biz her zaman vatan, millet demeyiz
doldurur ömrümüzün çoğunu
elbet kendi işlerimiz
kentlerde, köylerde iyi, doğru oldukça
ne bezginiz, ne yorgun
çalışır, kazanırız
önümüzde kağıtlar, ardında bir pulluğun.
geçip gider ömürler hiç farkına varmadan
yanıp söner kendi ışığımız:
gün olur mutluluklarda yüzer,
gün olur bunalırız.
bizim tek tek bunalmamız, çöküntümüz, geçici!
düşünürüz bir biz miyiz dünyada,
öyleleri var ki!
bezginlik, bunalmak
insan mıyız, giderilir çalıştıkça.
ancak en büyük acı:
vatan
bir tehlike karşısında kalırsa.
değil şehitlerimiz, atalarımı değil,
bilir küçük çocuklar:
para pul, sağlık, sevinç
ana-vatan yorgunsa, bir tehlike karşısında
değeri olur mu hiç?
bir tehlike karşısında
milletçe
önce vatan.
işimizi bırakarak bir yana
bir koşu geliriz
köyden, kentten.
umutlu, güçlü
çıkışı gibi gemiden
ata'nın samsun'a
bir koşu geliriz
anamızın baş ucuna.
ana, deriz, yanındayız, derdin ne söyle!
rahatlar ana-vatan
bizi böyle el ele
karşısında görünce.
çünkü biz biliriz bir çağ değil atatürk,
çağlardır.
tarihlerden geldi kan, kurtardı vatanı,
geçti o'ndan, bizde de vardır.
biz her zaman elbet böyle değiliz,
her zaman yok elbet aklımızda vatan.
çalışırken her birimiz
kendi işinde gücünde,
bir kasırga kopabilir öteden.
ama unuttuk mu, nasıl unutur insan?
bırakılır işler bir yana,
birleşir eski güçte ellerimiz:
parlar yanan ışıklar gönlümüzde ata'dan.
çünkü biz tek tek biliriz
biz neyiz ki, bir gelip geçici
ancak bir çağ, bir zaman.
okuduk, gördük:
en büyük sevincimiz atatürk
bir o var, bir o:
her çağ, her zaman.