herkes böyle yaşıyor

    1.
  1. inançlı olduğunu eden insanların önemli bir kısmının kendilerini inançsız insanlardan ayıracak nitelikler taşımadıklarını gördüğünüzde, ilk başta oldukça şaşırabiliyorsunuz.

    Ardından nedenini sorguladığınızda açık bir gerçeği fark etmeniz uzun sürmüyor. insanların Allah var demelerine rağmen, yokmuş gibi yaşamalarının ardındaki en öncelikli nedenin etraflarındaki kalabalık yığınların da benzer şekilde yaşamalarından kaynaklandığını anlıyorsunuz. Oturduğunuz apartmandaki komşularınız, işyerindeki mesai arkadaşlarınız, okulunuzdaki hoca ve öğrencilerin büyük çoğunluğunun hayata bakışının benzer ideallere ve büyük oranda ortak dünyevi hedeflere dayandığını görüyorsunuz. Ardından nasıl oluyor da bunca insan sanki hiç ölüm yokmuş, hesap yokmuş gibi umursamaz bir hayat sürerler diye soruyorsunuz kendinize.
    Sonra bir gerçeği daha anlıyorsunuz. insanların büyük çoğunluğu aynı tornadan çıkıp şekil almışlar. Aynı eğitim sistemi, aynı rutin yaşamlar, aynı muhabbetler, benzer idealler..

    Televizyon, radyo ya da internet gibi haber edinme kanallarını takip ettiğinizde, gün boyu birbirini tekrarlayan tartışma programları ile dizi ve filmleri izlediğinizde tüm bunların zihinleri tahrip edici etkisini gözlemliyorsunuz. Ağız birliği, fikir birliği etmişçesine dünyalık zevk ve hırsların propagandası enjekte ediliyor insanların damarlarına söz konusu iletişim araçlarıyla. Aile yapısını derinden sarsan yaşantılar, ahlaksızlığı meşru kılan gösterimler, ünlü ünsüz halkın çabuk tüketilir türden gündelik olayları, etkisi altına alıyor insanların hayatlarını. Söz konusu etki öyle derinden ve hissettirmeden yapılıyor ki siz televizyon izleyip çayınızı yudumladığınızı sanıyorsunuz ama aynı anda hem sizin, hem de aile fertlerinizin zihinleri şekilleniyor. Yabancılar girmesin diye kapımızı, kimse evimizi görmesin diye perdemizi kapatıyor ama izlediğimiz programlarla farkında olmadan önüne geleni evimizin içine sokuyoruz. Bazen bir katil ya da usta bir soyguncu şayet izlemekte olduğunuz dizi ya da filmin kahramanlarından biri ise, işlediği sayısız suça rağmen yakalanmamasını arzu ediyor ve filmin, çaldığı paralar ile sevgilisini de yanına alarak gittiği adalarda yaşadıkları mutlu anlar ile bitmesini arzular hale gelebiliyorsunuz.

    insanların zihinleri aynı etki altında şekillenince artık hayattan beklentiler de, mutlu olunması için yapılması gerekenler de, ölmeden önce gezilip görülmesi gereken mekanlar da aynılaşıyor. insanlara ölümü hatırlatıp boş ve anlamsız geçen yaşantılarına çeki düzen vermelerini öğütlediğinizde doğal olarak bu öğütler pek çok kişiye anlamsız geliyor. Çoğu insan; "insan hayattan ne bekleyip, ne isteyebilir ki?" sorusunu soruyor kendine. "Herkes böyle yapmıyor mu?" diye içinde bulunduğu durumu savunuyor bir de. Oysa Kur'an'a göre çoğunluğa uymak hakikat adına bir şey ifade etmez:

    "Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar" (en'am/116)

    Yine Kur'an ayetleri dikkatli bir şekilde okunduğunda çoğunluğun değer açısından hakikat karşısında bir şey ifade etmediği görülür. Örneğin ayetlerde;
    "insanların çoğunluğunun gerçeği örten inkarcılar olduğu" (nahl/83)
    "çoğunluğunun sahip oldukları tüm rızıkları kendilerine verenin Allah olduğunu bilmedikleri" (sebe/36)
    "çoğunluğun doğru yoldan sapmış olduğu" (maide/49)
    "çoğunun gerçek manada iman etmediği" (bakara/100)
    "çoğunun Allah'ın ayetlerine karşı umursamaz ve onlardan habersiz olduğu" (yunus/92)
    "insanların çoğunluğunun Allah'a şükretmediği" (bakara/243)
    "çoğunluğun nankör olduğu" (furkan/50)
    "yine çoğu insanın zanna uyduğu,(yunus/36)
    "çoğunun yalancı olduğu" (şuara/223)
    "insanların çoğunluğunun "gerçekten" hoşlanmadığı" (zuhruf/78)
    "çoğunluğun akıl edip düşünmedikleri için hayvanlardan bile aşağı oldukları" (furkan/44)
    "insanların çoğunluğunun Allah'ın ölüleri dirilteceğini bilmedikleri" (nahl/38)
    "ve kıyametin geleceğine inanmadıkları" (mümin/59) ifade edilir.

    Dolayısıyla insanların çoğunluğunun aynı şeyi yapıyor olması hakikat adına bir şey ifade etmez. Kur'an ayetleri bu konuda açık bir şekilde bizleri uyarıyorken insanların, herkes böyle yapıyor ya da bu şekilde yaşıyor gibi samimiyetsiz bir bahanenin arkasına sığınması kabul edilemez. Kalabalık bir ortama girdiğinizde ya da örneğin toplu ulaşım araçlarını kullandığınızda herkesin kafasında ayrı bir dünyalık hesap ayrı bir düşünce olduğunu görürsünüz. Gittim, geldim, yattım, kalktım, aldım, sattım, ettim, kattım, kâr ettim, zarar ettim, gönderdim, aldım, yatırdım, çektim, gezdim, tozdum, yedim, içtim, izledim, dinledim... gibi, aynı kalıplaşmış kelimeler etrafında dönen yığınla cümle vardır dillerde. insanların büyük çoğunluğu dünyamı nasıl kurtarırım, yani nasıl daha iyi şartlarda yaşarım derdinde. Daha hayret verici olan ise gayet iyi şartlarda yaşayanların da aynı dertte olmalarıdır. Gün içindeki bitmek bilmez uğraş ağı öyle bir sarmış ki insanları, acaba ahiretimi kurtarmak için ne yapmalıyım sorusunu sormaya fırsat bile bulamaz olmuş çoğu insan, tüm yaşamı içinde.
    Yine ileriye dönük hedefleri için de genellikle etrafındaki insanlarla ortak şeyleri paylaşır çoğu kimse. "Modern" Dünyanın süslü ve büyülü kavram ve sıfatları vardır insanın tuzağa düşmesine neden olan. Kariyer, karizma, statü, şöhret ve popülerlik gibi büyülü sözler ile gelecek planlarını şekillendirir çoğu kimse. insanların büyük çoğunluğunun peşine düştüğü bu hedefler, hayatın amacı haline dönüşürler. Bunları elde etmek ve elde tutmak uğruna tükenir ömürler.

    Esasen çok büyük bir mantık hatası yapıyor insanlar. Çoğunluğun bir şeyi yapıyor olması o şeyi doğru kılmayacağı gibi yapılan bir hatanın da çok kişi tarafından yapılıyor olması kişiyi bu hatadan muaf tutmaz. insan etrafındaki çoğunluktan güç alarak kendini kandırsa da Allah'ı kandıramaz. Kandıramayacağı gibi güç aldığı kalabalıklar ahirette ona yardımcı olamaz. Hüküm sürdüğünüz hayatı size verene hesap verilir ahirette ve hiç şüphesiz Allah'ın hesabı şaşmaz, zerre ağırlığınca bir şey olsa dahi Allah onu insanın önüne getirir; unutmaz.

    Bu yüzden bir iş yapmadan önce herkesi kandırsa da Allah'ı kandıramayacağını hesap etmelidir insan. Hesap Günü haklarında hüküm verilip de cehenneme sürüklenenlere sizi buraya sürükleyen neydi diye sorulduğunda verecekleri cevaplardan birinin şu olduğunu haber verir Kur'an ayetleri bize:

    "Boş iş ve uğraşlara dalanlarla birlikte dalar giderdik" (müddesir/45)

    insanların genelinin yaptığına bakarak benzer şeyleri yapmak, hayvanlar arasındaki sürü psikolojisinden farklı değildir.
    izlediğimiz belgesellerde sürü halinde hareket eden hayvanların nehir kenarına geldiklerinde toplu halde durduklarını görürsünüz. Sonra en öndekilerden birinin suya doğru yaptığı bir hamle ile bir anda tüm sürü ilk hamleyi yapanın peşine takılarak suya girer. Oysa insanların hayvanlardan farklı olarak öncesi ve sonrası ile yapacağı eylemin sonuçlarını hesap ederek yani aklını kullanarak hareket etmesi gerekir. Buna rağmen insanların büyük çoğunluğu oltanın ucuna takılan yeme
    yönelen balıklar gibi dünya hayatının değersiz nimetlerine yönelirler. Gerçekten de birçok insanın balık hafızasına sahip olduğuna tanıklık edersiniz. Şeytanın salladığı oltanın ucunda iğne olduğunu bile bile yutarlar yemi yine de her seferinde. Dört bir yanı şeytanın ve nefsinin tuzakları ile sarılıdır ama yine de insan hayatını güllük gülistanlık sanır. Bir düşmanı gizli ya da açık bir şekilde insanın karşısına gelecek olsa, almayacağı tedbir kalmaz zarar görmemek uğruna. Ama söz konusu olan nefsini okşayan tuzaklara kapılmaksa açıverir kollarını ve alabildiğine sarıp sarmalar günahları.

    "Kötü/pis şeylerin çokluğu seni hayrete düşürse de kötü/pis olanla iyi/temiz olan bir olmaz. O halde, ey akıl ve gönül sahipleri! Allah'tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz" (maide/100)

    Başıboş yaşamayan, hayatının merkezinde Allah olan ve dini gereklerini yerine getirmeye çalışan insanlar da vardır hayatta. Ama pek çok insan aldanır ve kendi gibi yaşayan insanlarla birlikte hayatın akışına bırakır kendini. Aslında insan kendini kandırarak çeşitli bahaneler ileri sürse de Kur'an ayetlerinin açık bir şekilde dikkat çektiği bir gerçeği unutur çoğu zaman:

    "(insan) Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor" (beled/7)
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük