Kısıtlı imkanlarla yaşam sürüp, eğitimlerinin karşılığını alamayıp, Pek çok şeyin yokluğunu çekmelerine rağmen oynak müzik eşliğinde dans edip kendince eğlenen kübalılar buna örnek gösterilebilir.
asıl soru 2 şık olsaydı önümüzde hayata gelmek istermiydin istemezmiydin kafa karıştırıcı sorun bu hayattaki amaç ne eğer bir amacımız yoksa niye burdayız 60 yılının hepsinden dine inanmak içinmi hayatın tadına varmak için bu bu dünya aslında bizim için cennetmı cehennemi asıl kafa karıştıran şeyler bunlardır kanaatimce hadi hayırlısı.
cümle sonuna babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi eklenebilir.
insanlara kulaklarını kapattığında bunu başarmaları mümkün olan insanlardır. siz hiç gökküşağına gülümseyip kedilere dil çıkaran birinin hayatı sevmediğini düşünür müsünüz?
hayatlarında her zaman sırtını dayayabilecekleri, elini tutabilecekleri birisini bulmuş insanlardır. çünkü herkes bilir ki doğru kişi yanınızdaysa (ister sevgili, ister eş, ister arkadaş olsun) her şeye karşı durabilecek gücünüz vardır.
başkalarının hayatı sevdiğini sandıkları insandır, gülümser ve herkes onu mutlu sanır ama yalnız kaldığında işler öyle değildir bunu da bilen anlayan yoktur.
hayat her haliyle güzeldir. ne olursa olsun kişinin başına ne gelirse gelsin hayatın her zaman iyi bir tarafı vardır. bu tarafı görmeyen insanları için hayat kötüdür. yoksa iyi tarafını gören insan için hayat her zaman iyidir. ve her zaman sevilecek şeydir.
bazı insanlar var hayatında zorluk öekmemiş olmasına rağmen her isteği olmuş olmasına rağmen hayatı sevmiyorlar. o yüzden hayatı sevip yahut sevmemek ''her şeye rağmen'' olarak değil ''bakış açısına göre'' değerlendirip ve o şekilde düşünüp yaşamak hayatatan zevkalmak anlamındadır.
kendini seven insanlardır. bencillik türünden bir sevme değildir bu. başkalarını sevmek de kendinizi sevmekten geçer. inanın ki bunu denerseniz hem kendinizle hem de insanlarla daha bir barışık olacaksınız.
bir de bunun aksi var ki o aslında daha hastalılı bir durum ama açıklayayım:
sizden başka herkesin hafif uçmuş olduğunu ve sizin onları o şekilde kabul ettiğinizi o şekilde sevdiğinizi düşünün. düşünün ki tam normal değiller. he diyin geçin.
uyandığında yeni bir güne başlamanın sevincini içinde barındıran, bulunduğu anın bir daha yaşayamayacağının farkında olan, her şekilde mutlu olmayı bilen, hayata sıkıca tutunmuş insanlardır.
hayat dediğimiz şey -nehir misali- akıyor. bu sular iyi de kötü de olsa akıyor. yani bu nehirde her daim ıslanıyoruz. bazen bu ıslaklık bizi kızdırır, hüzünlendirir, durgunlaştırır, sevindirir... her şeye rağmen yaşıyoruzdur. hayatın hep güldürdüğü nerde görülmüş, üzüleceğiz ki yaşam balansı yerine gelsin. sevineceğiz ki yaşama zevkini yitirmeyelim. bu bünyeler her duyguya aç. yaşadıkça gelişir, hayatın zevki çıkar. dediğim şu; böyle bünyeler bunları çözmüştür. her şeye rağmen hayata pozitif bakmaya çalışırlar, hayatı severler.
Hacdan gelen amcayla yaptığımız epi topu 2 dakikalık sohbet sonrası ertesi gün size zemzem suyu ve kocaman bir avuç hurmayla gelmesi veya sırf torununu görmek için mersinden istanbula gelen teyzenin utana sıkıla yanıma yaklaşarak evladım cezeryeden bahsetmiştik bikaç ay önce, umarım seversin diye uzatılan cezerye paketine yerin dibine girmek insanlığımdan utanmak diyorum ben fakat o mümtaz şahsiyetler için eminim hiç önemli şeyler değil bunlar. Gördüm gözlerini sözlük çok mutlular. Verirken hediyelere boğulmuş doğum günü çocuğu kıvamındaydılar. Alırken ise ben... çok utandım be sözlük. noluyoruz ya dedim. amca teyze napıyosun sen. neden yapıyosun. hiç mi aklından çıkmadı. nasıl unutmadın nasıl yer etti zihninde. ne önemi vardı. siz insansanız biz neyiz.