(tabi diğer anatolya ve trakya halklarından olanlar da)
bu ülkede herkes şiir! yazar. öyle "her üç kişiden beşi" değil, her 3 kişiden 99'u şairdir! şiir yazmayana kız vermezler. şiir kitabı olmayanı kahvehaneye bile sokmazlar, adamdan saymazlar. bir genç kızın çeyizinin en nadide parçası yazdığı şiir kitaplarıdır. herkes için yapılması sıradan ve "vatan borcu" şeklinde olmazsa olmaz bir görevdir şiir yazmak. velhasıl, bu ülkede şiir yazmak en hafif meşrep iştir. hegel'in sanat disiplinlerinin en üstünü olduğunu iddia ettiği şiir, bu coğrafyada sanatın orospusudur. kimse amatörce beyin ameliyatı yapmaya kalmaz ama herkes şiir! yazar...
hegel, şiir'i sanat disiplinlerinin en üstünü saymıştır, çünkü şiir insan imgeleminin en özgürce kullanılabildiği alandır. diğer sanat disiplinlerinde, özellikle plastik sanatlarda malzeme sanatçı özneyi kısıtlar, ama tamamen soyut nesneler olan sözcüklerin imgeler üzerinden bir ya da daha çok izlek etrafında kurgulanması ile oluşturulan şiir, sözcüklerin ontolojik yapısı gereği sanatçı özneyi en özgür bırakan alandır ve/ama bir eserin sanatsal değer taşımasının en temel özelliği olan özgün biçemi şiir'de kurmak da bir o kadar zordur. çünkü herkesin kullandığı doğal dilin parçası olan sözcüklerden size ait yepyeni bir üst dil kurmak zorundasınızdır öncelikle. bu şiir dili hem özgün hem de etkileyici olmalıdır. arkanızda bulunan, sanat tarihi boyunca denenmiş pek çok yöntem hem size yeni ve özgün dil için üstüne yeni bir tuğla ekleyeceğiniz bir birikim sunarken bir yandan da bu denli çok şeyin denenmişliği sizin özgün biçem kurmanızda, hatta daha ötesi büyük şair olabilme kavgasında yeni bir poetik yol açmanızda işinizi o denli zorlaştırır.
"poeta nascitur, non fit." diye eski bir latin deyişi vardır. yani "şair olunmaz, doğulur." önce doğuştan gelen genetik özelliklerinizin arasında şiir yazabilme yetisi olmalıdır. sonra bu yeteneği büyük bir emekle işlemek gerekir. şiir külliyatını okuyup içselleştirmenin yanında, şiir üzerine kuramsal yazıları/kitapları okumanız gerekir ki kendi özgün biçeminizi kurmanız yolunda kafa yorabilmeniz için donanımınız olsun. sanat tarihini incelemeniz ve şiir'in diğer sanat disiplinleri, özellikle resim sanatı ile arasındaki kuramsal etkileşimlerini bilmeniz gerekir. bunlar da yetmez, şiir dışındaki sanat eserleriyle alımlayıcı özne olarak imgeleminizi beslemeniz gerekir. daha ötesi temel olarak pozitif bilimler ve sosyal bilimler üzerinde bilgi birikimiz olmalıdır. içselleştirilmiş bir politik görüşünüz ve tavrınız olmalı, sanat algınızı ve üretiminizi bu çizgide şekillendirmeniz gerekmektedir. daha da ötesi hayatın çeşitli alanlarında şair özne olarak gelişen algıda seçiciliğiniz ile gene politik bakış açınız üzerinden hayatın sonsuz olaylar kombinasyonları içindeki "insan"ı gözlemeniz ve o "insan"ın şiir düzleminde dili olmanın yollarını didaktizme kaçmadan aramanız gerekmektedir. bütün bunlar yıllara yayılan zorlu ve acılı bir süreçtir. şiir yazmaya başladıktan sonra, önceleri nüve olarak şiirinizde bulunan özgün biçem zamanla gelişir ve olgunlaşır. ardından başka bir sancılı süreç başlar: şiirin asal varlık alanı olan edebiyat dergilerinde şiirlerinizi yayımlatmak...derken uzun yıllar içinde has şiir okurunun, edebiyat dergisi okurunun şiirini bilip tanıdığı bir konuma gelince de şiirlerinizi matbu olarak yayımlarsınız. (gerçi bu da ayrı bir sancılı konu...) yani şiir yazmak ömür boyu sürecek sancılı bir maratonu koşmaya kalkmaktır (şair kendince haklı gerekçelerle şiiri bırakmaya karar vermedikçe...)
oysa bugün herkes şair!..internet, sanayi devriminden sonra insanlık tarihinde en büyük sosyal değişimleri yapan olgu. zamanla daha da belirginleşecek bu etkiler. kitle iletişim araçları içinde en işlevsel kullanım alanına sahip olan internet, bireylerin en özgür şekilde kendilerini ifade etmeleri olanağını sağladı. tabi, her yeni buluş gibi bunun da yan etkileri kaçınılmazdı. şimdi ipini kopartıp klavyesini kapan şair! oluyor. şiirin neliği hakkında iki satır bile okumayıp hiç kafa yormadan, tümceleri alt alta yazıp az biraz da uyak düşürüp yazdığı manzume müsvettelerini şiir zannedip birbirlerine ifşa ediyorlar. hatta adlarının başına "şair bilmem kim", "usta yazar bilmem ne oğlu" kimi sıfatları cömertçe serpiştirip nasıl gülünç durumlara düştüklerinin farkına bile varmıyorlar. sonra, daha doğru dürüst hiçbir dergide ürün yayımlatmadan koşar adım şiir! kitabı çıkartıyorlar; şiir! dinletileri verip eşi dostu davet ediyorlar...oysa kimse amatörce beyin ameliyatı yapmıyor; kimse amatörce takım elbise dikmiyor; kimse amatörce marangozhaneye dalıp sandalye yapmıyor; kimse amatörce avukatlık yapmıyor; oysa kimse...kimse haddini bilmiyor!