bu anlatının bana göre sarsmaya başlayan noktası bir alıntı. hemen anlatının girişinde pavese'den yapılan alıntı:
"öykü ve şiir yaratmak için doğmuş olanlar, âşık olmakla yetinemezler, çünkü aşkın sanatsal bir yapıtı oluşturacak entelektüel örgüsü yoktur"
ve bu alıntının hemen altına da o sarsıcı cümle eklenir:
her anı ölüdür.
bu cümleye dair iliştirilebilecek pek çok düşünce olabilir. benim aklımda dolanansa ne tek başına anı kavramı ne de ölümün kendisi: ikisi birden! çünkü anının yaşanmışlık noktası onu bir anlamda tükenişle ilişkilendiriyor. ve hatırlama girişimi de o ölüyü yani anıyı diriltme girişimlerinin tümüne tekabül ediyor.
bazen o anıları sağlıklı biçimde anımsayamadığımız için onu değiştirme yoluna gideriz. artık o anı bu haliyle bambaşka bir anı olmuştur aslında. yaşanmış bir şey değildir o, yaşanmamışın ta kendisidir.