prenses olduğuna inandırılır.bu minik kıza ailesi tarafından yapılan bu algı operasyonu, onun bilinçaltına öyle bir işler ki cidden kendisini öyle zanneder.
+++++++++
peki bu neye yol açar?
bu yüzden kusurlarla dolu dış görünüşüne, edebiyat ve felsefeden bir haber aklına bakmadan bir tanrıça egosuna sahiptir.
yine buna paralel çokça yurdum erkeğinin kalbini kırar. ''çünkü o adeta brad pitt'leri, tom cruise'ları mr.grey'leri hak ediyordur''
komik gelecek lakin genç kızlığının ilk yıllarını yalnız geçirir bu yüzden.inanmayan varsa bu egosu büyük tipleri bir düşünsün.
21-22 ye kadar genç kızlığının ilk 4-5 yılını kısa flörtlerle geçirir lakin yalnızdır.
++++++++++++++++++++++++
burada yavaştan anlamaya başlar! ''ulan cidden kusursuz değil miyim? ''hadise prenses şarkısını bir kere daha dinler''
neyse efenim o'dur budur derken o müthiş egosu kırılır. to victory.
daha sonra kusursuz erkekten vaz mı geçer?tabi hayır.
bu sefer de ''selen, taş gibi çocukla çıkıyor benim ne eksiğim var'' diye düşünür.lakin bu evresi kısa sürer.
bir kaç ay içinde tekrar ve tekrar gerçekler onun aynası olur.
işte bu durumdan sonra zeki ve sempatik bir erkeğe şans verir.
(ilk adam akıllı ilişkisi olduğundan bağlanır aşık olur)
ilişkisi şu veya bu şekilde biterse artık arınmıştır.
kendisini üstün görmeyi bırakmış ve halkın arasına karışmıştır.
22-23 yaşında açar iki tane kitap okur.film izler.biraz rock dinlemeye başlar.
yani hayat sike sike adam eder bunları.demem o'dur ki; keşke en baştan bunların farkında olmasını sağlayacak eğitimli bir ailesi olsa da, onu eğitimli zeki bilgili olarak yetiştirseler.
Bu tespitin çarpıcı bir örneğine şahit oldum ben. Şişman çirkin ve son derece gerizekalı bir bayan arkaşımla havadan sudan konuşurken laf lafı açtı ya siz b ile sevgilisiniz galiba dedim. Benim bunu söylemem üzerine kız çok bozuldu ben anlamadım tabi o anda sonradan haberini aldım ki benim bu tarz bir yakıştırmama çok bozulmuş hanım abla. Nasıl böyle birşey olabilirmiş. Neyse efendim sonra bu B şahsiyeti bu olaydan yarım dönem sonra hollandaya erasmusa gitti ve orada lucy isimli bir fransız kızla tutkuku bir aşk yaşadı. Kız diyorum ama ben bu kadar güzel kusursuz bir yaratık görmedim dostlar hayatımda hani bir içim su derler ya öyle cidden ve bu fransız abla fransanın çok prestijli bir üniversitesinde hukuk okumakta. Sözün özü ulan çirkin türk kızı sendeki bu egonun onda biri şu taş bebek fransızda yokmuş.
--spoiler--
Ancak mesela evleneceği erkeği tarif etmesini istediğimizde ortaya Kıvanç Tatlıtuğ, ilber Ortaylı ve Ali Ağaoğlu kırması bir şey çıkıyor
--spoiler--
you go girl! diyerek desteklediğim insan kişisidir, bu kızcağımızı niçin eleştiriliyor anlayabilmiş değilim. arkadaşlar, cinsiyet gözetmeksizin hepiniz ayrı ayrı güzel şeyler(size kendinizi iyi hissettirecek insanlar/yerler/durumlar) hakediyorsunuz. benliğinizi bu kadar hiçe saymayın, yerle yeksan olmasın o enerjiler. hadi size benden cuma kıyağı!