mesela benim icin noam chomsky olmak. being noam chomsky. gelgelelim konuyu acmak gerekmesi. e acalim.
noam chomsky benim icin son nokta oldugundan oyleydi. bi' de bu olayin reel tarafi var, hani cevremizdeki insanlardan boyle olanlar, olabilmi$ler tarafi. "aa arif abi bamba$kadir!" diyebilmek. o adamin hic tarti$ilir tarafinin olmamasi ama ek olarak da tum hayranligi, saygi sevgiyi uzerinde toplayabilmi$ olmasi. tanidigim bir adam, babamdir. tek kelime sohbet etmedigi apartman kom$umuz bile "oo muzaffercigim ba$kadir" diyebiliyorsa, orada cok kiskaniyorum, cok garip hissediyorum. kendi cevremde, "yea ceviz i$te, siktiret" pozisyonundayim. farkindayim; sevenlerde bile bir cekince, bir emin olamazlik. cunku boyle olmak icin onceden nedenlerim vardi. $imdi de onlarla birlikte bir birey'im ve bunlari ozumsemi$, kabullenmi$, hatta sevmi$ durumdayim. beni ben yapan, haketmeyene sonsuza kadar net olmak ama hakedene de sonuna kadar cok ba$ka bir yonden net davranmak: ego'dan arindirilmi$ samimiyet. muz likoru kafasi gibi bu. birisine onun $ahane bir insan oldugunu soyleyebiliyor olmanin pirzola lezzeti. o erdem, o gurur. ba$kasinin ya$am alanina hukmetmeden varolamayan insanlara donu$mu$lugumuzun, bizi, gerek devrin kendi ko$ullarinin gerekse hayatta yonelmi$ oldugumuz tercihlerin getirdigi noktanin kiyimi, vebali. onumuzde iki birey olsun. sira arkada$i bunlar. sonra zamanla biri abd'ye digeri ingiltere'ye gitsin. konu$tuklari dil ayni ama telaffuz farkli. ayni renklere farkli acilimlar getirmek uzre yeti$tirildiler hayat tarafindan. colour ve color bile farkli du$un. birbirlerine got diyebilmenin rahatligindalar ama bir yandan da cekince icindeler. kusursuz bir saygi yok birbirlerine duyduklari ama guzel vakit gecirebiliyorlar. olgunla$ma sureleri, farkli zaman dilimlerinde farkli yerlerde farkli insanlarla olmaklik'a gore uzun ya da kisa. mesela amcami da herkes sever ama gobegini ka$iyan adam diyebilirler rahatlikla. babam degil. babam garip. ben de cozemiyorum aslinda.
yok abicim, olmuyor oyle herkese saygi duymakla filan. herkese saygi duymak da saygiya saygisizlik, buna ne diyorsun?
hele 'oldugu gibi kabul etmek' hadisesi catch phrase'in allahi. cevrecinin daniskasi gibi oldu bu bak, tuttum. yapay bir kere, samimiyetsiz: "sana saygi duyuyorum cezmi ersoz!". oldu mu bak, olmadi.
saygi, belki de dillendirildiginde katma degerinden du$me yapmayan birkac kavramdan biri ve insan ili$kilerinin merkezinde bir yerde konakliyor. benim, bana saygi duymayana saygi duyma ihtimalim de mevcut, yani bu konuda bir onkabul veyahut sonralikli bir mutakabat yok. gel gor ki, sayginin zaten kendisini degilleyen bir agir duru$u, tinisi, soundu var. o derinlikli, makyajsiz ve mantikî bir kere; bunu degi$tiremiyorsun. kasi$a gerek diyorum binnetice, katilmasam da soylediklerine, onu soylemekligine katiliyorum. bu da saygiya teget gecen bir his zaten, taniyorsun; deger.
herkesin sana saygı duyması için mustafa kemal gibi lider (büyük önder) olmak gerek, hz.muhammed gibi emin (muhammed-ül emin) olmak gerek, hz.ömer gibi adil (adalet dağıtıcı) olmak gerek.