Kimdi o yahu, Marshall Mac Luhan mı, Alvin Toffler mi, yoksa başka bir "iletişim babası" mı, demiş ya, "yirmi birinci yüzyılda herkes ünlü olacak ama yalnızca on beş dakikalığına"...
Oluyorlar tabii, eğitimi kıt ve kafası da fazla çalışmayan varoş kızlarının heyecanla izlediği "koca bulma yarışmalarına" çıkanlar haftalık dergilere kapak bile oluyorlar. Sabahın köründe şakkada şukkada göbek atılan eğlence programlarına ücret karşılığı dinleyici kisvesinde çıkarılan başı bağlı kadıncağızın bile komşuları nezdinde havası artıyor... çoktan geçtim artık instagram, twitter falan... onlar sizin için çerez sayılır!
Türkiye'de "profesyonel izleyicilik" diye bir meslek dalı olduğunu, bu tür kelek programlarda kelle gösterip kalabalık edenlere para ödendiğini, onların da sabahtan akşama kadar o kanal senin bu kanal benim, oradan oraya özel servis otobüsleriyle gidip geldiklerini bilir miydiniz? elbette biliyorsunuz!
Bugünkü rayici bilemeyeceğim, üç-dört sene evvel bu işin yevmiyesi adam başı 100 liraydı ve üstelik bunlara kumanya da dağıtılıyordu!... Hani hep merak edersiniz ya, nereden bulmuşlar bu çarpık çurpuk seyirci kitlesini diye...
Lakin bu iletişim bolluğu Internet "ortamında" daha başka bir görüntü kazanıyor. Orası bir çöplüğe döndü.
Internet'in elektronik kolaylığı (mektup yazınca pul yapıştırma, postaneye götürme derdi yok, postane "bir tık ötede") ve kimliğini de gizleme rahatlığı, bütün çarpık ruhlulara gün doğurdu.
Sapıklar, gizlemek zorunda kaldıkları özelliklerini oraya serbestçe dökebiliyorlar. Asıl adı Abdurrahman olan herif kendini Tuğçe diye tanıtabiliyor!
hatta bir ara da, "chat" olayı insanlara müthiş bir boşalma alanı yarattı. Sohbet anlamına gelen "chat" kelimesini de ağzımıza uydurduk, yeni konuşmaya başladığımız ingilizce-Türkçe kırması piç ve yoz dilde "çet" yaptık.
Buna da zamanında, bütün gün telefon ve bilgisayar başında canı sıkılan bazı az eğitimli sekreter kızlarımız öncülük ettiler...
Bu elektronik muhabbet, aslında, iletişim zorluğu çeken ve yalnızlıktan kıvranan Amerikan insanı için bir çeşit "psikoterapi" gibi düşünülmüştü. Dostoyevski demiş ya, "biz roman sanatını Batı'dan aldık ama ona Rus dehasını kattık" diye... Biz de bu sohbetlere kendi basitliğimizi, kendi seviyesizliğimizi ve kendi beyinsizliğimizi katmıştık!
Gerek bu sohbet "odalarına", gerekse sitelerin "yoruma açık" haberlerine, bilen bilmeyen, anlayan anlamayan, aklı eren ermeyen herkes bir şeyler yazmaya koyulmuştu.
Bunun hiçbir ön şartı olmadığı, yazanlarda hiçbir nitelik aranmadığı için, genellikle cümleler düşük, imla yok, baş son belli değil, fikir mikir hak getireydi...
Bir de takma adla olunca, yakalanma, hesap verme korkusu da yok, istediğin gibi zırvalayabilirdin.
Böylece, Süleyman Demirel'in özlemindeki "gonuşşan Türkiyya", her kafadan bir ses çıkan ve kafa ütüleyen Türkiye'e dönüştü!
Ciddi sitelerde bile birtakım anketler de düzenleniyor ve "sizce Fener-Galatasaray maçını kim kazanacak" ya da "aykut kocaman istifa etsin mi etmesin mi" gibi çok önemli meselelerde görüşünüzü belirtiyorsunuz. Böylece "sizin de hayatta bir fikriniz sorulmuş" oluyor ve adam yerine konulmuş olmanın sevinçli yanılgısı içinde rahatlıyorsunuz. Tuzak bu yönde işliyor.
Babıali'nin ayaktakımı da bunu sevdi ve isimsiz dedikodu siteleri kuruldu. Mesleklerinde hiçbir yere gelememiş ve artık gelemeyeceği de belli olmuş ne kadar ezik, güdük, yetersiz ve yeteneksiz zavallı varsa, bu sitelerde ona buna bulaşıyor. Böylece yüreklerini soğutuyor, yaralarını kaşıyor, işten kovulamamanın ve dayak da yiyememenin rahatlığı içinde, kıskandıkları, çekemedikleri kim varsa saldırıyorlar.
Eh, madem anonim, ben de giydiriyorum haber sitelerinin yorum bölümlerinde, mahkemeye de veremiyor gariplerim. Ortada kimlik, kişilik yok ki kişiliğin hakları olsun!
Bu konuda en büyük desteği acun ılıcalı ve osmantan erkır vermektedir. Programlarında önce insanları harcarlar, daha sonra üzerlerinden kazandıkları paraları. Sonra televizyon mezarlığına atılır bu geçici ünlüler. Budur geçici ünlülerin hikayeleri.
pop art'ın kurucusu andy warhol'un günümüzde her dakika ispatlanan sözü. ardından akla gelen sorular ise çok vurucu; şöhret olmak mı, şöhret kalmak mı zor yoksa popüler kültürün bir parçası olmak unutulmak paronasıyla her an kendinden vazgeçerek popüler soytarılıklara balıklama atlamak mı?
herkesin birgün 15 dakikalığına şöhret olması demek şöhret anlayışının değişmesi demektir.şöyledir ki herkes 15 dk şöhret olur ama artık o şöhret değildir çünkü herkes aynı şeyi yaşıyordur.ha 20 dk şöhret ol harbiden şöhretsindir. *(#işin gücün yokmu senin)*
türkiye nin birkaç yıla kadar içinde bulunacağı durumu özetleyen anlamlı bir söz.herkes şöhret olucak,sonra herkes harcanıcak şu anda olduğu gibi.aslına bakılırsa şimdi de durum çok farklı değil her tarafımız popstar olmuş vaziyette,bir şekilde herkes şöhret, ama yalnızca o programlar bitene kadar.ya sonrası???
kandırmacadır. kırmızı başlıklı kız masalı bile daha mantıklıdır. açıklayalım kandırmacalığını gelin benimle:
öncelikle bir konuda anlaşmamız gerek, herkesten kasıt dünyadaki yaklaşık olarak 5.000.000.000 insandır. ve bir gün = 24 saat = 24 x 60 dk = 1440 dk. yani bir günde 1440 dakika vardır.
yukarıdaki bilgilerin doğruluğu konusunda hemfikir olduğumuza göre önermeyi çürütmeye geldi sıra. herkesin, yani 5.000.000.000 insanın onbeşer dakikalığına ünlü olabilmesi için 15 x 5.000.000.000 dakika gereklidir. bu da 75.000.000.000 dakika yapar. tabii bir şeyi belirtmekte fayda var, herkes neden ayrı ayrı onbeş dakikalık dilimler için ünlü oluyor reanarchy? diye soran ve kendini diğer yazar ve okurlardan daha uyanık sanan ismini burda ifşa etmek istemediğim yazara sesleniyorum: aynı anda iki kişinin ünlü olması demek, bunların birbirleri gözünde şöhret olmaması demektir. yani tek tek alırsak sırada bekleyen trumanları* bu sağlıklı bir şöhretlendirme olmaz. herneyse gözlüklü şirini kafa üstü gödnerdikten sonra işlemlere dönelim. bir günde 1440 dakika var ve bu da 1440/15 = 96 adet 15 dakikalık dilim yapar. yani bir günde en fazla 96 kişi şöhrete kavuşabilir. herkesin onbeşer dakika şöhret olabilmesi için yukarıda da belirttiğim gibi 75.000.000.000 dakika gereklidir. bu da 75.000.000.000/1440= 52083334 gün yapar. yani bir gün sittin sene yetmemektedir.
burdan andy warhol`a sesleniyorum. çocukların aklını karıştırmayalım babalık.
andy warhol'ın, ileri görüşlü olduğunu ispatlayan sözü. hemen herkes şöhrettir artık. öyle ki, 15 yıllığına da olsa, dönüp bakmayacak kadar gına getirmiştir.
andy warhol kişisinin söylediği söz..bana göre yüzyılın en saçma sözlerinden biri ama nedense bunu hayat felsefesi yapmış manyaklar bile var..televizyonda her görünmek ünlü olmak mıdır?ha bu arada kendisi bu sözüyle ünlü olmuştur..en azından ben tanımazdım..tanımak da istemezdim..
Andy warhol:La hüsnü geç 15 dakkan doldu..
Hüsnü:Abi ben geç başladım ihsan piçi uzattı..
ihsan:Siktir lan!
Andy:La geçin sinirimi bozmayın!!