şimdilerde populer bir dizimiz var. hanımın çitfliği. orhan kemal'in romanından uyarlanan. bildiğiniz gibi filmin iki büyük oyuncusu var. memmet aslantuğ muzaffer beyi,
özgü namal ise güllü'yü oynuyor. film eski çekilen versiyonuyla karşılaştırıla dursun, bence birkaç bölümdür çokdan daha iyi olduğunu kanıtladı bile. her ne kadar eski diziyi hatırlamasam bile. bu oyunculuklara ne denilebilir? ancak şapka çıkartılır.
benim bahsetmek istediğim muzaffer bey'in behiye odası. sıkça tekrarlanan bu oda sahnesi tam isabet her bölümde istisnasız yerini almakta. kısaca; muzaffer bey'in unutamadığı kaybettiği eski aşkı, karısı, hayat arkadaşı behiye'ye ait bir odası var . kimselerin girmesine izin vermediği, aşkının her küllenen alevinde tekrar tekrar girdiği, eşyaları bezlerle korunmaya alınmış ve yağlıboya mona lisa edasıyla muzaffer'e bakan behiye tablolu oda. muzafferin de bu tabloya bakıp bakıp eski aşkını yad ettiği o çaresiz hatıralara hüzünlü bakışlarının olduğu ve öylece kalakaldığı zamanlar... muzafferin bu odası aslında aşık her erkeğin tarihte ilk ve son yaşadığı o doyumsuz muhteşem aşkın yıkılmaz gibi görünen çelikten odası değil midir ? diğerleri aşkcıklar ve sevdacıklardır asılın gölgesinde kalan. bu aşkı unutmak ilk başlarda her ne olsun mümkün değil gibi görünmektedir. ya peki sonra ?...bu aşk aynı o odadaki gibi tozlu eşyaların altında duran, erkeğin yüceltiği o sevgiliye ait hatıralarının, olur olmaz zamanlarda ortaya çıkmasıyla cila gibi parlayan pırlantasıdır. haliyle her ender bulunan şey gibi değerli ve kutsaldır.
hani daldan dala atladığı söylenen o erkek bunu neden yapar. kalbine neden bir behiye odası kurar? nedeni çok basittir. nedeni birçoğunun düşündüğü gibi karmaşık bir labirent gibi işin içinden çıkılmaz gibi görünse de şöyle basit bir gerçekdedir aslında. çünkü erkek yaşadığı o muhteşem aşka henüz doyamadan elvada demek zorunda kalmıştır. o hayaller prensinin, yani erkeğimizin bu tutkusunun henüz bu aşk ergenliğinde onu terk etmek zorunda kalması onu yapıcı kılar. hızla giderken onu bırakan bu aşk yerini anılara bıraka bıraka putlaşarak ilerler. bu ergen aşk, zamansız terkederken erkeği, o kırmızı tuğlalarla sağlamca örer kalbine bir behiye odası. zamanla yeni kadınlar girer belki hayatına. nice koç hatuncegizler gelir geçer bundan sonrasında... esas odanın çevresinde yan odalarda yani behiye odasının kenarları bir sürü odalarla dolar. ama hep diğerini unuttursun diye özlemle yapılan odacıklar... zamanla behiye odasının çevresi dev bir tapınağa döner. aslında diğer kümeleşen odalar şanslıdır. her ne kadar erkek kendini kandırıyor bile olsa, yaşadığı o muhteşem aşkın kopyaları bile güzeldir tadını çıkarabilen yan odacıklara. kader bu sefer de belki, bir veya birkaç hatuna örer, al sana diyerek dayatır, aşkın "muzafffer odası".'nı.
durmaya niyeti yoktur zamanın. zaman ne de olsa herşeyin ilk defa yaşandığı "işte o an" sihirbazıdır. sihirbaz elbette numarasını yapar. behiyenin aynısı döner gelir, ruhu ve fiziğiyle "güllü" olarak. behiye odası çatırdar. yeni bir oda yükselir tutkuyla temeli eskisinden daha sağlam.