iş yerindeki, okuldaki, otobüs durağındaki, parktaki, marketteki, vapurdaki insandır o.
onunla ilk kez göz göze gelirsiniz. akşam, yatağa girdiğinizde, onu düşünürsünüz. uyku meleklerini beklerken kalbinizin hararet yaptığını hissedersiniz. derin bir iç çeker ve uyursunuz.
ertesi gün onunla tekrar göz göze gelirsiniz. önce şaşırır, akabinde mutlu olur, gülümsersiniz. o da size karşılık verir. bütün çiçekler açar sizin için o an. heidi gibi mutluluk saçarsınız. gece, yatağa girdiğinizde, "çok salaksın. niye konuşmadın?" diye saatlerce kendinizi yer, kendinizi yerken de uyuya kalırsınız.
ertesi gün onunla tekrar göz göze gelirsiniz. aynı saf ve samimi gülümseme gelir karşı taraftan. artık tanışmanın vakti gelmiştir. ancak salak saçma bir muhabbetle yaklaşıp bir çuval inciri berbat etmek istemezsiniz. o çok farklıdır sizin için. konuşmak için cesaret toplarsınız. ama ne söyleyeceğini bilemez, nutkunuz tutulmuş bir halde olduğunuz yerde kalırsınız. gece, yatağa girdiğinizde, "acaba yarın yine gelecek mi? kesin yine aynı saatte orda olmam lazım." gibi düşüncelerle uyursunuz.
ertesi gün onunla tekrar göz göze gelirsiniz. bu sefer daha ciddi bir gülümsemeyle bakar size. nedensiz bir şekilde panik olursunuz. yine düşünmeye dalarsınız. siz, sorulara dalmış, yerdeki kiremitlerin kıvrımlarını incelerken bir "merhaba" sesi duyulur. kafanızı kaldırdığınızda, o, yüzündeki tebessümle karşınızda duruyordur. alelacele "ee.. merhaba" dersiniz. panik olmuşsunuzdur. o kadar kafanızda senaryolar kurduğunuz insan, löp diye karşınızda duruyordur. "gelirim" diye eklersiniz on saat sonra. "oturabilir miyim?" der, yanınıza oturur. kendisiyle ilgili bir şeyler söylüyordur. siz ise, sürekli onay verir halde, kafanızda "ya bir buyrun, oturun bile demedim. ne kadar hödüğüm!" gibi denklemler oluşturmuş, onun yüz hatlarını ve ne kadar güzel konuştuğunu izlemeye dalarsınız. bir süre konuşur, vedalaşırsınız. gece, yatağa girdiğinizde, onun sesini hatırlamaya çalışarak uyursunuz.
ertesi gün onunla tekrar göz göze gelirsiniz. yine tüm doğallıyla tebessüm eder. bu kez (büyük bir cesaret örneği gösterip!) siz onun yanına gidersiniz. o konuşur, siz onu izlersiniz. onu etkilemeye çalışmak gibi bir çabanız olmaz. çünkü o, size kendinizden bir parçaymış gibi gelir. aynı günün akşamında, arkadaşlarınız sizi bir yere eğlenceye çağırır. orada bir arkadaşınız arkadaşıyla tanışır, muhabbete dalarsınız. size çok sevimli, sempatik gelmiştir. aranızda değişik bir samimiyet hissedersiniz. gece, yatağa girdiğinizde, o tekrar aklınıza gelir. ancak önceki geceler gibi düşünmezsiniz. ona gereksiz yere çok fazla değer verdiğinizi düşünürsünüz. duygularınızı ona karşı çok abartılı yaşadığınızı kabullenirsiniz ve kendinizi salak gibi hissedersiniz. akşam tanıştığınız "sevimli, sempatik" kişiyi düşünerek uyursunuz.
ertesi gün onunla tekrar göz göze gelirsiniz. önceki gece nasıl da reddetmiştiniz duygularınızı oysaki!.. şimdi hissettiklerinizin, gece uyumadan önce kendinize yalan söylediğinizin ispatı olduğunun farkına varırsınız. **