Güneşin doğuşunu gören insan ya hastadır ya aşıktır ya bir derdi vardır ya da öğrencidir. Yani genel olarak güneşin doğuşunu görmek sanılanın aksine mutlu insan işi değildir.
Zaten şöyle bir düşün: güneşin doğuşunu en son ne zaman gördün? Ya da ne zaman her anını izledin? Her şey yolundaysa belki de seneler oldu.
Güneşin batışı ne kadar romantikse doğuşu da bir o kadar tılsımlıdır. Gecenin derdiyle boğulmak üzere olan çok insanı kıyıdan çekip almıştır. Çünkü umut aşılar.
istanbulda binalar yüzünden görükmediği için göremediğimiz ve dolayısı ile katılamayacağımız kulüptür. ay hanfendiyi bile zar zor görüyoruz sahile inmedikçe.
05:55’de bir günün daha doğuşuna şahit olacakların kulübüdür.
Dikkat ettim güneşin doğuşunu en güzel karşılayanlar kuşlar. Yarım saat öncesinde ötüşmeye başlıyorlar. Ve bir şeye daha dikkat ettim. Güneşin ilk ışıkları yükselirken birden bir anlığına tekrar karanlığa gömülüyor. Ne olduğunu anlamaya çalışırken birden bire ortaya çıkıyor. Buna sanırım yalancı Şafak diyorlar.
hani demiş ya şair “başlar ay doğarken saltanatı” diye; biraz da tek başına sürülen saltanatın bitişidir günün doğuşunu görmek. bütün gece anılara, gitmişlere, yaşananlara, yaşanamayanlara hükmedersin. ta ki ilk ışık göğü delene kadar. kendi karanlık ve tek kişilik saltanatını yaşayan herkese selam olsun!