için. Çoğu zaman dişinden tırnağından artırıp yolladığın paralar, umutlar, emekler ne olucak. Ya annem? Ayrılmak çok zor geliyor. Düşünsenize en yakın arkadaşınız, sırdaşınız, biricik anneniz, ablanız, öğretmeniniz, her şeyiniz...
Böyle çorba olmuş zihnim işte. Ne paragraf bütünlüğü ne başka bir şey. Dökülsünler içimden, şuracıkta duruversin. Belki sağlam akılla yazdığımda duygularımı rahatça dökemezdim hem.
yaklaşık 20 yıldır kocaelispor iç/dış saha maçlarına giderim. geçen hafta başlayan ligde bu akşam ikinci maçımızı ama evimizdeki ilk maçımızı oynayacağız. bayram akşamı yeni ayakkabılarına sarılıp uyuyan çocuk heyecanı var üzerimde. saat 6 olsa da ofisten fırlayıp arabada duran formamı giysem. giysem de sevdiğime koşsam. öyle bir lanet duygu, öyle bir aşk.
hayatınızda ilk kez gerçekleştireceğiniz, ilklerin yaşanacağı bir olayın, bir hadisenin, bir girişimin, bir ilişkinin, bir bekleyişin, yaşattığı duygudur.
Hayata renk getiren, dümdüz giden yolunuza virajlar katan duygu. Ancak riskli bir duygu. Sonu mutluluk da getirebilir hüzün de. Bu bilinmezliktir aslında heyecanı bu kadar özel yapan. Sonucu her ne olursa olsun gözlerimi kapatıp bu duygunun kalbimde yarattığı etkiyi hissetmeyi seviyorum *
Sebepsiz yere suan gelen his. Icim kipir kipir neden bilmiyorum. Sanki iyi seyler olucak hissi. Iste uzun zamandir aradigim buydu. Demek dedikleri dogruymus beklenen seyler beklenmedigi anda gerceklesir. Heyecanimi kazanmak icin neler yaptim neler. Ama sacma sapan bir gunde aksam saati birden icime geldi bu his. Hic gitme sen hic. Seviyorum seni heyecanim, umudum.
Aşık insanların başına sıkça gelen duygudur. Hatırlıyor musun Çamlık'tan giderken ki vedalaşmamızı? birbirimize o ilk sarılışımızda ne yapacağımızı bilememiştik, 3 kere sarılmıştık birbirimize, bir sağdan, bir soldan, sonra tekrar sağdan, dördüncü sarılışımızda burunlarımız çarpmıştı birbirine, zaten beyaz olan tenin domates gibi kızarmıştı utancından, ben ise elim dilim kilitlenmiş vaziyette ne yapacağını bilemez bir meczuptum. Ahlar olsun sana, benim gibi iflah olmaz, tenden tene gezen bir şehvet delisini bile imana getirdin ya, şeytana bile diz çöktürürsün sen.
Bazen çok alakasız şeyler vasıtasıyla hissedilen mide bulanırıcı ancak harikulade duygu.
An itibariyle heyecandan ölmek üzereyim.
Neden?
Bir sürü Güzel insan göreceğimden ötürü.
Böyle anlarda insanın içindeki heyecan her ne kadar midesini bulandırıp, zırt pırt çiş gelse de, harikulade bir çiş bu dostum! Ehhe...
Eğri olmayan insanlar da hediyedir insana.
Her hediye gibi, heyecan yaratmaları normaldir.