bülent ersoydan dinledim ilk bu eseri. ve şarkıyı ilk duyduyduğum andan beri ''ulan haram olmayacaktı da bi büyük açaydım şu şarkının yanına'' diye geçiririm aklımdan.
serzeniştir, bir başkaldırmadır ve özlemdir.
ayrıca o yaşlara gelince bizlerde mi mevsimleri bekleyeceğiz yok yok viagra denen bir icat var pazardan pazara gelir geçeriz diye kendimizi avutmamıza da sebebiyet verir.
rakımıza meze olan şarkılardandır.
"her mevsim içimden gelir geçersin" cümlesi ile kokusu burnuna gelir yarinin de, gözyaşlarını nereye dökeceğini bilemezsin.*
çocukluğumdan beri hayatımın her döneminde olan, annemin şarkısı.
en saf zamanlarda, mutfaktan gelirdi bir ses; o kadar da içten söylenmezdi,mutlu anlarda söylenen dertli şarkılar nasıl söylenirse öyle işte. benimse burnumda patates kızartması kokusu.
kokular değişti senelerle birlikte, anne yine mutfakta,dilinde şarkısı, benim burnumda ilk sevdiceğin kokusu, benim burnumda ilk arabamın kokusu...
öyle geldi geçti seneler..
senelerin geçmesinin değiştiremeyeceği bazı şeyler vardır biliriz hepimiz; annenin hep mutfakta olması gibi.
ama senelerin saniyelerde değiştirebileceği şeyler de vardır onu da biliriz hepimiz. gidenin bir daha gelemeyeceği gibi.
şimdi mutfakta yine anne ama 'o şarkı' neşeli zamanlarda söylenen kederli bir şarkı değil artık.
kederli zamanlarda söylenen kederli bir şarkı ve annemin sesinin git gide güzelleşmesi allahın bir lütfu değil malesef; o şarkıyı ilk aşkına, tek sevdiğine ve artık olmayana; babama söylemesinden.