aynı zamanda vatanında yaşayan insanların analarından çıkan sütü emebilmelerine vesile olmuştur.. aksi taktirde, o sütü emmek için ingilizlerle, fransızlarla, justin bieberlarla mücadele etmek zorunda kalacaktı bu millet..
yer yer demokratik olmayan hareketlerini tespit eden güruhun diktatör diyecek kadar saçmalamaya başladığı liderdir. Düşman kuvvetleri meclisin 200km yakınına geldiğinden yusuflayıp yasama-yürütme-yargı yetkilerini bu lidere verip "paşam bizi kurtar" demeyi de bilmiştir benzer omurgasızlar. Zaten korkudur böylelerinin omurgalarını kıran. Güçler ayrılığı ilkesini getirmek için çabalayan bu lidere "güç" verip, sonra da diktatör demek; nefis bir kafanın ürünüdür.
belki de diktatör olduğundan değil de devleti yıkılmaktan kurtarıp yeni bir cumhuriyet kurduğu için her yerde heykeli vardır. diktatörlükten değil de halkın sevgisinden dikilmiştir o heykeller.
öldükten sonra heykellerinin hala kendisini seven halk tarafından dikiliyor olması, diktatör olmadığını kanıtlayan liderdir.
bir de öldükten sonra değil heykeli dikilmek, mezarına sıçılacak adamlar vardır ki sadece "köpekleri" tarafından lider olarak görünen bu çobandan bozma adamlar gerçek diktatörlerdir.
mustafa kemal atatürk'tür. he tabi bazı ibnelerin hoşuna gitmez belki ama istatistik araştırması yaptığınızda bahsi geçen heykellerin pek çoğunun ulu önder'in ölümünden sonra dikildiğini görebilirsiniz(göremeyedebilirsiniz zira "görme beyinde gerçekleşir" diyordu ders kitapları).
da şimdi hikâyedeki misal sende bu kuyruk acısı, bende bu evlat acısı oldukça...
bir insanın heykelinin yapılmasındaki amaçın, onu üstün hizmetlerinden ötürü onurlandırmak olduğu göz önüne alınınca bir sürü örneği bulunabilecek liderlerdir. "benim heykelimi yapın/yaptırın ulan" diye milletin tepesine çöküldüğünü mü sanıyor artık akıl yoksunları, bilemem..