hayat denilen olgu tecrübelerden ibarettir diye tam bir görmüş-geçirmiş-yemiş-yutmuş edasıyla söze başlamak midemi bulandırsa da, kusmadan bu yazıyı tamamlamayı umud ediyorum...
hayat, tanrı, karma, adına hangi kadim ya da postmodern sözcük karmaşasını koyarsan koy, işte o herşeye kadir olan ve bir türlü varlığını ispat edemeden kendisine yanıp tutuştuğumuz varlık bizi sürekli birşeylerle imtihan etmekte, bazen parayla, bazen parasızlıkla, hastalıkta sağlıkta, ölümde ve yaşamda, yalnızlıkta ve sarhoşlukta... gizemlerle dolu bir oyun sahasından farksız bir dünyada çeşitli imtihanlara tabii tutuluyoruz -ki bunların çoğu insan kuruntusu olsa da işin içinde bir mistisizm elbette var/lığını hissediyorum- durmadan ve her imtihandan geçtiğimizde, renkli karakterlere ve konuya sahip, elbette bambaşka üsluplarda yazılmış öykülere sahip oluyoruz; kısa, çerezlik, yatmadan önce onbeş dakika -son bir sigaranın yanında- okuyup kitabın kapağını "aklımız geri kalan öykülerde kalmayacak" rahatlığıyla kapattığımız öykülere... insan hayatı hiç bir zaman roman olmamalı, biyografilere ve biyografilerle bir insanın hayatını basitleştirenlere gıcık oluyorum; oysa hayatın çekiciliği kısa, ayrıntılara boğulmuş ilginç öykülerde saklı, ve bir hayat boyunca kazanılmış başarıları ya da sürmüş aşkları biyografi diye bize yutturmaya çalışanları lanetliyorum... öyküler güzeldir, ne roman kadar uzun, ne de şiir kadar kısa... kısa bir sherlock holmes macerasını hiç bir agatha christi romanıyla değişmem...
yaşadığımız parlak ciltli ve kalın yapraklı bir roman değil, saman kağıda basılmış kısa öykülerden oluşan bir arşiv, her sayfasında bambaşka serüvenlerin bulunduğu büyülü bir öykü arşivi... ve bir gün elbette baharın her yıl geldiği gibi konu aşka geliverir ve istediğimiz kadar aşk hakkında atıp tutalım, ahkam keselim, "çok bilmişlerin kaderidir yanılmak" misali karşımıza birisi çıkar ve bütün bildiklerimizi unutmak, bütün inançlarımızı değiştirmek zorunda kalırız; her ölümlü bir gün aşk ile imtihan edilir, bambaşka üsluba sahip bir öykünün içinde buluveririz kendimizi ve macera bittiğinde bir daha hiç bir öykü eskisi gibi olmaz...