Allah ömür verirse 25-30 yıl sonra eşimle yapmak istediğimdir. Yüksek bir noktadan arsa alıp oraya 1+1 tarzı ev yapıp doğayla içiçe ve huzur dolu bir yaşam sürmektir. Televizyonsuz, aşk dolu, kuzine sobalı, kitap dolu, ibadet eksenli, bazen mangal yapıp güzel bir son zamanlar. Yıllardır aklımda bu plan. Nasip herşey.
En azından istanbuldan uzaklaştım çanakkaledeyim bu şehir çok huzurlu küçük ve sakin bir yer gerçekten sevdim herşeyden uzak değilim ama daha sakin bir hayatım var.
samimi olarak isteyen ve meslek sahibi olan kişiler için çok da zor olmayan bir eylemdir. karadeniz bölgesinde çoğu cennet gibi köy sadece yaşlıları barındırmaktadır. isteyen kişi çok ucuza buralarda ev sahibi olabilir. hiç olmazsa yazın tatilini burada herkesten uzakta geçirebilir. kişi memursa bu daha da kolaydır ankara'nın doğusundaki çoğu yemyeşil ilçemiz de köyden farksızdır. sessizdir. buralarda yaşanılabilir. velhasıl istek samimi ise çok kolaydır.
her daraldığım zaman kurduğum hayal. önce sahibinden com adlı siteye girip güney sahillerinden fazla bilinmedik yerlerden birisinde ev bakarım. "satıcam malı mülkü gidicem güneye" modundayımdır. istanbul'da ki mal mülk ile güneyde neler yapılacağını araştırırım. kafa dağıtıcı bir durumdur.
bu arada ev almayın. arsa alıp celik konstruksiyon anahtar teslimi villa yaptırın. hem daha ucuz hem de hayalinizdeki evi elde edersiniz. ben hisarönü'ne yerleşicem. kafa dinlemek için birebir.
günümüz dünya düzeninin deniz kenarında villa satmak için ortaya çıkardığı düşünce. çok parası olnalar haricinde nadiren uygulamaya sokulabilecek davranış.
hadi anlatayım biraz:
böyle işlek olmayan bir yolun üzerinde olacak ev... arka tarafı orman olcak. belki ormanın içinde güzel bir iki göl... canın sıkıldıkça gidip doya doya seyredebileceğin göller. ama ev öyle dağın başında ıssız bir yerde olmayacak. en yakın komşun 1-2 km uzakta olacak.
evin yanında küçük bir ahır. içinde 2-3 tane at olsa yeter... araba yok! eğer bir yere gitmek istersen ata bin git. canın sıkıldıkça dolaş...
sabah kalktığınızda kuş cıvıltılatıyla uyanacaksınız. perdeleri bir açacaksınız, güneş gözlerinizi dolduracak. tabi uzakta yaşıyorsunuz diye hayattan tamamen kopmak yok... eve bir bilgisayar falan alıp her sabah ne olmuş ne bitmiş diye günün haberlerine bakacaksınız... kahvaltınızı da yaptıktan sonra gün sizin. buyrun efendim isterseniz at koşturun.*
hayat kavgasından yorulmuş insanın ruhunu uzun süreli tatile çıkarma isteğidir. büyükşehirlerin kalabalığından, programlanmış robotlar gibi çalışmaktan, insanların bitmez bilmek isteklerinden uzaklaşıp sakin bir hayat sürmek hangimizin isteği değildir ki zaman zaman. kimimiz için bir sahil kenarı, kimimiz için bir dağ başı ama hepimiz isteriz sessiz bir yerde bir süre yaşamak.
her şeyden herkesten sıkılmış insan isteğidir. eğer gerçekten istiyorsa bunu istemekle kalmaz bunun için çabalar ve doğru zamanın gelmesini bekler insan. *
herkesin düşündüğü hayallerin başında gelir. bir sahil kasabası, bahçesinde domates biber yetişen denize sıfır müstakil bir ev, sadece sen olduğun için seninle olan bir eş*, eski sürekli tamir gereken beyaz üzerine mavi çizgileri olan bir tekne ve uludağ sözlük*.
bulutların üzerinde umuttan penceresi olan, yıldızlara yakın, masmavi gökyüzüyle kardeş bir mekanda olmak güzel olmaz mıydı?
ya da masmavi okyanusun ortasında, çarşaf gibi durgun ve sessiz, sadece dalgaların, tatlı tatlı esen meltemin kokusu ve sesi uğuldasa kulaklarımda.. gözlerim ve ruhum dinlese onların çaldığı müzikle..
bir zaman makinası olsa; eski çağlarda yolculuk yapsam, güzel olmaz mıydı?
bir gül bahçesinde rengarenk güllerin arasında dolaşmak, yemyeşil kırlarda gezinmek, sakin sakin yağan yağmur altında rahmetlere dönüşmek güzel olmaz mıydı?