herkesin okuması gereken yazı

    3.
  1. 1.
  2. ( azıcık kendine saygın varsa oku)

    Kime oy versek?

    “Mayor and Commonalty and Citizens of the City of London” nedir; bilir misiniz?
    Kısaltılarak; “London City”… “The City”… Veya küçük bir alanı kapladığı için, “The Square Mile” de denir.
    Londra’da 2.6 kilometrekarelik alanı kaplayan, dünyanın en eski ve halen devam eden yerel hükümeti’dir! Bayrağı ve kendi “anayasası” vardır; ingiliz kanunlarına muaftır.
    Burası ingiltere’nin bir parçası değil; egemen bir finans devleti’dir! Yani…
    Vatikan nasıl katolik din’inin merkezi ise, burası da para’nın merkezidir.
    Bankaların çokluğu nedeniyle dünyanın en zengin alanı kabul edilir. Örneğin; ABD’nin 500 büyük şirketinin dörtte üçünün ve tüm büyük bankalarının burada şubesi bulunmaktadır. (1980’lerde Araplar; 1990’larda Japonlar ve petrol zengini Afrikalılar ve sonunda Rus zenginleri London City’nin yolunu tuttu.)
    Bu minik alanda uluslararası; hisse ticaretinin yüzde 51’i; vadeli işlemlerin yüzde 45’i; Euro-tahvil değişimlerinin yüzde 70’i; küresel döviz ticaretinin yüzde 35’i; tüm uluslararası ihraç edilmiş menkul kıymetlerin halka satışının yüzde 55’i gerçekleşir…
    Dünyada günlük faiz oranını burası belirler. Bitmedi…
    Burası, küresel offshore finans merkezi’dir. Cayman Adaları gibi ingiltere tarafından kontrol edilen 14 deniz aşırı bölge bu iş için kullanılır! işin dış halkasında ise, Hong Kong, Singapur, Bahama Adaları, Dubai, irlanda vardır. iç halkada kraliyet kolonileri, Jersey, Guernsey, Isle of Man bulunur… Buralarda gizlilik içinde; vergi kaçırılır; kara para aklanır ve varlıklar için depolama yapılır.
    “Bu bilgilerin oy vermeyle ne ilgisi var” demeyin, geleceğim…

    Tetikçiler

    Soru: Dünyanın en büyük 100 şirketinin sektörel dağılımı nedir?
    ilk 100 şirket içinde 14’ü petrol-gaz; 12’si teknolojidir. (Ve 12’si de sağlık sektörüdür ki, bu konuyu ayrıca bir gün yazacağım.)
    Birincilik 22 şirket ile finans şirketlerinindir! Yani… En büyük 100 şirketinin neredeyse dörtte biri üretim yapmadan, paradan para kazanıyor! (Dünyada günde 2 trilyon dolar işlem gerçekleştirilmektedir.)
    Kazananlar “kirli asalet” adı verilen hanedan ailelerdir. Bunlar; dünyanın en büyük banka ve şirketlerin sahibidir. ingiltere’de Welf ve Windsor hanedanlığı buna örnektir… (London City’de, başında Windsor hanedanı bulunan -hakkında pek bilgi bulamayacağınız- Club of the Isles (Adalar Kulübü), 10 trilyon dolarlık parayı kontrol eder.)
    Dünyanın çeşitli yerlerindeki ekonomi tetikçileri bu ailelerin ücretli profesyonelleridir ve medyayı bile bunlar yönlendirir!
    Yeri gelir suikast için tetikçi de tutarlar. Şaşırmayın…
    Örneğin, dolara dayalı kendi ulusal para programını hayata geçirmek isteyen ABD Başkanı Abraham Lincoln, Konfederasyon Hazinesi Başkanı Judah Benjamin’in – ingiltere Başbakanı Benjamin Disraeli’nin desteğiyle- tuttuğu tetikçi tarafından öldürülmedi mi?
    Örneğin, ABD Başkanı John F. Kennedy, ABD Merkez Bankası’nı kaldırmaya teşebbüs ettiği için öldürülmedi mi?
    Kafanız karışmasın!..
    1928 yılından, öldüğü 1963’e kadar ingiliz Merkez Bankası’nın müdürlüğünü yapan Sir Charles J. Hambro -savaş sonrası CIA’nın tüm lider kadrosunu eğiten- ingiliz istihbaratı Özel Harekat Yönetimi’nin de başındaydı! MOSSAD’ı; ingiliz Kraliçe’sinin sağ kolu Sir William Stephenson kurmadı mı?
    Bugün “küresel güvenlik” dedikleri, sadece para’nın güvenliği/finansın iktidarıdır ve bu hanedan aileler “Chatham House”, “Mont Pelerin” gibi enstitülerde yuvarlak masa etrafında toplanıp dünyayı yönetirler.
    Hırsızlar rejiminin koruyucusu bu aileler, 2008 küresel krizinde 60 trilyon dolar hortumladı.
    Evet… iktisat temelli düşünmeden siyaseti kavrayamazsınız…

    Kazanan belli

    Kenan Evren ölür; konu yüzeysel geçiştirilir. 12 Eylül askeri darbesinin; Türkiye’yi alt-üst ederek finans kapitalizmi/neoliberalizmi zorla dayatıp kurumsallaştırması hakkında tek cümle edilmez.
    Keza:
    ingiltere’de seçimler olur; konu sadece, seçimi kaybeden liderlerin istifası ve yanlış çıkan anketler üzerinden tartışılır.
    Soyu Kraliçe Victoria’ya dayanan David Cameron liderliğindeki Muhafazakar Parti niye kazandı?
    Saygın Marksist teorisyen Ralph Miliband’ın oğlu Ed Miliband liderliğindeki işçi Partisi neden kaybetti?
    7 Haziran’da kime oy vereceğinizi bilmek için kafanızı kaldırmalısınız; örneğin ingiltere seçim sonuçlarını analiz etmelisiniz.
    işçi Partisi için temel sorun 1997’de Tony Blair’in iktidara gelmesiyle başladı. M. Thatcher politikalarını takip eden “Etekli Blair”, üretimi yüzde 20 düşürerek finansın başkenti London City’e hizmet etti.
    Üretiminin düşmesiyle ingiltere’de işsizlik oranı 8.1’e fırladı.
    Blair iktidara geldiği 1997’de ilk bin ingiliz zenginin serveti 99 milyar sterlin iken, iktidardan düştüğü 2010 yılında bunların serveti 335 milyar sterlin’e çıktı!
    Ed Miliband’ın babası gibi yoksulları koruyacağı sanılıyordu. ingiltere’nin en büyük sendikası UNITE başkanı Len McClusky, uyarılarda bulundu; ama genç lider bunları dinlemedi. London City ile “anlaşma” yapılmadan iktidar olamayacağını düşündü.
    Sonuçta, acımasız piyasaya boyun eğen Ed kaybetti ve istifa etti.
    Cameron “aman istikrar bozulmasın” tehdidiyle tek başına iktidara geldi.
    Blair örneğinde olduğu gibi, işçi Partisi kazansa da, kaybeden yine halk olacaktı.
    Yani: Yönetenler arasında tasnifi değiştirerek sistemin niteliğini değiştirmiş olmuyorsunuz.
    AKP’li Mehmet Şimşek, CHP’li Selin Sayek Böke, MHP’li Durmuş Yılmaz…
    Arkadaş… Kimin kazanacağına kafanı hiç yorma; kazanan London City olacak!..
    Bizim bu kirli düzeni değiştirecek cesarete ihtiyacımız var…

    12 05 2015 soner yalçın.
    4 ...
  3. 4.
  4. city of london corporation konusuna şurada kısaca değinmiştim.

    (bkz: westminister/#27479271)

    tabii ben uludağ sözlük yazarı sadaeke, adam soner yalçın... ben kısacık yazınca kimse okumaz, uzun yazınca zaten okunmaz; soner yalçın yazınca oooo!

    (bkz: sadaeke kim ki zaten)
    2 ...
  5. 2.
  6. Dünya düzenine hükmeden insanlardan bahsediyoruz. Bu cesaret 80 milyonluk türkiye'de olsa bile onların farkında olmadan kölesi olan milyarlarca insana karşı konulamaz. Kabuğumuza çekilip kendi yağımızda kavrulamayız. Kalıplaşmış kötü olguları desteklediğim için demiyorum bunu,mecbur bırakılıp kuklalaştırıldığımız için söylüyorum. Yani dünya düzeni para üzerine kurulu olduğu sürece bütün özgürlükler gizli kölelilikle boğulacak.
    1 ...
  7. 7.
  8. AK Parti döneminde ülkemizdeki 124 kamu malının satıldığı belirlendi. Özelleştirme adı altında satılan kamu mallarından 41 milyar dolar elde edilirken, bu süre içerisinde bütçe 171 milyar dolar açık verdi. Özelleştirme ile satılanlar arasında fabrikadan sosyal tesise, otoyol ve köprüden dolum tesislerine, iş hanından lüks otellere kadar birçok kamu malı yer alıyor.
    AK Partinin iktidara geldiği günden bu geçen yılsonuna kadar (10 yıl) 171 milyar dolarlık bütçe açığı verildi. Özelleştirme adı altında elde avuçta ne varsa satıldı ve elde edilen gelir ise son Boğaz köprüleri ve otoyol satışıyla 41 milyar dolar oldu. Bu satış, açığın ancak yüzde 23’ünü karşılayabildi. işte satılan (özelleştirilen) kamu malları;
    1-TAKSAN
    2-GERKONSAN
    3-SEKA Afyon işletmesi
    4- SEKA Balıkesir işletmesi
    5- SEKA Çaycuma işletmesi
    6- SEKA Kastamonu işletmesi
    7- SEKA Aksu işletmesi
    8- SEKA Taşucu Tersane Alanı
    9- SEKA ya ait 4 taşınmaz
    10- TZD Sakarya işletmesi
    11- THY USAŞ
    12- TDi Trabzon Limanı
    13- TDi Dikili Limanı
    14- TDi Kuşadası Limanı
    15- Sümer Holdinge Ait Merinos Halı Fabrikası
    16- SÜMER HOLDiNGE Ait ERYAĞ
    17- SÜMER HOLDiNGE Ait Adıyaman işletmesi
    18- SÜMER HOLDiNGe ait 117 adet taşınmaz
    19- KBiye ait 103 arsa, 89 lojman
    20- EBÜAŞ-MEYBUZ
    21- EBÜAŞa ait 54 taşınmaz
    22- TEKEL Kaya Tuz
    23- TEKELe ait 30 taşınmaz
    24- ESGAZ
    25- BURSAGAZ
    26- ETi BAKIR
    27- ETi GÜMÜŞ
    28- ETi KROM
    29- ETi ELEKTROMETALURJi A.Ş
    30- Çayeli Bakır işletmeleri A.Ş
    31- KBi Samsun işletmesi
    32- KBi 65 adet taşınmaz
    33-DiV-HAN A.Ş
    34- Amasya Şeker Fabrikası
    35- Kütahya Şeker Fabrikası
    36- SÜMER HOLDiNGe ait TÜMOSAN
    37- SÜMER HOLDiNG Malatya işletmesi
    38- SÜMER HOLDiNG Bakırköy işletmesi
    39- SÜMER HOLDiNG Diyarbakır işletmesi
    40- SÜMER HOLDiNG Çanakkale Deri işletmesi
    41- SÜMER HOLDiNGE Ait 108 Adet Taşınmaz
    42- SÜMER HOLDiNG Ortadoğu Teknopark A.Ş
    43- SEKA Karacasu işletmesi
    44- SEKA Ankara Alım Satım Binası Müdürlüğü
    45- SEKA Ardanuç işletmesi Varlıkları
    46- TÜGSAŞ
    47- TÜGSAŞ Gemlik Gübre San. TAŞ
    48- TÜGSAŞ-iGSAŞ HiSSELERi % 100
    49- TÜGSAŞ Urfa Depoları arazisi
    50- TÜGSAsa ait 23 taşınmaz
    51- iGSAŞ Kütahya Gübre Varlıkları
    52- TEKEL Alkolü içkiler San. A.Ş
    53- TEKELe ait 60 adet taşınmaz
    54- TEKEL inegöl Kibrit Fabrikası T.A.Ş
    55- TEKEL Gemlik Sun.ip.Mües. T.A.Ş
    56- TEKEL Tuzluca Tuzlası
    57- TEKEL Sekili Tuzlası
    58- EBÜAŞ Samsun Soğuk Hava Deposu
    59- EBÜAŞ Manisa Kombinası
    60- EBÜAŞ Manisa Arsası
    61- EBÜAŞa ait 101 adet Taşınmaz
    62- TDi ANKARA FERiBOTU
    63- TDi Samsun Feribotu
    64- PETKiM 2adet taşınmaz
    65- TEDAŞ 1 arsa, 1 adet trafo binası
    66- TEDAŞ 1 adet taşınmaz
    67- ATAKÖY Turizm A:Ş
    68- ATAKÖY Otelcilik A:Ş
    69- ATAKÖY Marina Ve Yat işletmesi
    70- SÜMER HOLDiNG Beykoz işletmesi
    71- SÜMER HOLDiNG istanbul imar LTD.ŞTi
    72- SÜMER HOLDiNG 2 adet Taşınmaz
    73- TDi Karadeniz Gemisi
    74- TEKEL Kristal Tuz Rafinerisi
    75- TEKEL Kağızman Tuzlası
    76- TEKELe ait 49 adet taşınmaz
    77- TÜPRAŞ 2 adet taşınmaz
    78- TDi 1 Adet Taşınmaz
    79- SEKA 5 Adet taşınmaz
    80- KÖY HiZMETLERi GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Tasfiye Edildi),
    81- SSK Hastaneleri (Tasfiye Edildi)
    82- SSK Eczaneleri (Tasfiye Edildi)
    82- SEKA Kocaeli Fabrikası ve arsası
    83-Sümer Holding Sarıkamış işletmesi
    84-Sümer Holding Sivas Dokuma Fabrikası
    85- Sümer Holding Manisa Pam. Men. A:Ş
    86- Sümer Holding Makine Ve Teçhizat
    87- Sümer Holding 32 Adet Taşınmaz
    88- TÜGSAŞ Samsun Gübre Sanayi A.Ş.
    89- Tekel 5 Adet Taşınmaz
    90- Araç Muayene istasyonları 1. Bölge
    91- DSi ERCiYES Sosyal Tesisi
    92-Bayındırlık Ve iskan Bakanlığı ERCiYES Sosyal Tesisi
    93- Karayolları ERCiYES Sosyal Tesisi
    94-TEKEL Sigara Fabrikaları
    95-Sümer Holding Bergama Pamuk ipliği Fabrikası
    96-TEKEL Sigara Fabrikalarına Ait Taşınmazlar
    97-TEKEL Puro Fabrikaları
    98-TEKEL Alkol işletmelerine Ait Taşınmazlar
    99- Tercan Ayakkabı işletmesi
    100-TCDD Mersin Limanı
    101-Adapazarı Şeker Fabrikası
    102-Ereğli Demir Çelik Fabrikası
    103-iskenderun Demir Çelik Fabrikası
    104-Ereğli Limanı
    105- iskenderun Limanı
    106-Yarımca Limanı
    107- Yarımca Porselen Fabrikası
    108- Romanyadaki Silisli Sac Fabrikası
    109- Divriği Demir Madeni
    110- Hekimhan Demir Madeni
    111- Kırıkkale Çelik Çekme Boru Fabrikası
    112- BORÇELiK
    113-TÜPRAŞ
    114- PETKiM
    115- TÜRK TELEKOM
    116- KIBRIS TÜRK HAVA YOLLARI
    117- TÜGSAŞ Toros Gübre Fabrikası
    118- TÜGSAŞ Tekirdağ, Tarsus, Fatsa Depoları
    119- Seydişehir Eti Alüminyum A.Ş.
    120- OYMAPINAR BARAJI
    121- ETi Alüminyuma Ait Madenler
    122- Emekli Sandığı Ankara Emek işhanı
    123- Emekli Sandığı istanbul Hilton Oteli.
    124- izmir Limanı
    1 ...
  9. 5.
  10. maalesef ilk satirindan usenip okuyamadigim yazi oldu.
    0 ...
  11. 6.
  12. Aydın Doğan ve Erdoğan

    Tarih: 3 Temmuz 2002… Doğan Grubu’nun gazetelerini basmak üzere Almanya’da kurduğu yeni baskı tesisleri ve yayınevi binasının açılışına Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı ismail Cem katıldı.
    Aydın Doğan, Erdoğan’ı RP istanbul il Başkanlığı yaptığı günlerden tanıyordu. Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde ilişkiler iyiydi. Keza AKP’nin kuruluş döneminde de grubun büyük desteği oldu.
    Aydın Doğan’ın söylediğine göre, Erdoğan ile son kez Eylül 2006’da bir araya geldi. (Aydın Doğan, bu görüşmelerde Erdoğan’ın kendisine “abi” diye hitap ettiğini söylüyor. Neyse…)
    ilişki yıllar sonra, Almanya’da açılan bir dava nedeniyle bozuldu: Deniz Feneri!..
    Deniz Feneri ile ilgili Doğan Grubu’nda yapılan haberler Erdoğan’ı çok kızdırdı.
    Tarih: 6 Eylül 2008.
    istanbul Güngören teşkilatını ziyarette Erdoğan, Aydın Doğan’la ilgili ağır sözler etti:
    “Sayın Doğan, Hilton’un önündeki devasa boş alanı, benden istanbul Büyükşehir Belediye Başkanıma bu noktada talimat vermek suretiyle rezidans yapmak üzere ricada bulundu. (…) RTÜK’te hangi işiniz var? Açıklamadığın takdirde açıklayacağım. RTÜK Başkanını peşinen suçlu ilan etmenizin çıkar hesaplarınızla alakası var mı, yok mu? (…) Bundan sonra artık saygılı götürelim, gizli götürelim yok, her şeyi açık ve net millete duyuracağız.”
    Aydın Doğan, Erdoğan’ın sözlerine yanıt verdi: “Ben Başbakana Hilton için gitmedim. Ben gidip kendisine ‘2.5 milyon dolar param var, rafineri kurmak istiyorum, ruhsat lazım. Üç yıl sonra bitireceğim’ dedim. Başbakan da ‘Orayı sana veremem oraya Çalık Grubu talip’ yanıtını verdi.”
    Ayrıca… Aydın Doğan, RTÜK’e başvurarak CNN için karasal yayın talebinde bulunduklarını, Rekabet Kurumu’ndan onay çıktığını ve şu anda RTÜK’ün karar verme aşamasında olduğunu; izin çıkmazsa da bunun Başbakan Erdoğan’ın talimatı sonucu olacağını belirtti…
    Bu kavganın ilk raundu; maliye’nin, Doğan Grubu’na 3 milyar 755 milyon liralık vergi cezasıyla sona erdi…

    Neyin kavgası

    Tarih: 5 Mart 2009…
    Erdoğan, Kral FM’deki programda Aydın Doğan’ın kendisine mektup gönderdiğini belirterek şöyle konuştu: “Benim arayışım yok. Geçmişte çok konuştuk. Benim Aydın Bey’e söylediğim konu ‘ailemle ilgili yalan haber yapıyorsunuz’ dedim. Gazeteleri çıkarttırdım. ‘Ben müdahale edemiyorum’ dedi. Allah aşkına, o kadar para verdiğin yazarlarına müdahale etmeyecek misin…”
    Aydın Doğan müdahale etti; köşe yazarlarını tek tek kovmaya başladı.
    Taha Akyol’dan, Akif Beki’den medet umdu; Hürriyet’e bu isimleri getirdi.
    Yetmedi; Milliyet ve Vatan gazetesini elden çıkarmak zorunda kaldı.
    Peki…
    Bunları yapan Aydın Doğan, Erdoğan’ın saldırısını durdurabildi mi? Hayır!..
    Çünkü…
    Erdoğan bir gerçeği keşfetmişti: Aydın Doğan’a ağır sözler söylemesinin karşılığı vardı: Oy kazanıyordu!..
    Bu nedenle Erdoğan, 2009 yerel seçiminden başlayarak her seçim öncesi Aydın Doğan’a yüklenmeye başladı. Sözleri aslında hep aynıydı:
    ‘’Hükümetleri yönetmeye kendi menfaatleri için kullanmaya alışmışlar. Ancak AK Parti iktidarı bir avuç imtiyazlı zümrenin iktidarı değildir. Milletin iktidarıdır. Ancak bu milletin menfaatlerini korur. Basının kendini sorgulama vakti geldi de geçiyor bile…’’
    ilginç… Her seferinde, seçim bitince ortalık “süt-liman” oldu.
    Örneğin… 12 Haziran 2011 genel seçimi bitti…
    Aydın Doğan, annesini kaybeden Erdoğan’a taziye için Kısıklı’daki eve gitti.
    Erdoğan, Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Trump Towers gökdeleninin açılışını yaptı.
    Vs…

    Halk niye sevmiyor

    2014 yerel seçim öncesi…
    2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi…
    Ve şimdi…
    7 Haziran 2015 genel seçim öncesi…
    Hep… Erdoğan, Aydın Doğan’a yüklendi/yükleniyor…
    Bu kez… Oy geldiğini bildiği için Ahmet Davutoğlu da buna katıldı.
    Bakınız…
    Bu mesele “kayıkçı kavgası” olsa da; bu çatışmada ben, basın özgürlüğü safındayım. Doğan Grubu, Sabah-Türkiye-Star vd. yayın-haber çizgisinde olsaydı Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin hedefinde olur muydu? Ağızlarını açıp bir tek söz edebilirler miydi? Hayır!
    Doğan Grubu -eleştirecek çok yönleri olmasına rağmen- bugün gazetecilikte ve demokraside ısrar ettiği için bu saldırıların hedefinde oluyor.
    Bir örnek vereyim…
    Tarih: 26 Temmuz 2008.
    Dört gün sonra Anayasa Mahkemesi AKP’nin kapatılıp kapatılmayacağını oylayacaktı. Parti kapatılırsa Erdoğan’a siyaset yasağı da gelecekti.
    Hürriyet gazetesi, genel yayın yönetmenleri Ertuğrul Özkök’ün, Başbakan Erdoğan’la yaptığı röportajı neredeyse tam sayfa verdi. Erdoğan, “bizim de hatalarımız olabilir; iç barışı korumalıyız” diyordu.
    Doğan Grubu bu röportajla tavrını belli etti; AKP’nin kapatılmasına karşı çıktığını gösterdi.
    Erdoğan ve Davutoğlu o günleri anımsamıyor. Üstelik Ertuğrul Özkök’ün kellesini uçurdular.
    Yani… Doğan Grubu hep bedel ödedi ve her bedel ödediğinde “bu son; herhalde Erdoğan artık bize yüklenmez” diye düşündü. Yanıldı. Doğan Grubu’na saldırının prim getirdiğini bir türlü görmek istemedi. Aslında…
    Şu gerçekle yüzleşmeleri gerekiyordu:
    Erdoğan, Doğan Grubu’na yüklendikçe nasıl oy topluyor?
    Geniş kitleler, Doğan Grubu’na neden bu derece kızgın?
    Bu soruların yanıtı şu gerçeği de ortaya çıkaracaktır:
    AKP’yi -en büyük medya desteği vererek- kimler iktidar yaptı?
    Özeleştiri yapmaları gerekiyor…

    http://www.sozcu.com.tr/2...-dogan-ve-erdogan-838535/
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük