kendini aldatamayacağın noktaya geldiğin andır. kimsenin samimiyetine en ufak bir inancın bile kalmamıstır. daha da önemlisi baskalastıgını farkedersin, sen de eski sen değilsindir. bu hayattaki rolüm bu değil, hele bu insanlarla hiç değil dersin. özetle; kendini kafka'nın romanındaki sabah uyandıgında böceğe dönüştüğünü gören gregor samsa gibi hissedersin. ***
herkesin nefretini kazanmıştır bu insan ardından düşünür ben neden herkesten nefret ediyorum diye kafasını vurur duvarlara, yok hani öyle birşey de değilse kesin hormonal bir bozukluğu var ya da dengesiz oda değilse pek karamsar bakıyor olabilir dünyaya..
(bkz: her nefret bir tohumdur sevgiye açan)
zaman zaman gündeme gelen bir his bu
ama yok,
içimden gelmiyor konuşmak hiç biriyle
hem neye yarar ki yalan severlere laf anlatmak.
onlar sadece övgü dolu sözlere kulak kabartacaklardır,biliyorum.
bugün
bir kez daha anlıyorum herkesten nefret ettiğimi,
ya da belki de kimseyi sevemeyişimden bu hırçınlığım büyüyor da nefret oluyor.
(bkz: herkesten nefret etmek)'ten farklıdır.
kusursuz giden hayatta birden ortaya çıkan minik problemlerden ötürü gerçekle$en bir sezi değil, aksine; tüm saniyelerin uzun ölçekli analizi neticesinde ortaya çıkan, "tiksiniyorum ulan hepinizden ve her $eyden!" reaksiyonunun beyinde uyardığı impulstur bu.
uyanırsın. yüzündeki çapakları temizler, bilumum i$lerini yapar ve sokağa, yani; o çok sevdiğin insanların, o çok sevdiğin metaların bulunduğu "dı$arı"ya yönlenirsin. sürersin kendini. her gün bir diğerinin aynısı, her konu$ma rutin, her hareket mekanik, her söz default, her davranı$ kopya. aslında deği$se de bu seni tatmin etmeye yetmeyecek, bilirsin. ama yine de umut; yine de dudaktan dökülen bir "ya umutlar biterse?" serzeni$i, kımıltısız deği$kenlerin ardıllıklarından bunalarak öz'e rücû etmenin zorla$ması, siyaset, ekonomi, globalle$me, ısınmalar, soğumalar, safi yurtiçi hasıla rakamları, bir paket sigara(cepte!), ıslatılmı$ saçların kurumasıyla aldığı o amorf hâl, birbiri ardına gelen telefonlar, soğuk oda, kalorifer peteğinin üzerindeki sümüklü peçete, sapı dahi lekelenmi$ kahve bardağı, azalan sevgiler, yıpranan hisler, dü$lerin erimesi gün be gün, ân be ân kaçan güne$, tırnak aralarındaki kirler....
yeknesaklığın çekilmezliğinde sığınılacak limanlar: kitaplar.. birkaç bisküvi atı$tırırsın sonra, aklına gelenlerle aklından gidenlerin muhasebesini yaptığın mizan çatlar santrasından, hayat üzerinde bir faydır nefret; kırılır, sallandırır seni sonra.
sonra yeniden anladığını unutursun. bakarsın: deği$en hiçbir $ey yok.