Her şey olmasada çoğu şeyin anlamsız olması düşüncesine; yakınlarımızdan birini ebediyete uğurladığımızda ya da ölümün soğuk nefesi yüzümüze çarptığında, yakalanırız.
Bazen de bir panik atak krizi yeterli olabiliyor. Psikolojik problemleri de kenara atmamak lazım.
Hayatı daha varoluşçu bir zeminde yaşamaya, biraz da nihilizme göz kırpmaya neden olur.
Her halükarda işin özü budur hep. Sadece batılı tanrı tanımaz felseficeler böyle düşünmez. Doğulu tasavvuf ve islam felsefecileri dahi dünya hayatının basit bir yanılsamadan ve hiçlikten ibaret olduğunu savunur.
Şimdi o can alıcı soru geliyor buraya:
O halde ne bok yemeye geldik bu siktimin dünyasına?
fark edilmesiyle birlikte insanı derin bir boşluğa çeken düşünce. baştan sona anlamsızlıklar bütünlüğü olarak tanımlayabileceğimiz bedenlerimizin, içinde bulunan korkunun daha ağır basması sebebiyle, her yakalanılan fırsatta hayatımızı anlamlaştırmaya çalışarak zamanımızı geçirmeli ve mutlak sonumuz olan hiçliğin gelişini bekleyerek bu işe kendi adımıza son vererek, birer birer çekilmeliyiz.
bugün var, yarın yokuz. benim en çok tutulduğum ise her anını 'mutlu' geçirebilen kişiler, abi adam her şeye her olaya rağmen mutlu kalmaya başarabiliyor bende buna tutuluyorum amk.
Sabahtan beri anırarak gülmekten başka yaptığım şey bunu düşünmek oldu. Her şey harbi çok boş. Ne biliyim o eğleniyor, gülüyor. Sende öyle aslında hayatına devam ediyorsun ama aklına gelince de ergen tumblr kızı triplerine giriyorsun..
nihai anlamda, her şey sona erdiğinde hiçbir şey sonuca varmayacak. Her şey olup bittiğiyle kalacak. kötülük cezasız kalacak. iyilik hak ettiğini alamayacak. şu an bu satırları yazan kişi bile bu düşünceyi başkalarıyla paylaşmış olmanın nihai anlama hiçbir manası olmadığını biliyor. O halde neden kendini yoruyor?