tüm canlıların ne zaman öleceğini bilememsinden ötürü her an ölme ihtimali olduğu gerçeğidir. hiç kimse ne zaman öleceğini bilemez. her an ölme ihtimalimiz vardır. ne olacağı hiç belli olmaz bazen bir uykudan uyanamamak bazen yolda yürürken yere yığılmak.
Kişilerin aklından çıkarmadan yaşaması gereken gerçek. Böyle olunca birini incitmekten korkuyor insan (özelliklede anneleri) ve gerçek duygularını söylemekten çekinmiyor.
bu konu ile ilgili olarak üstad 1. mektupta şunları yazmış;
"mevt, tebdil-i mekândır, ıtlak-ı ruhtur, vazifeden terhistir; idam ve adem(yokluk) ve fenâ(ziyan) değildir.
"...mevt nimet olduğunun ciheti ise, çok vücuhundan dört veçhine işaret ederiz.
Birincisi: Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i hayatiyeden âzâd edip, yüzde doksan dokuz ahbabına kavuşmak için âlem-i berzahta bir visal kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir.
ikincisi: Dar, sıkıntılı, dağdağalı, zelzeleli dünya zindanından çıkarıp, vüs'atli, sürurlu, ıztırapsız, bâki bir hayata mazhariyetle, Mahbûb-u Bâkînin daire-i rahmetine girmektir.
Üçüncüsü: ihtiyarlık gibi, şerâit-i hayatiyeyi ağırlaştıran birçok esbab vardır ki, mevti, hayatın pek fevkinde nimet olarak gösterir. Meselâ, sana ıztırap veren pek ihtiyar olmuş peder ve validenle beraber, ceddin cedleri, sefalet-i halleriyle senin önünde şimdi bulunsaydı, hayat ne kadar nikmet, mevt ne kadar nimet olduğunu bilecektin. Hem meselâ, güzel çiçeklerin âşıkları olan güzel sineklerin, kışın şedâidi içinde hayatları ne kadar zahmet ve ölümleri ne kadar rahmet olduğu anlaşılır.
Dördüncüsü: Nevm, nasıl ki bir rahat, bir rahmet, bir istirahattir-hususan musibetzedeler, yaralılar, hastalar için. Öyle de, nevmin büyük kardeşi olan mevt dahi, musibetzedelere ve intihara sevk eden belâlarla müptelâ olanlar için ayn-ı nimet ve rahmettir. Amma ehl-i dalâlet için, müteaddit Sözlerde kat'î ispat edildiği gibi, mevt dahi hayat gibi nikmet içinde nikmet, azap içinde azaptır; o bahisten hariçtir."
teoride söylemesi çok kolay olan ve hatta herkesin bildiğini düşündüğü ama aslında hemen hemen hiç kimsenin tam olarak ayırdına varamadığı gerçektir, eğer ayırdında olsaydık ne sözlükte yazıyor olurduk ne de şimdi olduğumuz yerde olurduk.