insan mazoşizminin yarattığı paradokslardan biri. her şeyin tersiyle varolmasının diyalektik gerekliliği.
"güzel" her ne ise, varlığı gibi devamlılığı da onu tanımlayana bağlı. alışkanlığa dönüştürdüğünde "özen"i ihmal etmeye başlaman da sonunu hazırlıyor. "güzel"in tanrısı da sensin, azraili de.
insanın mülkiyetle ilişkisi çok dramatik (hayır, hatta trajik). kaybetme korkusu taşımadığı hiçbir şeye "sahip"likten tatmin olmuyor. düz adam iyi açıklamış: "ya benimsin ya toprağın.
işte hayatın sırrını çözmüş insan cümlesi bu. her güzel şeyin bir sonu vardır. ama aslında her şeyin bir sonu vardır. ee, her son da bir başlangıç değil miydi zaten...neymiş demek ki, her güzel şey bir başlangıçmış!..ne güzelmiş hayat; ne kadar kolay, rahat...
her bitişin aynı zamanda bir başlangıç olduğunun farkında olanların dert etmediğidir. mutluluk ve huzur veren her ne ya da her kim ise, uzaklarda olabilir ancak mutluluğun da huzurun da adresi yoktur, o yüzden her ikisini de yakınında aramalıdır insan, yabancıların soğuk bakışlarında bir ışıltıya rastlamak bile bazen güzel bir başlangıç için yeterlidir.
güzel şeyleri yaşarken insan daha mutlu olduğu için zaman çabuk geçer ve sonunun daha çabuk geldiği izlenimine varılır. ancak her kötü şeyin de bir sonu vardır ama yaşanan üzüntüler ve çekilen acılar insana o kötü şeyin çok uzun sürdüğü hissini verir.
guzel bır sonu olsa keske kendı gıbı.onu sevmek guzel de sımdı cok acıtıyor...onu uzaktan sevmek askların en guzelı ve sonu var her guzel sey gıbı;o olmayacak hıcbır zaman ne yuregımı ne de benı sımsıkı saracak olan.