her canlı ölümü tadacaktır ifadesiyle ilk anda çelişki taşıyormuş gibi görünen ama gerçek, inanılmaz bir keşif. her şeyin ölümsüz olmasıdır.
şimdi önce şunu bi tespit edelim: "her şeyin bir ruhu vardır". önce bunu bi anlayalım.
her şeyin ruhunun olması, mesela insanın bir ruhu var demektir.
aynı zamanda hayvanların da ruhu vardır.
aynı zamanda bitkilerin de ruhu vardır, hissederler. bizimkiler gibi bire bir duyguları olmasa da, sakince de olsa, mesela kafayı güneşe doğru çevirirler. ya da klasik müzik dinleyen bitkiler iyi gelişirken, gürültülü ya da kalabalık ortamlarda bitkiler daha az gelişebilmektedir.
dünyanın bir ruhu vardır. çünkü üzerinde yaşam, hareket vardır. hareket varsa da mutlaka bir ruh söz konusudur. ancak hareketsiz, ruhu olmadığı manasına gelmez.
tüm gök cisimlerinin ruhu vardır çünkü hareket halindedirler.
yaşayan fikir akımlarının da ruhu vardır, çünkü "şey" kategorisine girerler ve "yaşadıkları" için, bu bizim yaşantımıza benzemese de bir ruhlarının olduğu anlaşılabilir.
dolayısıyla gördüğümüz veya göremediğimiz her "şey", bir ruha sahiptir.
ruh ölümsüzdür. ruhun ölmesi gibi bir şey söz konusu değildir. ancak ruh, dönüşebilir, boyut değiştirebilir.
her şeyin bir ruhu olduğuna göre, ve ruh da ölümsüz olduğuna göre, dolayısıyla herşey ölümsüzdür.
peki o zaman "her canlı ölümü tadacaktır" nedir. işte işin can alıcı noktası. dikkat ederseniz ölümü "tadacaktır" diyor, ölecektir demiyor. ancak "öldürmeyeceksin" ayetlerinde olduğu gibi "öldürmek" söz konusudur. o halde şöyle bir şey var: "öldürmek" varsa, "ölmek" neden yoktur. işte bir can alıcı soru daha. işte sen onu öldürüyorsun, ancak onun "ruhu" ölmüyor. çünkü ruhu öldürmüyorsun. bir insanı veya hayvanı öldürdüğünde, onun bedeni ölüyor, ancak ruhu, sadece o ölümü "bir tadımlık" tadıyor. sonrasında dönüşüyor veya değişiyor.
en uç örnekteyse, tüm ruhlar tek bir ruhtan geliyor ve ölümsüzlük de oradan kalmadır. her insanda bir bilinç var ve bu bilinç de her insanın kendini farklı hissetmesini sağlıyor. ancak; neden bu bilinç var, eskiden yoktu diye düşünürseniz felsefi olarak yanıtını bulamazsınız. ancak burada bu sorunun yanıtı verilmektedir. aslında tek bir bilinç, yani ruh var ve bu bilinç bölünerek bir çok kola ayrılmıştır. dolayısıyla aslında hepimiz, insanlar, hayvanlar, bitkiler, gök cisimleri, gök katları, bir bütünün parçası.
insan dua ettiğinde, aslında parçası olduğu bütünden bir dilekte bulunmuş olur. yani insan dua ettiğinde, aslında kendisinden bir şeyler istemiştir. ancak bir yaratıcı vardır ve o ayrıca bizden ayrıdır, ancak bizler yine de onun parçaları olarak onu oluşturuyoruz. bizden hem ayrı gibi durur ama hem de o bizizdir.
bu yüzden bu dünyadaki her şey, sen kendin, herhangi bir insan, bir hayvan, veya bitki, veya bir dere, senle manevi olarak eşit şartlardadır. fiziksel olarak o bir bitkidir ve senin için yaratılmıştır, ancak manevi olarak onun da bir ruhu vardır ve sana eşit derecede kutsaldır.
bu anlatılanın bir kısmı budizmde, bir kısmı hinduizmde var olan bir felsefeyle örtüşüyor. ancak yine de islam en güzeli ve en garantisi.