her aydının solcu olamayacağı gibi her solcunun komunist olmayacağı bir gerçektir. demokrasi ve özgürlükle, cumhuriyet rejimi yanlısı bir solcu, komunist olmak zorunda değildir. ve pek tabi müslüman ve ibadetini eden bir solcu olmakta mümkündür. zira solcuları dinsiz ve allahsız gibi bir genelleme de tutmak son derece yanlıştır. solculuk komunist olmayı gerektirmez.komunistlik bir tercih meselesidir. solculuk eşitlik, özgürlük, demokrasi, laiklik, paylaşmayı bilen, başkasının malında gözü olmayan, dedikodu ve iki yüzlü davranış göstermeyen bireylerin tutumudur. ve pek tabi dinimizde insanlara özgürlükçü olmalarını, eşitlikçi olmalarını, paylaşmayı sevmelerini, yardımlaşmalarını tavsiye eder ve dedikoducu ile iki yüzlü olmalarını yasaklar. yani tam manasıyla kendisini vazifelerini yerine getiren bir müslüman olarak görüyorsa kişi, o kişi pek tabi solcudur bir bakıma. kişiler için adaleti ve demokrasiyi savunan birisi sosyal adaleti ve sosyal demokrasiyi sağlama çabası içinde olan bir bireydir.
bir burjuva devletinin alenen uyguladığı burjuva siyasetine sol ekini getirmek yanlıştır. sol kemalizm, sol liberalizm gibi kavramları kullanmak, "her solcu komünist değildir." demek, solu gerçek anlamından uzaklaştırmaktan öteye gidemez.
şimdi şu sol-sağ nedir açıklık getirelim. öncelikle her kavram, bir ucu geçmişe bir ucu geleceğe açılan diyalektik bir niteliğe sahiptir. Ancak, bu diyalektik değişim olgusu, kavramın özünde içermediği anlamlara getirilecek şekilde istismar edilmesini haklı göstermez. Siyasal kavramlar olarak sağ ve sol kavramları, başka birçok modern siyasal kavram gibi Fransız Devriminden doğmuştur. fransız devrimi bir burjuva devrimi ve yıkılan da feodalizm olduğu için, krallığın, aristokrasinin ve ruhban sınıfın çıkarlarını savunanlar mecliste başkanın sağında kalan sıralarda, bunlara karşı çıkanlar ise soldaki sıralarda oturuyorlardı. evet o zamanlar şimdinin burjuvası, feodale göre soldu. Böylece eski düzene karşı tavrın meclis oturma düzeniyle ilişkilenmesi sonucu sağ ve sol kavramları doğdu. Döneme ve ülkeye göre değişebilen somut konumların ötesinde, genel olarak sağ, siyasal ve toplumsal anlamda gericiliği, tutuculuğu, sol ise ilericiliği, insanlığın gelişimi yönünde değişime açıklığı, daha fazla özgürlüğü temsil eden kavramlar olarak şekillenmişti.
ancak ortaya çıkan kapitalizmin ilericiliği tükendiği, burjuvazinin işçiyi yoksullaştırıp, sömürdüğü anda koltuklar yer değiştirmiş, burjuvazi sağ, ezilen ve emeği sömürülen işçi sol yana yerleşmiştir. yani bu emperyalizm çağına girildiği andan itibaren solun gerçek adresi işçi sınıfı ve beraberinde getirdiği sosyalist hareket olmuştur.
bugün de kendine sol ekini yakıştıran, ama anlamını bilmeyen ve genelde, küçük burjuva zihniyetiyle tarih sahnesine çıkmış olan radikal hareket ve partiler de küçük burjuva sol olarak adlandırılmıştır. sol kavramı, bugün sadece ezilen ve emeği sömüren sınıf olan işçi sınıfına, yani sosyalist harekete ek olarak getirilebilir. gerici kapitalizmin destekçisi siyasi düşüncelere sol demek, kavramın anlatmak istediğini çözememektir sadece.