her köyün bir hikayesi vardır

entry1 galeri1
    ?.
  1. Anneannemin koyu. Cocuklugumun yazlarini gecirdigim koy. En masumane anilarimi, platonik asklarimi yasadigim yer. Medeniyetten uzak, kendi hallerinde yasayan insanlar. Ve cocuklugumun hikayesi... cocuklugumda "copluk" olarak kullanilan buyuk cukura, savas sirasinda cesetlerin atildigi soylenirdi ve ben oranin onunden dahi kosarak gecerdim.

    O gunlerin uzerinden 15 yil gecmis neredeyse. Bayram sebebi ile, artik yalnizca dedemi ziyaret icin gittigimiz koye gidiyoruz. Elimde de zulfu livaneli'nin serenad'i... baglari var oranin, cocuklugumda gittigim. Simdi turistik gezi gibi geliyor oralarda dolasmak.

    Varligi belli bile olmayan cukurun onunden gecerken, cocuklugumdaki hikayeyi hatirliyorum bir an. Annemler etrafta dolasirken, sessiz bir yer buluyorum kendime ve kitabimi okumaya basliyorum.

    Tesaduf ya da tevafuk denilen durum cereyan ediyor ve okuduklarim arasinda su ifadeler ile karsilasiyorum:

    - tutturmussunuz bir ermeni meselesi, diasporanin oyuncagi oluyorsunuz. Son zamanlarda bir entel modasi turedi. Ermeniler de ermeniler. Sanki bu ulkede sadece onlar aci cektiler, sadece onlar katledildiler. Acı çekme ayrıcalığı diye bir şey olabilir mi? O zaman niçin Ermenilerin yanında Balkan Türklerinin, Anadolu Türklerinin, ölen milyonlarca insanın, topraklarından sürülenlerin ızdırabini göz ardı ediyorsunuz? Batılı devletler Osmanlı'yı parçalarken, bu ülkenin bütün tebasi acı çekti. Ermeniler, Rumlar, Yahudiler. Kabul, ama ölen 5 milyon Osmanlı müslüman unutuluyor. Bu haksızlık değil mi..." diye devam ediyor Zülfü Livaneli.

    O an duruyorum ve düşünüyorum. Bu köyün doğru düzgün bilmediğim hikayesini anneme sormalıyim. Hikaye dediğimi fark ettim. Yaşantı sanırım doğrusu.

    "Anne" dedim. "Hani cocuklugumda anlatirdin. Buraya nasıl gelmiş ilk gelenler..."

    Annemin gözleri uzaklara daldı ve anlatmaya basladi:

    - anneannem ve dedem buraya ilk gelenler arasında. Zorunlu göç ile gelmisler Yunanistan'dan. 1915-20 yılları. Yunanlılarla birlikte yaşadıkları zamanlar da olmuş. En zoru da buraya geldikten sonraki savaş yılları imiş. Kurtuluş Savaşı. Genç erkeklerin tamamı askerliğe çağrılmış. Dedem başlangıçta çağirilmamis. 18 yaşındaymis. Köyün hem muhtarı hem imamı hem de fıkıh eğitimi almış iki kişiden biri. Onu bırakmışlar koyde.

    Aradan yıllar gecmis. Gidip de gelmeyenler olmuş. Bir akrabamiz 4 yil sonra dönmüş. O askere gitmeden önce hamile olan karısı çocuğunu doğurmus. Çocuk 4 yaşlarında. Kapının önünde oynuyor. Adam yanına gidiyor, kendi çocuğu olduğundan habersiz. sonra öğreniyor.

    Burada annem gözyaşlarını tutamiyor. Devam ediyor:

    - babaannem, cocuklarindan biri yillarca askerde kaldiginda torununa sariliyor ve "sende oglumun kokusu var" diyor. Ve oglu geri gelmeyince intihar ediyor.

    Burada anali-kizli aglama seansi gerceklesiyor.

    Onu daha fazla uzmemek adina sonlandirmak istiyorum sohbeti.son bir sey soylemek istiyor:

    - simdiki aklim olsa neler sorardim. O zaman cocuktum... dedem cok ozlerdi memleketini. "Simdi gitsem evimi, tarlami elimle koymus gibi bulurum." Yunanistan'dan bahsediyor.

    Dedem asla israf etmezdi. Sofradan ekmek kırıklarıni dahi toplayıp yerdi. Şaşırırdk sorardik. Aciklardi: "savas zamanı komutanların atlarinin boklarindan arpa tanelerini ayirip yerdik. Oyle bir kıtlık vardı. Siz kıtlık mı gordunuz?"

    Tuylerim diken diken oldu. Orada bitirdim sohbetimizi.

    Demem o ki, her yasam alaninin bir hikayesi vardir. Bu gecmise sahip cikip onu hissetmek onemli dusuncesi ile, etrafa baktim bir kez daha. Bu kez her sey cok daha anlamliydi...

    cocuklugumun "korku evi" olan rum kilisesine bir kez daha ugradim. Burasi ile ilgili de bir hikaye vardir:

    Göc ya da savas sorasinda kilisenin duvarlarina bir küp altın koymus rumlar. Sonra koyden biri bu altini bulmus. Itiraf etmeliyim ki, cocuklugumda kilisede cok dolastim bir altin bulabilmek umidiyle. O derece benimsemisim hikayeyi.

    Kilise yillar sonra les olmus resmen. Hatiralara boyle mi sahip cikiliyor?

    Bu arada köyün ismi, Atatürk'un ilkokul arkadasi olup ve aynı zamanda kadı olan hüseyin bey adına verilmistir.

    Hafız hüseyin bey köyü...
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük