Evlenme kavramı toplumdan topluma hatta kişiden kişiye değişebilen bir kavramdır. Herkesin kendi ahlakına göre düşünceleri şekillenir ve hayatını buna göre yaşamaya çalışır. Ama yaşadığı toplum buna izin vermeyebilir. Bizim ülkemizde bu çok sık yaşanmakta olan bir durum. Baskıcı bir toplum içinde özgür düşünce olması zorlaşıyor. Ülkedeki çoğu insanın düşüncesi evlenip çocuk sahibi olmak üzerine ve bu düşünce üzerine hayatı şekilleniyor. insanların çocuk sahibi olması için evlenmesi şart değil. Ancak bizim ülkemizde evlenmeden çocuk yapmak namussuzluk sayıldığı için el ne der düşüncesiyle hareket ediliyor. insanlar istediği hayatı yaşayamıyor.
Allah insanları birbirlerini tamamlasinlar diye bir erkek ve dişiden yaratmıştır.
Kadınlar erkeklere, erkekler de kadınlara ruhen de ihtiyaç duyarlar. Kız çocukları babalarınin koruyup kollayıcı tutumlarina binaen genellikle babalarına düşkünken, erkek çocukları da annelerinin şefkatine, fedakârliklarina hayranlık duyarak anneye düşkün olur... Gençlik çağlarında karşı cinse eğilim bedenen ve ruhen artarak farklı bir boyuta gelir.
Sırf cinsellik endeksli bir hayat sürmek, insanı insanlıktan çıkarır, hayvanlastirir.
Halbuki insan Ahsen i takvimdi...(yaratilmislarin en güzeli)
Sonuç olarak evlenmek; yaratıcımızın fitratimiza yerleştirdiği içgüdülerimizin, yaratıcımızın belirlediği yasam kuralari içerisinde eyleme dönüşmesidir.
insanlar birbirlerine muhtaç ve evlilik sayesinde nesil devam edebilmekte..
insan her ne kadar toplumsal olarak nitelendirilse de şu anki koşullarda bu doğrulanamaz çünkü insanlar bu durumun tersi yönüne bir yönlendirme altına girmiyorlar.
ayrıca toplumun devamlılığını gerektiren kuralların varlığı bu durumun yapay olduğunun bir göstergesi olabilir.
evlilik de toplumun devamlılığındaki etmenlerden biridir. ama canlılık için bir önemi yoktur.