2008 yılından beri sabırsızlıkla beklediğim " heritage " isimli albüm. the devils orchard parçası 26 temmuzda internet ortamında yayınlanmıştır. ayrıca albümde steven wilson ile çalışmış olmaları da beni ayrı bir heyecana soktu. çok başarılı olacağına eminim.
opeth diskografisinin büyük ihtimalle en nefret edilecek, en kötü albümü. 1 kez dinledim ve direkt soğudum ve ki ben bu gruba deli gibi hayrandım. artık gerisini siz düşünün. adamların içine popçu kaçmış.
şimdi, nasıl anlatayım ki ulan böyle bi albümü? öncelikle brutalci arkadaşları kötü bir albüm bekliyor, sert seven arkadaşları da dışarı alalım.
opeth tam da benim istediğim yerlere doğru kaymış, çok daha atmosferik ögeler var içerisinde, yer yer jazz çaldıklarını görüyoruz ve vay babanın kemiğine diyoruz. martin mendez in bas gitar tonunda bir değişiklik söz konusu sanki, daha ıslak, biraz daha punchy, daha teknik bir çalımdan da söz edebiliriz. davuldan da harika partisyonlar duydum kendimce.
eskiye dair hiç mi bir şey yok? elbet var, bizi çok güzel iki outro bekliyor, bilen bilir, şarkıların ortasına ya da bitişine yandım allah dedirten melodiler, kısımlar eklemeye bayılır bu adam(lar).
ilk dinlememden sonra albümün en iyisinin folklore olduğunu düşündüğüm yeni opeth albümü. lakin babaların (bkz: dream theater) yeni albümüyle ne kadar süre kafa kafaya gidebilirler bilemiyorum. bende adtoe'nin ilk dinlemesinde oluşan etki heritage da oluşmadı açıkçası. aslında yaptığım çok yanlış bir hareket. karşılaştırmak yerine güzelliklerini aramalı insan albümün. siz benim hatama düşmeyin diye uyarıyorum, onunla bununla karşılaştırmadan albümün içindeki cevherleri keşfedin. her albümün dinleneceği bir ruh hali vardır, heritage ınkini de yakında tutturacağımdır.
açılış ve kapanış şarkısı enstrümental olan opeth albümü. çıkış tarihine kadar dayanamayıp dinlediğimdir. albümün her yerinde mikael brutal yapacak diye bekledik ama olmadı. the devils orchard da görmüştük nasıl da progressive olduklarını, şaşırmadık, albümü sevdik. mikael ** 'ben 70' s rock severim, siz de sevin ulen!' çıkışı yaptı bize, biz de kırmadık. şahsi olarak dream theater' a benzettim kimi yerleri *. bunun dışında bazı yerlerde jazz metal diye bir şeyler okudum, yapmayın etmeyin, yoksa biricik opeth' imiz kategorizasyon hastalığına mı tutulmuş?
martin axenrot albüme yakışmış, hem de çok. hala martin lopez diye ağlayanlar bu albümle susacaklar galiba.
heritage, silhouette gibilerinden birşey olmuş, açılış şarkısı olmaya uygun.
slither, favorilerimden bir şarkı. fredrik akesson, saygılar abi. geçmişten esintiler buldum kendilerinde, tekrar tekrar dinlenesi.
nepenthe, canlı performansında joakim svalberg abimizin gayet yardırdığını gördüğümüz şarkı. per wiberg ayrı bir hava katmıştı gruba fakat svalberg de iyi gitmiş. ayrıca ilk dinlediğimde bayıldığım, nedense ikinci dinleyişimde sıradan gelen şarkı oldu kendisi.* haxprocess, hoşlandık söylenecek pek söz yok.
famine, karanlık bir hava var başlarda. hadi bir brutal vokal dedik gelmeyeceğini bile bile, fakat sonra şarkı sakinledi bir duruldu heves- kursak kombinasyonu. ama sonra hoşa gitti, sevildi, fredrik akesson ve axenrot hareketlendi güzel oldu. kimi yeri hafif kimi yeri gaz, hoş bir şarkı.
folklore, çok iyi bir şarkı. albümün öne çıkanlarından. (bkz: #13044897) gibi birşey demişim fakat tekrar dinleyince kafamı duvarlara vurdum nasıl düşündüm böyle diye.
marrow of the earth, 2. enstrumental şarkıdır. dream theaterdan beklediğimiz enstrumentalin gelmemesi üzerine tanrının bir özür dileme yöntemi olarak kabul edilebilir. kapanış şarkısı olabilecek en iyi şarkıdır, dinlendiricidir.
genel olarak beğendiğim albümdür. mikael akerfeldtin sesi oldukça herşeyin güzel olduğunu kanıtlar niteliktedir. dream theaterla kapışır mı, kapışamaz tabi, bir opethian olarak üzülerek söylüyorum. artık önünde yepyeni bir yol var grubumuzun, güzel de bir yola benziyor, hadi hayırlısı.
öyle bir grup gösterin ki ilk albümünden son albümüne kadar kendini muazzam geliştirmiş bir vokaliste sahip olsun sorusuna verilecek cevaplardan biridir heritage şaheserini yaratmış opeth. mikael'in (mitolojik bir varlık : yarı insan-yarı tanrı) tanrı sesli yorumuna hiçbir şey demeden direk bir dk. saygı duruşu yapıp albüme geçmek yeterli olacaktır.
öncelikle bir tane şarkısı bile yoktur ki vasat kelimesi ile aynı cümlede falan kullanılmak gibi bir terbiyesizlikle karşılaşsın. enstrumental parçada eline çok az grubun su dökeceği bu güzide grubun bu albümdeki heritage ve marrof of the earth'ü öyle bir yazmışlar ki, birinin başta birinin sonda olmasını çok iyi anlıyorsunuz size hissettirdikleri ile.
bana kalırsa en deneysel çalışması bu albümün, nepenthe ve famine'dir. bu ikisini dinleyip de camel'ı hatırlamayacak insan, progressive metal dinliyorum demesin zaten.
yine bana kalırsa albümün en iyi iki parçası i feel the dark ile folklore'dur. ismini anmadığım parçaları sırf anmadım diye sakın "vasatmış demekki onlar" diye bir cümleye yerleştirmeyin, anti klişe timini çağırttırtırtırtmayın.
sözün özü, sözlerini anlayarak, bestelerini her zamanki gibi ruha işleyerek dinlenilmesi gereken bir albüm yaratılmıştır. heritage'e açıkçası çok önyargılı bakıyordum. böylesine uçuk ve farklı bir albüm gelince kendimden bir kez daha nefret edip opeth'e bir kez daha taptım ve kendisinden af diledim.
her anını değil ama çoğu anını sevdiğim albüm. metalin yılmaz savunucusu olmadığım ve her türlü deneyselliğe açık olduğum için, albüme daha baştan "davayı sattılar" tarzı bir önyargıyla yaklaşacak değilim. çok sevdiğim bir grubun tarz değiştirmesi beni üzmez. milyonlarca grup var zaten. güzel müzik, güzel müziktir. kulak vermeli.
el yapımı gitarları olan gibson'un şu an heritage'in üretildiği kasabadaki fabrikayı kapatmasıyla işsiz kalan gibson ustaları bu adla gitar üretmeye başlamıştır.
opeth in lideri mikael akerfeldt zaten böyle bir albümün geleceğini, artık metal müzik yapmayacağını söyleyerek ve üstüne bloodbath i tekrar peter tagtgren e bırakarak belli etmişti. albüm ise yılların birikimi ve deep purple gibi köklere hayranlığı aynı anda harmanlamayı mükemmel kotaran opeth in bir başyapıtı niteliğinde. ve kesinlikle opeth kokuyor.