bence hataları olan bir evrim teorisidir. Heterotrof canlıların yaşamını sürdürebilmesi için organik besine ihtiyacı vardır. Organik besinide ototrof canlının ürettiği düşünülürse ve bahsettiğimiz bu canlı Heterotrof ise bu tez çürüyecektir. Inorganik besinlerle yaşamını sürdürebilen bir canlı yoktur ne yazıkki.
abiyogenez görüşüne benzer şekilde, canlı maddelerin cansız maddelerden meydana geldiğini savunan görüş. fakat abiyogenez görüşünde, cansız maddelerde bulunan aktif öz adlı yapının hava ile teması sonucu canlılığın, birdenbire oluştuğu ileri sürülüyordu. işte heterotrof görüşü, bu görüşten farklı olarak canlılığın birden bire değil de, çok daha uzun bir sürede oluştuğunu savunur. yine bu görüşe göre, öncelikle kimyasal evrim gerçekleşmiştir. canlının evrimi ise, bunun hemen akabinde gerçekleşen bir olaydır. yani önce kimyasal evrim, sonra ise canlının evrimi.
heterotrof görüşü, atmosferde ilk olarak ch4, nh4, h2 ve h2o gazlarının bulunduğunu ileri sürer. görüldüğü üzere bu gazlar içerisinde henüz o2 ve co2 yer almamakadır. dedik ya, zamanla. neyse, ilk olarak saydığım 4 gaz, yıldırım, şimşek ve mor ötesi ışınlarla tepkimeye girmiş ve organik molekülleri oluşturmuştur. yani aminoasitleri. bu organik moleküller, yağmur suyunun da yardımı ile deniz ve okyanusun dip kısımlarına kadar taşınarak canlılığın oluşabileceği ve akabinde yaşamını sürdürebileceği uygun ortam koşullarını oluşturmuştur.
işte bu aminoasitler, dünyada meydana gelen sıcaklık değişimlerinin de etkisiyle birbirlerine peptid bağı ile bağlanarak proteinleri oluşturmuşlardır.
peptid bağını da yeri gelmişken açıklayalım. bilindiği gibi, proteinin yapı taşı aminoasittir. bir aminoasit ise, karboksil, amino ve radikal grup olmak üzere 3 ayrı gruptan oluşur. işte bir aminoasidin amino grubu ile, bir başka aminoasidin karboksil grubunun birleşmesi esnasında arada kurulan bağın ismi peptid bağıdır.
neyse, ne diyorduk. hah, aminoasitlerin uygun ortam koşullarına ulaştığında, peptid bağı ile bağlanarak proteinleri oluşturduğundan bahsetmiştik. evet, bu proteinler de sonrasında birleşerek ilk canlı öncülü olan koaservatı oluşturur. işte burası önemlidir. koaservat, canlı ile cansız arası özellikteki bir yapıdır. aslında, koaservat için söylenecek şeyler çoğaltılabilir ama ne yazık ki, benim bilgi birikimim şimdilik bu kadarına el veriyor.
neyse, oluşan bu koaservatlar da, en nihayetinde oksijensiz solunum yapan ilk canlıyı oluşturmuştur. oluşan bu canlıdan ise, solunum sonucu co2 çıkmıştır haliyle. evet, yapılan bu solunum sonucu ortamdaki besinler azalmış ve aynı zamanda co2 miktarı da artmıştır. bu olaylar ise, ortamda bir ototrof canlı evrimine zemin hazırlamıştır. evet, bir ikinci önemli olay da budur ki, ortamda ototrof bir canlının oluşmasıyla, ilk fotosentez gerçekleşmiş ve bunun sonucunda ilk o2 gazı üretilmiştir.
evet, benzer olay örgüsü bundan sonra da devam etmiştir aslında. nasıl ki ortamda co2 oluştuğunda ototrof canlı meydana geldiyse, bu canlının gerçekleştirdiği fotosentez sonucu da ortamda o2 oluşmasıyla, ilk oksijenli solunum yapan canlı meydana gelmiştir.
görüldüğü gibi, sırası ile oksijensiz solunum yapan, fotosentez yapan ve en nihayetinde oksijenli solunum yapan canlılar evrimleşmiştir. şimdi ise, sıra ozon tabakasının oluşmasına gelmiştir. oluşan bu oksijenler, atmosferde birikecek ve ultraviyole ışınların da etkisiyle ozon tabakasını oluşturacaktır. evet, ozon tabakası da artık oluştuğuna göre güneşin zararlı ışınları artık dünyaya erişemeyecektir. bu süreçten sonra ise, artık sudan karaya geçiş başlamış ve canlılık dünyaya yayılmıştır.