asmadan önce beni, bana o bilmediğim ku$ları anlatın
onları anlatin, o kımıltısız, ha$arı gözlü ku$ları
tütsülü tüylerini.. yasaklanan alevi kanat çırpı$larını
ve gerekirse bana uçmayı öğretin
ya da uçan ku$lar gibi onurlu ölmeyi..
lise defterlerimi dilerim idam etmezsiniz
üniversite kimlik kartımı.. dostlarımı, pasomu
dilerim erdeme de kıymazsınız, hırpalamazsınız
o.. o tatlı, uysal, ukala çocugu !.
bu $ehirde doğmu$um, ötesini bilmem
be$ikta$'ta büyümü$üm iki büklüm/vapurlarda
sürünmü$üm
boynuma, civanım, kokusunu sürmü$ sirkli kızlar ve bir de
kız kulesi
eh i$te, gençlik hevesi
yılları örekelerde örümceklendirmi$im..
nerede kalmı$tık
oradan ağlayalım halimize
burgaz'dan ceset bir rüzgar geliyor/çatal bıçak takımı
adalar
her yanımda medyum duyular, mevleviler gibi özlemle dönen odalar
pencereler - ki çocukluğumdan beri açıktır
mutfak önleri.. sofralar.. soluk soluğa sofalar
ekmek bayattır, tuz ıslak, tencereler ayaz
hayat bu be..bembeyaz bir ölünün açık mavi gözleriydi
boğaz
erkete bir boğa dili gibiydi galata kulesi ve dibinde yılan
yuvası
"abi, bir dilim kuru lokmanın davası.."
"inanma ceketim, inanma..", pu$tlar bu yalanı her bahar
söyler!.
artık bir telefon : "alo! ben iyiyim anne, vallahi iyiyim,
sen nasılsın, dert etme kendine, yine doğurursun,
yine büyütürsün, yine asılır
her $airin infazı kalem tutmasıyla yazılır!
sen babama selam söyle.. de ki : dü$ümde gördüm
romatizma ağrıları bu kı$a doğru dinecek..
biliyorum anne, biliyorum, biraz daha böyle konu$ursam
yüreğine inecek, ama ne yazık ki durmuyor dilim
aslını sorarsan, dün geceden beri iyi değilim.."
nerede kalmı$tık
oradan ağlayalım halimize
kafka'dan öğrendim - $ekil deği$tirebiliyordu ya$amak
ve sait'ten öğrendim bu $ehrin cenazesi bile büyüktü
varlığımı her yeni kadının saçlarında taramı$tım
o oğlak sevgilimi aramı$tım asırlarca her tarafta
her paragrafta
$iirim, sırtımdan dü$meyen sarı$ın bir yüktü..
spermlerimi sözcüklere verdim/ölünce de uyak bulacağım
a$ka
ve en ba$ta anlamlı olmak var ya anlamlı olmak
anlamın altında dürülen ilmik, kırılan hamur gibi çoğalmak
ve ta$mak suya, suça, engine, soya, tanrının dizi dibine
orada ba$lıyor sevdalı kavgaların hükmü i$te!
bir pazartesiydi - uyanmı$tım..
ba$ucumdaydı her türlü sevincim
ve masmaviydi gökyüzünden sarkan ı$ıklar
masmaviydi yeryüzünden yükselen buhar
ve yine masmaviydi gün, günün içinde üreyerek ko$u$an
çocuklar..
bende ise zaman zaman çığ tutan ruhumun
bataklıklarında sürülerce, senelerce süren yorgunluğum!.
okudum okumasına da
adam olmak varmı$ ölümün süt gelmez göğüslerinde
nedir beni insansız bırakacağı söylenen o incecik ip
yoksa azrailin kirpiği mi bu
yoksa $eytanın sünnetsiz penisi..
nedir onu bu kadar görkemli gösteren, böyle acayip!.
her mevsimde elbette birinin gitmesi gerekiyor birileri için
karde$lerim! sizler de gideceğiniz mevsimi $imdiden seçin!.
nerede kalmı$tık
oradan ağlayalım halimize
daracık bir sokağın darağacı sessizliğinin altındadır bizim
evimiz
ah$aptır, ahbaptır gelip geçen yabancı, yalancı bulutlara
bir ressamın fırçasında: annemin camdan uzanmı$ kafası
babamın e$ikten girerkenki donuk ya$lılığı
kızkarde$im ergenliğini verir aynalarda yanaklarına
abim i$tedir, i$te, üç be$ kuru$un dalaverası..
doğumla ölümün arası
topu topu bir sava$ parçası
sahi, kaç kilometreydi ya$antım/ kaç litre hava çektim
ciğerlerime
ve kaç litre ya$ döktüm
yüzölçümü neydi yüzümün
para birimi duygularımın ve bayrağı dü$üncelerimin
yüreğimin dini neydi/ nasıl bir yönetim $ekliydi bedenim!
dini telkinin fani bir tilkiyi çağrı$tıran ses benzerliği
sanki tabutumun ardında bin martının o $ahane beraberliği
asmadan önce beni
bana o bilmediğim ku$ları anlatın, ku$ları! onları anlatın
sonra, dilerseniz asın kırk kere üstüste de
le$imi bir kuyunun karanlık çıplaklığına atın!.
Bu akşam durmadan ama durmadan aklıma gelen dizelerin oluşturduğu küçük iskender şiiri. Özellikle şurası: "Nerede kalmıştık, oradan ağlayalim halimize." Çık hayatımdan küçük iskender..