ulusalcı kesimin galeyana gelme ve bağırıp çağırma güdülerinin belirginliğinden kaynaklanan bir sinme durumunu anlatan söz.
dindar, laik, ateist, yüksek gelirli, düşük gelirli, memur, asker, sivil, esnaf, işçi, ev hanımı, işadamı, öğrenci vs. kimin ortamında bulunduysam, yüzyüze ya da internet üzerinden kiminle konuşsam hep akp'yi eleştiriyor. toplumda son derece baskın izlenimim bu yönde. insanlar arasında görebildiğim tek fark akp'yi eleştirenler ve akp'yi ölümüne eleştirenler.
üstelik toplum içinde artık bu akp eleştirisi geleneği bir tarz oldu. insanlar kimsenin kendilerine pek itiraz edeceğini tahmin etmediği için, yani kale boş olduğu ve ortamdaki herkesin kendilerine destek olacağına neredeyse emin oldukları için aşırı derecede tehditkâr ve kendine çok güvenli bir şekilde gümbür gümbür bağırıp çağırıyor, küçük kafa hesapları içinde şirin raconlar kesiyor ve eleştiri adı altında hakaretler yağdırarak aşağılıyorlar akp'yi. sadece akp'yi de değil akp'ye destek verenleri en aşağılıkça hakaretlere maruz bırakıyor, akp muhalefetine hasbelkader ucundan kenarından bulaşmış herkesi de "üniversiteleri kışlaya çevirmiş gestapo kılıklı general serfleri" de olsa, zulmün ve menfaatperestliğin tillahını da yapmış olsa onurlu insan diye göklere çıkartıyor bu gelenek. herkes bilir bu tarzı, hepimiz aşinayız. hani mitinglerde televizyonlarda bağırmaktan götünü yırtıp başına geçiren, gazı alıp darbe üstünde muhtıra yayınlayan hayalperest kokonaları, kondom kaçkını denyoları diyorum. totaliter diktatörlüğün mankurtlaştırdığı beyinlere ve toplumsal yaşam tarzımıza hediye ettiği o "linç kültürü"ne bulanmış o anomiyi diyorum. bunun tek istisnası toplum geneline marjinal kalan islami cemaatler. orda da düşünüldüğü gibi hayvani bir akp partizanlığı yok. akp'yi öyle uzak bir akraba misali hoş tutma denebilir oradaki ruh halinin özetine.
gazetelerde de akp destekçiliği son 1-2 seneye kadar sadece kendince bir mantık kurarak güzel güzel laf anlatmaya çalışan köşe yazarlarından ibaretti. son dönemde sayı arttı, üslup da nispeten değişti. ama değişen birşey yine yok.
ama sonra bir seçim geliyor ve bakıyorsunuz ki götü nizamiyeye bakan tarafa verip halka sosyal demokratçılık, sosyalistlik nutku atan tipler amı götü dağıtıp nallar içinden nal beğenmiyorken, o vatanı satan, amerikancı, halk düşmanı, liboş, eline fırsat geçse anamızı bacımızı keraneye bağışlayacak, ülkenin toprağını sata sata bitirmiş*, yahudi uşağı*, dini anlayışı genelkurmaydaki kerameti kendinden menkul toplum mühendislerinin derme çatma teoloji anlayışına uymadığı için linçi hak etmiş(!) adamlar çok özür dileyerek söylüyorum ama birinci oluyorlar. hem de silme götürüyorlar oyları.
e şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu aq? neonazi-like ulusalcılarımızın milyonlarca var olmayan seçmen vs. komplolarını layık olduğu siktiredişim kutusu'na yolladıktan sonra geriye tek bir ihtimal kalıyor ki o da anlı şanlı linç görevlilerimizin oy pusulasıyla yalnız kaldıkları yerlerde adeta ruhani bir tecelliye mazhar olur gibi içlerinde gizli olanın ortaya çıkıp kararlarına yön verdiği. yani toplumdaki o "mahalle baskısı"nın hasını yaşayıp ona karşı en ufak bir tavır geliştiremeyip içini seçimde boşaltması.
kömür-bulgur teorisini de siktiredişim kutusuna yollayalım, onu unutmuşuz. ey çılgın türk olmakla övünen dübürzadeler, ey atatürk cumhuriyetinin yılmaz mindless serfleri, yeri gelmişken söylemek bâbından benden size nadir bulabileceğiniz bir dost tavsiyesi. tarih sizin kafanıza vurmadan kendinize şu hakikati itiraf edin:
"taa jöntürklerden, ittihat ve terakki'den bu yana rezaleti ele almış elitist bir ideolojinin ahfadıyız, bu yüzden halk bizi günahı kadar sevmez hele 28 şubat'ta yenilen bok yüzünden bizim muhtemel siyasi geleceğimizi çoktan tarihe gömmüştür de bizim haberimiz bile yok. kendimizi atatürk cumhuriyetinin tamamen şekilden ve davranış normlarından ibaret olan ancak hiçbir felsefi derinliği bulunmadığı için çökmeye mahkum olan o modernist hayat anlayışından kurtaramadığımız için bize karada hayat yok. o yüzden ancak hayat yok eden darbelerle hayatta kalabilir ayakta durabiliriz. dolayısıyla seçimleri kazanmak kavramından hayalperest hafsalamızı kurtaralım ve kronik halk tepkisinin nedenini karşı tarafı hayali suçlarla itham ederek değil, kendimizi tanıyarak anlayalım"
gelelim konumuza. birader madem bu iş böyleyken böyle, herkes akp'yi eleştirir ama oyunu akp'ye verip el altından destekler. bu işi de böyle kabul edelim haburakuyim, yüce duygularla bezeli halkımızın çakallıklarından birisi olarak kalsın. insanlar çıkış noktası olarak içten içe akp'yi desteklerler ve o baskılardan arınıp özgür kaldıkları oy pusulasının karşısında akp'ye oy verirler. çünkü kimse onların oy pusulasındaki tercihini tespit edemez. orası özgürce kendini ifade edebileceğin yerdir. orası evrenin başka bir boyutudur. ordan çıkar akp'ye evet damgası basılmış pusulanın içinde durduğu zarfı, yani suç unsurunu, yani materyalize olmuş "yüce önder atatürk diktatörlüğü düşmanlığın"ı sandığa atar ve kendini ifade etmenin rahatlığıyla seçim bürosundan çıkarak tekrar boyut değiştirirsin. artık orduya sadakat tekrardan şerefindir. bayırlarda meydanlarda ordan oraya koşuşturan ulusalcı sürülerine katılır, derbeder rüzgarları yüzünde hisseder, seçimi akp'nin kazanmış olması gerektiğini işaret eden yıldızların altında yatar ve bir kemalizm rüyasına/kâbusuna daha hoşgelirsin. ama ne yaparsan yap, asla köyün delisi olmamalısın. asla sistem açık açık çökmedikçe muhalif takılıp kendini yakma.. bu işin raconu budur.
peki ben niye mi açık açık akp'yi savunuyorum. yalancıların en büyük yalanlarını söylemek için ele geçirdikleri o onuncu köy var ya, oranın delisi benim çünkü aq..
değişik bir önerme. aynı önerme ile yola çıkarsak, herkes sabri sarıoğlu'nu eleştirir ama o hep sahada formasını giyer. peki bu sabri'yi ne kadar iyi bir futbolcu yapar?
herkes verdi ben de vereyim bari aman boşver zihniyetidir. sürü psikolojisiyle, aslında içinden gelmeden yaptığı eleştiriler birleşir akp ye evet der ve işte sonuç.
o değil de arkadaş, '' ben akp'ye oy verdim'' diyen bir kişi bulmak bile zorken, bu kadar oy nereden çıkıyor anlamadım gitti. yoksa oy verenler benden kaçıyor olabilir mi? bak kafama takıldı şimdi. uyuyamam kesin bu gece.
öncelikle eleştiriyi bi ayıralım yahu.her yapılan eleştiri aynı değil ki.çoğu kendini bilmeyen, mercimek kadar beynini akşam kendini hayvan gibi düzecek kocasına pişirenlerin, gözlerini kapatıp bomboş allah ne verdiyse gidenlerin ve kafalarındaki modern başörtüden! beyninlerinin ne kadar olduğu belli olmayanların yaptığı eleştiri farklı.bunların kimisi akp'nin dağıttığı kömürden undan bulgurdan, kimisi kampüse rahat girememekten, kimisi de bir işini tanıdığı dayısı ile hallettiremediği için eleştirirler akp'yi.bu olumlu eleştiridir.çünkü mevcut akp ileride bu fireleri vermemeye gayret edecektir.
gelelim işin öteki tarafına.
gözleri kapalı bile olsa neyi nasıl olabildiğini sezebilen ve geçmişini geleceğiyle beraber görebilenlerin eleştirisi, bu sistemi başa getirip de ülkenin anasını ağlatanlara, aynı zamanda anasını alıp hala gitmeyen, pardon gönderilmeyenleredir.bu da olumludur.orda burda hava atıpta''akp gene götürüyo'' diyenlere kapak kıvamında ithaf ediyorum yazımı.
iktidara gelmenin bir yöntemi olabilir taktik strateji yani *
yakında baykal ve müritleri sırf iktidara gelmek için halka "bize küfredin, sövün, eleştirin" diye sesleneceklerini umuyorum...
