ki gidilecek bir yer yok ve belki de trajik olan bu. bizim aklımızı çelip, ruhumuzu coşturan, kalbimizi kanatlandıran şey bu. of hiç birşey yok ve hiç bir toprak parçası kalbimizden daha büyük değil
2 hafta önce yaptığım eylem. bunca yıldır biriktirdiğim herşeyimi bırakıp gittim. annem gitme dedi kapıdan çıkarken, gideceksen beni de götür dedi. sarıldım öptüm saçlarından. o an anladım sahip olduğum tek varlığın annem olduğunu.
uzaklara gittim. yemin ederim aklımda yine sadece annem vardı. her konuşmamızda ağladı. bende ağladım, ama telefonu kapatınca. gücüm bitmedi, hatta gücüme güç kattım bir hafta boyunca. kendimi tanıdım. allah' ı daha yakından tanıdım. ve çaresizlerin ne durumda olduğunu hayat bizzat kendisi öğretti bana.
umutlarım tükendi sona doğru, işte asıl beklediğim bu umutsuzluğa kapılma isteğiydi. çünkü en tehlikeli insan, kaybedecek birşeyi olmayan insandır. en tehlikelisi oldum biranda tüm ülkenin. bunu şimdi anlıyorum ne yazık ki.
sonra birgün baktım ki kaldığım evin önünde annem. ağlayarak yanıma yaklaşıyor. hayal gibi. o çelik gibi iradem sevgiye yenildi. aldı götürdü beni. yine aynı yere döndüm. meğer dünyayı ortadan kaldırmak benim değil başka bir delinin göreviymiş.
bir keresinde gerçekleştirmeme ramak kalmış istekti. hayatta ilk defa resti çekip otogara gitmiştim. (yaş 21) arkama bile bakmamıştım. tabii yarım saat sürdü ve ardından pişmanlık çöktü üstüme. bir hafta sonra geri döndüm, hiçbir şey olmamış gibi devam etmeye çalıştım.
aşk, koşullar git dese de gitmemektir. bırak dese bırakmamak, vazgeç dese vazgeçmemektir. aşkın kendisi gibi aşık olunan kişinin de bunları demesi nice olmalıdır. gerçek aşktır bu zira.