kendini yalnız hisseder. çevresindeki insanlar tarafından yabani, asosyal gibi sıfatlarla tanımlanır. hiçbiri de sormaz ne derdin var diye. zaten sorsalar bile anlatmaz. bu da böyle bir insandır işte.
bazen ciddi olarak; ''ben normal miyim? eğer ben normalsem neden her gittiğim yerde kendimi belli ediyorum? ( hatta belli edemiyorum desek daha doğru olur). diğer insanlar neden farklı? neden aynı şeylere gülemiyoruz, kafayı takmıyoruz? ....'' gibisinden düşüncelere kapılır ve bu düşünceler zincirleme bir hal alır gider de gider.. (örnekte olduğu gibi)
dertlerini içine attığından sürekli düşünür, bu da gerçekten her insanın yapmadığı şeydir. herkes düşünmez!
düşündükçe aydınlanır, farkındalıık bilinci yükselir. eğer düştüğü bu anlaşılamamazlık kuyusundan kurtulmayı başarırsa; dünyaya yön veren bir insan olacaktır.
iyi yapmiyormus gibi görünse de aslında iyi yapan insandır.
benimdir..
hz. mevlana iki kişinin bildiği sır değildir, diyor. başkasına anlatacaksın da ne olacak. ya anlamayacak seni ya da gidip başkalarına anlatacak seni rezil edecek.
susmak ama meseleleri hazmetmek lazım, içte çözümlemeden biriktirmek her türlü hastalığa davetiyedir. çünki sağlığı bozan en önemli faktörlerden biridir stres. üzgün insanın bünyesi zayıflıyor, mutsuzluk bedeni ve ruhu tahrip ediyor, hastalıklar ortaya çıkıyor.
sorunlarımı kimseye anlatmıyorum ama kahrimdan ölmenin eşiğine de gelmemeye de dikkat ediyorum.
belkide anlatığında karşısındaki için aslında hiçte değerli olmadığını farkındadır yada bir dert varsa o anlatılmak için değil çözülmek için vardır anlayışını benimsiyordur.
kendisine zarar veren insandır. diğer insanlar kahkaha atarken, sohbet ederken, sevişirken, flört ederken, eğlenirken sorunlarını tek başına göğüslemeye çalışır. içine attıkça öfke ve üzüntü birikecek, onu ruhsal ve fiziksel açıdan yorup tüketecektir.
bu yüzden hatalıdır.
bazen çevrenizde öyle insanlar vardır ki söylediğiniz şeyi ertesi gün başkasından duyarsınız, hem de tamamen değişmiş şekilde. işte böyle yüzsüz ortamlara bir şekilde girmek zorunda kalmış insanlar en küçük dertlerini bile paylaşmazlar. güven en çabuk yitirilen şeydir sonuçta. tam tersi olarak da bazen dert o kadar büyüktür ki, çaresi yoktur, paylaşmaya gerek duymazsınız, dillendirmek sadece size o derdin varlığını hatırlatır, üzer.
belki de derdi, kimseye anlatılmayacak kadar büyüktür ya da derdi kimse tarafından anlaşılmayacak kadar karışık.. o kadar çözümsüz bir dertle de karşısında kişinin, kendini yargılamak dışında başka bişey yapamayacağını bilir.